"Haysiyetsiz, şerefsiz"


Açık ve net!




' Altemur KILIÇ '

Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hep “altını çizerek, açık ve net” söyler. Ne var ki bazı söyledikleri buz üzerine yazılıdır ve sonra erir gider. Veya o öyle sanır. “Hafızayı beşer” o kadar zayıf değil.

***

“Başarılı” (!)ABD seyahatinden dönüşünde Ankara’da Esenboğa Havaalanı’nda: “Çok açık net söylüyoruz, biz terörle mücadele ederiz, siyasi iradeyle de müzakere ederiz. Terörle devlet gerekli gördüğü takdirde, gerekli elemanlarıyla bu görüşmelerini de yapar. Çünkü devletin görevi neticeye varmaktır” dedi.

Bu büyük sözler çok açık ve net ama de gene de “çelişkili” , tartışmaya açık. Devlet olarak bir taraftan PKK eşkıyası ile mücadele edeceksiniz ama aynı zamanda aynı haydutlarla müzakere, pazarlık edeceksiniz. Devlet olarak mı, Hükümet olarak mı?
Orası da karışık…

Çünkü bildiğimiz devletliğini bilen bir devlet ve bu devleti yöneten onurlu bir hükümet; savaşta düşmanla barış müzakeresine girse de bu kirli savaşta, hele gittikçe azan ve her gün canlarımızı alan katillerle masaya oturmaz…

Aracı kurumlarla da olsa. Bu zaaftır .

Zaten, “pazarlık” iddiaları ortaya atıldığında, bunun “haysiyetsizlik, şerefsizlik” olduğunu kendileri ima etmemiş miydi? Öyle ya, bunu o zaman söyleyenlere “haysiyetsiz, şerefsiz” demek, pazarlıkların haysiyetsizlik, şerefsizlik olduğu anlamına gelmez mi?

***

Hemen gerçeklere bakalım ve Sayın Başbakan’a soralım: Bu müzakereler, çay kahve muhabbetleri sonunda sorun nasıl çözülecek…

PKK gerçekten silah bırakacak ve bölücüler “Büyük Kürdistan” emelinden vazgeçecekler mi?

Eğer buna inanıyorsa, en azından hayrete şayan!

Eğer inanmıyorsa, o zaman neden havanda su dövüyor ve gündemi boşuna meşgul ediyor. Ülkeyi daha fazla yoruyor?

Konuşmasında hâlâ BDP’lilerden, Talabani’den ve Barzani’den medet umutları var… Çok az önce “terörle arasına mesafe koymayanlar” dediği BDP’lilerden de medet umuyor, onlara şöyle diyerek kapı açıyor: “Terörle mücadele sonuna kadar, ama siyasette de müzakere. Siyasete gelen bizimle konuşabilir, ama gelmeyen bizimle konuşamaz.”

Yani Erdoğan, BDP ile Kürt sorununun çözümüyle ilgili müzakere yürütebileceklerini söylüyor…
BDP’nin Meclis’e gidip gitmeme kararını alacağı yarınki grup toplantısı öncesinde adeta partiye ‘son çağrı’ niteliği taşıyor bu açıklama.. Ama gerçek şartlarda “Olmayacak dualara amin” ve abesle iştigal.

***

Havaalanı açıklamasındaki gerçek “açık net” sözü, masum kadınları acımasızca katleden, yakan PKK eşkıyasını ima ederek Kürt kadınlarına: “Şimdi tülbentlerinizi nereye sereceksiniz” diye soruyordu…

Eğer “ipe un sermeye” devam edilir, kara harekatı savsaklanırsa, daha çok tülbent şehit tabutlarına serilir.

Erdoğan’ın “Demokratik Kürt Açılımı” Habur kapısında fiyaskoyla sonuçlanmış ve eşkıyaya umutlar vermiş, iktidar üzerinden devleti arz içindeymiş gibi bir pozisyona düşürmüştü. Şimdi umarım Başbakan yeni “müzakere açılımlarına” takılarak kara ve hava harekatının sonucu eşkıyayı ininde vurur bitirir.. Nasihatten anlamayan ve uslanmayan haydutların hakkı kötektir, itlaf edilmektir. Başka seçenek de yoktur. O zaman Erdoğan, Arapların değil Türklerin kahramanı olur!.

NOT: Manevi torunum Ayşe bana, Mehmet Akif’in İstiklal Marşı’nın bütün mısralarını okudu. İlk kıtalarını bilir ve söyleriz (ve inşallah hep söyleyeceğiz, kaldırılmazsa) ama tamamını bilsek de hatırlamayız. Tavsiye ederim. Çünkü şu sırada Mehmet Akif’in bu nefis mısralarının tümünü okuyun, okutun… İman tazelemeye ihtiyacımız var!


*

➽ Paylaş: