Numan Kurtulmuş’tan ‘İngiliz Yalanı’

Numan Kurtulmuş, işgalcilerin Türkiye Cumhuriyeti’ni kötülemek amacıyla ortaya attığı “Camiler ahır oldu” kara propaganda yalanını tekrarladı...

Numan Kurtulmuş’tan 
Cumhuriyet düşmanlığı

SP ve HAS Parti liderliği döneminde “Karunluk”la suçladığı AKP’ye kapağı atınca sözlerini unutan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Cumhuriyet’e kin kusmaya devam ediyor... 


“Dönüşerek” hükümette koltuk kapmayı başaran Kurtulmuş, Osmanlı’nın son dönemlerinde cami ve mescitlerimiz bakımsızlıktan harabeye dönüp Atatürk’ün başlattığı, İsmet İnönü’nün devam ettirdiği tamirat seferberliği ile ayakta kalmamış gibi, “Osmanlı’dan sonra Türkiye’de maalesef bir zulüm tarihi oldu, camilerimiz ahır oldu, yıkıldı, tahrip oldu” diye konuştu.

Cemaat yok, imam yok

İstanbul’da Fatih Belediyesi tarafından düzenlenen “Tarihi ve Kültürel Yapısıyla Tarihi Yarımada” konulu “Sosyal Medya Sohbetleri”ne katılan Numan Kurtulmuş, Batılılaşma ve cumhuriyet değerlerine “halkın dini duyguları” üzerinden kin kustu. “Harun gibi gelip Karunlaşmayacağım, Musa gibi gelip Firavunlaşmayacağım” diyerek geçmişte AKP’yi topa tutan Kurtulmuş, toplantıda şöyle demişti:  


“AK Parti, 14 yıldır fiziki, beşeri kalkınmada önemli başarılar elde etti. Biz Türkiye’de 150 yıldır ödünç fikirlerle düşünüyoruz. Kendi değerlerimizden korkardık. Bundan uzaklaşmamız, Osmanlı’ya ait şeyler, gerici, yanlış, bu milletin önünü tıkayan şeylerdi. Öyle algılanırdı. Elitler tarafından öyle anlatılırdı. Türkiye’nin tahayyül dünyasını onarması en önemli meselesidir. Eskiden merkezde cami vardı. Ancak Osmanlı’dan sonra, Türkiye’de maalesef bir zulüm tarihi oldu. Bunun adını açık koymak lazım. 

Öyle oldu ki camilerimiz ahır oldu, yıkıldı, tahrip oldu. Camilerde namaz kıldıracak adam olmadı. Doğru dürüst cemaat yok, imam yok. Çok şükür o zamana göre değişim oldu. Ancak hâlâ manevi oranda camilerimizin içinin boş olduğunu özeleştiri olarak söylüyorum. 120 bin çalışanı olan, her mahallede imamları olan büyük teşkilat. Çok mesafe alındı ama hâlâ büyük eksiklikler var. Bırakın insanlar camilerde evlensin, düğünlerini camilerde yapsın. Tabii çalgılı, türkülü o manada demiyorum. İkramda bulunsun, dualar yapılsın. Bu anlamda şehirlerin merkezi camiler olsun. İnşallah bu 200 yıllık açığı kapatırız.”

1 milyon lira ek tahsisat

“Camileri kapattılar” iddiasını, “Camiler ahır oldu” yalanıyla ileriye taşıyan Numan Kurtulmuş’a en sert yanıtı tarih veriyor. 


Osmanlı’nın son dönemlerinde savaşların da etkisiyle bakımsızlıktan harabe duruma düşen cami ve mescitlerimiz, Atatürk’ün başlattığı, İsmet İnönü’nün devam ettirdiği tamirat seferberliği ile ayakta kalmıştı. 

1935 yılında cami ve mescitlerin onarımı için Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün kendi bütçesi dışında o zaman fevkalade (olağanüstü) olarak değerlendirilen 1 milyon lira ek tahsisat yapılmıştı. Edirne’den Kars’a kadar 1923 yılından 1940’lı yıllara kadar yurdun dört bir yanında her yıl içinde yüzlerce cami ve mescit ayağa kaldırılarak bugünlere kadar ibadet yapılabir hale getirilmiştı. Türkiye’de camilerin kapatılması iddiası ise o dönemde Hatay’ın Türkiye’ye katılmasını engellemeye yönelik olarak İngiliz ajanları tarafından Suriye’de ortaya atılmış.

Tarihi tokat

Dönemin İçel Milletvekili Fikri Mutlu, 27 Mayıs 1937’de TBMM’de Vakıflar Umum Müdürlüğü’nün bütçesi konuşulurken şu açıklamayı yapmıştı: “Arkadaslar; Suriye’de yaşayan ve hain maksatlar peşinde koşan insanların güya Türkiye’de camiler kapatılıyor, camiler yıkılıyor diye mütemadiyen propaganda yapmakta olduklarını çok yakından işittik ve duyduk. 300 küsur bin lira yalnız camilerin tamirine, saltanat devrinin ihmal ve teseyyübüne (kayıtsızlığına) uğramış camilere sarf edilmiştir.”

AKP’ye neler söylemişti!

Siyasi çizgisini AKP karşısında belirleyip SP ve HAS Parti’nin liderliğine yükselen Numan Kurtulmuş muhteşem bir dönüşüme imza attı, partilerini değilse de kendini iktidara taşımayı başardı. Kurtulmuş, 2009 yılında yaptığı açıklamada, “Harun gibi geldiler, karun gibi oldular. Karunlaşmayacağız, firavunlaşmayacağız” demişti. Ancak Kurtulmuş, AKP’ye geçerek büyük bir dönüşüm geçirdi. 


AKP politikalarının ve Tayyip Erdoğan’ın en büyük destekçilerinden oldu. Öyle ki, AKP’nin Türkiye’nin kaderi olduğunu söyledi. Kurtulmuş’u HAS Parti’deki arkadaşı Mehmet Bekaroğlu, “Maskeni indir. Partiyi kapatarak gitmek insafsızlıktır, siyasi ahlaka da sığmaz. Kapalı kapılar ardında iş yapıyorsunuz” diye eleştirmişti. 

Kurtulmuş, “Türkiye’de tepeden inmeci ve halka yukarıdan bakan zihniyet, halkın değerleriyle, inançlarıyla, ülkenin ruh köküyle kavga etti. Çok büyük badireler atlatarak bu noktaya geldik. Bugün Türkiye’de böyle bir iktidar varsa, bu milletin vicdanının doğru işlemiş olmasının ve Allah’ın yardımının bir sonucudur. Çok partili siyasi hayat döneminde de bizim siyasi çizgimiz büyük mücadeleler verilerek bu noktalara getirilmiştir. Rahmetli Adnan Menderes’in, rahmetli TurgutÖzal’ın verdiği mücadele, rahmetli Necmettin Erbakan’ın verdiği mücadele ve bugün Sayın Başbakanımız’ın verdiği mücadele bu fikri çizginin bir parçasıdır” demişti.

Çamur atmak için eski İngiliz yalanına sarıldılar

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Cumhuriyetin kuruluşundan sonra İngilizlerin, Suriye ve Hatay üzerindeki emelleri doğrultusunda ortaya attıkları yalanları yeniden ısıtarak gündeme taşıdı.  


Yeniçağ Gazetesi, 18 Mart 2013’teki nüshasında İngilizlerin bu yalanını, “İktisadi Yürüyüş” adlı derginin 1 Nisan 1941’de çıkan 32. sayısında yer alan belgeler ile Türkiye Büyük Millet Meclisi tutanaklarına dayandırarak ortaya çıkarmıştı. 

Hatay’ın Türkiye’ye katılımını önlemek ve Suriye’ye yönelik emelleri sebebiyle İngiliz ajanlarının yaptığı propagandayı, 27 Mayıs 1937’de dönemin İçel Milletvekili Fikri Mutlu, Meclis’e şöyle taşımıştı: 
“Hain düşünce, asırlardır Türk olan Hatay’da havayı bulandırmak istiyor. Camilerin kapatıldığı yalan!”  “Camileri yenilemek görevimiz” diyen Atatürk bu hizmetin siyasete alet edilmemesini istemiş. 1922 yılında Bakanlar Kurulu’nun ilk toplantısında konuşan Mustafa Kemal Atatürk, Yunanlıların çekilişi sırasında birkaç bin caminin yakılıp yıkıldığını belirtmiş ve “Bu camileri yenilemek görevimizdir. Bu hizmeti nutuk atmadan, gösterişe kaçmadan, siyasete alet etmeden yerine getirelim” demiştir. 

Nitekim, Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’ndeki 26 Aralık 1922 tarihli bir belgeye göre, “Düşmandan kurtarılan yörelerdeki cami, hayrat ve vakıflarda meydana gelen zararın tesbiti için kurulan komisyonun hazırladığı raporun ilgililere sunulduğu” belirtilmiştir. Atatürk 1 Mart 1923’te yaptığı konuşmada da 126 caminin yenilendiğini açıklıyor. İsmet İnönü de 1966’da kendi döneminde cami kapanmadığını açıklamıştı. 

Türkiye’de 1939’dan 1970’li yıllara kadarki iktisadi gelişmelere yer veren “İktisadi Yürüyüş” adlı dergi, 1 Nisan 1941’de çıkan 32. sayısında tamir edilen camilerin listesini yayınlamış. Ama birtakım çevreler bu yalanı günümüze kadar sürdürmeye devam ettirmeyi tercih ettiler. Oysa tarihi belgeler bunun tam tersini gösteriyor. 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkan Yunanlılar, camilere saldırmış, camileri yakıp, minareleri yıkmış, Yunanlılardan cesaret alan Rumlar da camilerdeki kıymetli eşyaları, halı ve kilimleri çalmışlardır. Bir program dahilinde camilerin onarım seferberliği 1936 yılında başlanıyor. Camilerin onarımı için bütçe dışı tahsisatlar devam ediyor. Tamiri bitirilen 40 caminin her biri için ne kadar para harcandığı çizelgede kuruşuna kadar belirtildi.

Osmanlı bakamadı, genç devlet yaptı

Osmanlı’nın  son dönemlerinde savaşlardan dolayı Evkaf Nezareti’nin (Vakıflar Bakanlığı) mali zorluklardan dolayı ibadethanelerin bakım ve onarımına para ayıramadığı anlaşılıyor. Bu yüzden camilerin de aralarında bulunduğu vakıf eserleri doğal olarak bakımsız kalıyor. Cumhuriyetin bu eserlerin aşağı yukarı hepsini pejmürde ve yıpranmış bir halde aldığı belirtiliyor. Bunların onarımları için çare aranıyor. Bunların hepsine yıllık bir onarım ödeneği verilmesinin çözüm olmayacağı görülüyor ve hariçten 1 milyon lira tamir ödeneği ayrılıyor. 


Bu işler için Vakıflar Genel (Umum) Müdürlüğü’nün de önü açılıyor. 1939 Aralık ayında meydana gelen 7.9 büyüklüğündeki deprem sonucunda toplam 32.962 kişi hayatını kaybetmiş, yaklaşık 100 bin kişi de yaralanmıştır. Oluşan deprem neticesinde 116.720 bina yıkılmıştır. Dünyanın büyük depremleri arasında sayılan bu deprem Türkiye’nin en ciddi deprem felaketlerinden birisi olarak tarihe geçmiştir. Bu depremden Erzincan çevresindeki büyük bir bölge ile Doğu Karadeniz Bölgesi etkilenmiş, birçok tarihi eser ve cami yıkılmış ve hasar görmüştür.

Olağanüstü günlerden geçiyoruz

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un “Osmanlıdan sonra Türkiye bir zulüm tarihi oldu” sözlerine muhalefet sert tepki gösterdi. 


CHP Genel Başkan Yardımcısı Yasemin Öney Cankurtaran, Kurtulmuş’un sözlerinin kutuplaştırma politikasının göstergesi olduğunu belirterek, şunları söyledi:  
“Kutuplaştırma politikası. Böyle bir şey olabilir mi, halkı kandırıyorlar. Cumhuriyetin bütün değerlerini yok sayıyorlar. Cumhuriyet dönemi zulüm ise şunu soralım, resmi bayramlarda yayınladığı bütün mesajlar yalan mı? Kendisi Cumhuriyet’in Başbakan Yardımcısı değil mi, Vezin-i Azam yardımcısı mı? Şok geçirdik. ‘Camilerimizi yıktılar, ahır yaptılar’ sözü var, böyle bir şey olabilir mi? Cumhuriyetin Başbakan Yardımcısısınız, akıl tutulması yaşıyoruz. Nereden baksanız ayrıştırma, söylenecek söz yok.”

 Türkiye’nin olağanüstü günlerden geçtiğini belirten Cankurtaran, şöyle konuştu: “Olağanüstü bir süreç yaşıyoruz. Bu süreci tarih nasıl yazacak çok merak ediyorum. Tarihin yazıldığı değil, yapıldığı günlerden geçiyoruz. Ayrıştırmanın tüm devlet politikalarında ana parametre olduğu günlerdeyiz. Dünyada hiçbir ülkede yönetimin vatandaşına yapmadığı bir zulümdür bu. Hiçbir ülke yöneticisi vatandaşına bu zulmü yapmamıştır. İnsanları birbirine düşman etmek en büyük zulümdür. Yüreklere nefret ve kin tohumu atmak en büyü vicdansızlıktır. Senelerce, yüzlerce yıl bu topraklarda birlikte yaşamış toplumlar, güzel bir renk oluşturmuştur, bunu yok etmeye kimin hakkı var.”

Kutuplaşma ötesinde bir nankörlük

MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay, Kurtulmuş’un sözlerine tepki göstererek kutuplaştırmanın ötesinde ihanet politikasının yaşandığını söyledi. Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı nankörce ifadelerin kullanıldığını kaydeden Akçay, şunları  kaydetti: 

“Bu kutuplaştırmanın da ötesinde ihanet politikasıdır. Hala nankörce Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne çamur atabiliyorlar. Nankörce ifadeler kullanmaktan çekinmiyorlar. Utanç verici ve hainhane görüşlerdir. Hem de savundukları Osmanlı’nın çöküş yıllarıdır. Tarih de bilmiyorlar. Bu kadar cahilce ve utanmadan nasıl konuşabiliyorlar. Cumhuriyet sayesinde onca yıl iktidar kalabildiler. 

Türkiye Cumhuriyeti bunlara ne yaptı ben anlamıyorum. Cumhuriyetin imkanlarından en fazla yararlanan kesim bunlar, en çok nankörlüğü de onlardan görüyoruz. Numan Kurtulmuş şu Türkiye Cumhuriyetinde hangi haksızlığa uğramış? Tek bir gün nezarette yatmış mı? Bu Cumhuriyet ona ne yapmış. Hem yalancı hem cahil. İnsanları kutuplaştırma uğruna sarf etmeyecekleri saçmalık yok. Bu kin ve nefretin dilidir. Nankörlük ve ihanetin dilidir.”
Yeniçağ
➽ Paylaş: