KaçakSaray, gözaltı ve tutuklamalarla rejimi ayakta tutma çabasında!..

Saray yönetiminin saldırıları, muhalefeti tamamen tasfiye etme adımı olarak değerlendirilirken halkın desteği muhalefetin çözülmesini engelledi. Siyasetin ortak paydası ise geniş demokratik cephe arayışı oldu. Ülkedeki toplumsal direniş hattı, tek adam rejimine karşı en güçlü barikat...

Saray’ın planını halk bozuyor

Saray yönetimi eliyle artırılan operasyonlar, saldırılar, kayyum atamaları, birbiri ardını takip eden soruşturmalar, gözaltı ve tutuklamalar rejimi ayakta tutma çabası olarak ortada.

Ülkede yükselen toplumsal direnişler ise kayyum politikaları, yargı sopası ve seçimlerin göstermelik hale gelmesiyle birlikte “tek başına verilen mücadelenin” sınırlılığı daha net görünür kıldı.


Son olarak CHP İstanbul İl Başkanlığı’na atanan kayyumla beraber saldırılarda yeni bir eşik atlayan Saray yönetimi, gözünü muhalefeti tamamen ortadan kaldırmaya dikti.

15 Eylül’de görülecek CHP Kurultay davasına yönelik hazırlık olarak değerlendirilen son saldırının ardından oluşan tablo, halkın geniş kesimlerinin rejime karşı sürdürdüğü mücadele hattının önemini açığa çıkardı. Saray yönetiminin saldırılarına rağmen halkın desteği bir kez daha muhalefetin çözülmesini engelleyen yegâne güç oldu.

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu arasında götürülmek istenen iktidar mücadelesi görüntüsü, yerini muhalefetin tüm farklı renkleri ile beraber yükseltmesi gereken ‘birlikte mücadele’ ruhuna bırakmaya başladı.

SARAY REJİMİNİN MEŞRULUĞU YOK

Devletin olanca gücüyle saldırılarını sürdüren Saray yönetimi diğer yandan kişiler üzerinden muhalefete açtığı gediklerle yol yürümeye çalışsa da rejimin halk nezdinde hiçbir meşruiyetinin kalmadığı görüldü.

Muhalefetin içerisinde yer alan ve iktidarın önünü açma gayreti içerisinde olan aktörler de halkın yükselen tepkilerini karşısında buldu. 

DEMOKRATİK SİYASET CEPHESİ

19 Mart’tan bu yana gençlerin başlattığı direnişlerle beraber kadınların, emekçilerin, işçilerin ellerinde yükselen ülke mücadelesi, rejimin bu son saldırılarında da  ‘ya hep beraber ya hiçbirimiz’ duygusunu hakim kılındı.

Saray yönetimine karşı birleşik mücadele arayışları da yeniden siyasetin merkezine oturdu. Muhalefetin direncini artıran bu yönelim, CHP Lideri Özgür Özel’in dahi sözünü ettiği en geniş demokratik cephe vurgusuyla kendini belli etti.

Yeni bir dönemin başlangıcında olduklarını söyleyen Özel, demokratik siyaseti savunan tüm partiler ile bir araya geleceklerini kaydederek “Bir cephe olarak demokratik siyaseti savunacağız” ifadelerine yer vermişti. 

PANZEHİR BİRLEŞİK MÜCADELE

Üstelik son saldırılarla beraber ülkede siyasetin üst kademelerinde konuşulan, servis edilen tüm gündemler karşısında da birleşik mücadele zeminlerinin yaratılması adet bir panzehir niteliği taşıyor.

Erdoğan-Bahçeli arasında var olan kriz senaryolarının, ‘çözüm’ komisyonundan çıkacak demokratikleşme beklentilerinin yanı sıra halkın yan yana yükselttiği mücadele deneyimleri rejimin saldırıları karşısında en güçlü barikat haline geldi.

Öte yandan birleşik mücadele olanaklarının siyasal partiler düzeyini de aştığı gündemde konuşulanlar arasında.

Yapılan değerlendirmelerde toplumsal direniş düzeyinde ortaya çıkan olanaklar sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin, kadın ve gençlik örgütlerinin tamamının omuzladığı bir hat ile öne çıktığı vurgulanırken bu hattın inşasının yalnızca muhalefet partilerinin değil; işçilerin, kadınların, gençlerin, rejime karşı yer alan toplumun tüm kesimlerinin ortak iradesine dayandığı belirtiliyor.

Muhalefetin önündeki en büyük görev de her gün artan rejim saldırılarına karşı kalıcı toplumsal ve siyasal örgütlülüğün nasıl sağlanacak sorusuna cevap vermesi olacak.