İmamoğlu davasında üç farklı duruşmayla ilgili üç farklı karar!..
AKP ne yapacağını şaşırdı: İmamoğlu davasında üç farklı duruşmayla ilgili üç farklı karar
Uzun süredir, özellikle siyasi ya da kamuoyunun ilgili olduğu davalarda bir duruşma salonu krizi var.
Büyük duruşma salonları yerine, tüm taraflar ve vekillerinin ancak sığabileceği küçük duruşma salonları tercih edildi hep.
Kimi duruşmalarda bu protestolara sebep oldu, kimisindeyse hızla duruşmalar görüldü ve geçildi. Salon değişikliği taleplerinin reddedilmesi, salon değiştirilmediği için savunma yapmayanlar, salona giremeyen taraf yakınları…
Özellikle basının takibini zorlaştıran bu uygulama, bir dayatma.
Bu durum bir süredir tutuklu İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun duruşmalarında da yaşanıyor. İmamoğlu’nun davalarının görüleceği mahkemeler Silivri’deki Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumu yerleşkesinde duruşma salonlarına çekildi.
İmamoğlu’nun duruşmalarını kamuoyunun takip etmesini engelleyen en büyük adımlardan biri bu oldu.
Görüntü ve ses krizinde Cumhurbaşkanı danışmanı Saral hedef göstermiş, soruşturma açılmıştı
İmamoğlu’nun duruşmalarında alınan ses ve görüntü kayıtları iktidar için en son kriz başlıklarından biri oldu.
Tüm fotoğrafları İstanbul sokaklarında yasaklanan İmamoğlu’nun sesini duyurmasının diğer kanallarına da engelleme getirildi. Duruşma salonundan paylaşılan fotoğraf ve görüntüleri için de her seferinde farklı bir soruşturma açıldı.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral bu konuda çağrı yapmış, duruşma esnasında duruşma salonu içerisinde çekilen görüntülerin sosyal medyada yayınlanmasının ardından “ses veya görüntülerin kayda alınması” suçu kapsamında soruşturma başlatıldığı duyurulmuştu. Savcılık re’sen başlattığı soruşturma kapsamında emniyetten görüntüleri kayda alan kişilerin tespit edilmesini istedi.
İmamoğlu’nun “İnşallah iyi günlerde de görüşürüz. Böyle bir dava olmaz, insan anlatırken hicap duyuyor” dediği görüntülerden rahatsız olan Saral, “Bu bir duruşma mı yoksa bir film sahnesi mi? Ben böyle bir rezillik görmedim. Nasıl bir mahkeme bu!? Sayın Adalet Bakanımızın gerekeni yapacağından şüphem yok” diyerek hedef göstermişti.
Duruşma salonu krizi: Önce ‘teknik sebep’ denilmiş sonra büyük salona geçilmişti
İmamoğlu’nun 20 Ekim’deki “sahte diploma” davasının ikinci duruşması da salon krizine patlak verdi. Mahkeme duruşmayı 50 kişilik küçük salona alınca gerginlik çıktı. İmamoğlu ve avukatları duruşmaya katılmama kararı aldı, mahkeme heyetinin talimatıyla salona getirildi, savunma yapmadı, bir sonraki duruşma 8 Aralık’a ertelendi.
Jandarmanın basın ve avukatlara duruşmanın küçük salonda yapılacağını bildirmesi üzerine büyük salonun dolu olduğu öne sürülerek kapıları kilitlediler. Hakim, “Bana büyük salonda teknik bir sorun olduğu bildirildi” sözleriyle açıklama yaptı ancak sonrasında duruşmanın büyük salona alınmasına karar verdi.
Çıkan krizler, tartışma ve gerginlikler nedeniyle İmamoğlu ve avukatları duruşmaya katılmadı.
Sabah: Yeni düzenleme geliyor
İktidara yakın Sabah gazetesinde “Ekrem İmamoğlu duruşma salonunu siyasi şova çevirmişti! Artık izin verilmeyecek” başlığıyla çıkan habere göre bu kriz yargı yönetiminde yeni bir düzenleme sürecini “tetikledi”.
Silivri ve Metris Ceza İnfaz Kurumları idaresinden sorumlu olan Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, bundan böyle cezaevi kampüslerinde yapılacak tüm duruşmaların planlama ve koordinasyonunu tek elden yürütecek.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcısı'nın imzasını taşıyan resmi yazıda, “Mahkemelerin birbirlerinden habersiz aynı salonu talep etmeleri planlamada aksaklığa neden olmaktadır. Kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanımı, güvenlik tedbirleri ve dosya taraf sayısına göre uygun salon planlaması yapılabilmesi için tüm taleplerin Cumhuriyet Başsavcılığı üzerinden koordine edilmesi gerekmektedir” denildi.
Yeni sistemle mahkemeler, cezaevlerinde duruşma yapmadan önce Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'na müzekkere yazacak. Müzekkerede sanık, müşteki, vekil, tanık ve taraf sayısı belirtilecek. Bakırköy Başsavcılığı, bu bilgilere göre ve de aynı tarihte yapılacak diğer mahkemelerin bildirdiği sayısal verilerle beraber 9 duruşma salonundan uygun olanını ihtiyaca ve koşullara uygun şekilde planlayarak, ilgili mahkemelere bildirecek.
Yönetememe krizi: Üç duruşmaya üç değişiklik
Türkiye’nin her kurumuna işleyen yönetememe krizi burada da karışımızda. Aynı davanın üç farklı duruşmasıyla ilgili üç farklı önlemle karşı karşıyayız.
İlk duruşması Çağlayan’daki İstanbul Adliyesinde değil, Silivri’de yapılan “sahte diploma” davasında İmamoğlu’nun kameralara yaptığı açıklama gündem olmuştu. Görünen o ki bundan duyulan rahatsızlık ikinci duruşmada küçük salonun verilmesine yol açtı. Şimdi de ikinci duruşmada küçük salona gösterilen tepki ve duruşmaya katılım sağlanmaması hali, üçüncü duruşma için yönetimsel değişiklik kararı aldırdı.
soL’un 11. Yargı Paketi’yle ilgili dosyasında AYM'nin eski raportörü Ali Rıza Aydın “Peş peşe gelen, serileşen paketler hem düzendeki ve yargıdaki çürümenin hem de bu çürümüş yapının çatlaklarını sıvamalarla veya yamalarla giderilemeyeceğinin kanıtı. Uygula-gör-düzelt bile değil, yap-boz. Sıklıkla çıkarılan ve değiştirilen yasalarda da aynı durum söz konusu” değerlendirmesini yapmıştı.
Buradaki peşi sıra değişiklikler de bu yap-boz halinin bir tezahürü. Çeşitli yargı paketlerinde duruşmalarla ilgili defalarca değişiklik yapıldı, ancak görüyoruz ki “durumlara” göre değişiklikler sürüyor. Bu durum da Türkiye’deki yönetememe krizinin yansıması.
Türkiye yönetimindeki “yap-boz”un adalet yönetimine de yansımasıyla karşı karşıyayız. Öte yandan bu durum adalet yönetiminin siyaset eliyle duruma ve yargılanan kişiye göre biçimlendirildiğini gözler önüne seriyor.

