AB BORAZANLARI...

VE ŞAİBELİLER...

Suay Karaman
Tüm Öğretim Üyeleri Derneği
(TÜMÖD) Genel Sekreteri

AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, laiklik ilkesinin anayasamızda yer alışının 80. yılı olan 10 Nisan tarihinde ülkemizi ziyarete geldi. Siyasi iktidarın özel çağrısıyla ülkemize gelen Barroso'nun gezisi, AKP'ye destek gezisidir. Çünkü AKP, AB için en uygun, istedikleri her şeyi yerine getiren bir iktidardır.

AB ile AKP arasındaki denge karşılıklı alışveriş üzerine kurulmuştur. AB, AKP'yi kollamaktadır, AKP de, AB'ye istediklerini teker teker vermektedir. AB borazanları, ülkemizi sömürge olarak görmekte ve her istediklerinin, her söylediklerinin yapılmasını istemektedirler. Barroso, TBMM Genel Kurulu'nda ne sıfatla konuşturulmuştur? Duvarlarında "Egemenlik Ulusundur" yazan TBMM çatısı altında bir sömürge ülkenin valisi edasıyla konuşan Barroso, 301. maddeden, AKP'nin kapatma davasına, terörle mücadeleden, laiklik konusuna kadar çarpık görüşlerini açıklamıştır.
Barroso; "şiddet içermeyen görüşlerin yargılanmaması gerekir" diyerek, devam eden kapatma davaları hakkında yorumda bulunmuş ve Anayasasımızı ihlal etmiştir.
Barroso; "terörle mücadelenin sadece askeri yöntemlerle olmayacağını, Kürt kökenli yurttaşlara siyasal, sosyal, kültürel hakların verilmesi gerektiğini" söylemiştir. Barroso, ülkemize "demokratik laiklik" gibi anlaşılamayan bir öneride bulunarak, AKP'nin tezlerine meşruiyet kazandırmayı amaçlamıştır. Bu anlamsız söylemini, "laikliğin, bir din gibi insanlara dayatılamayacağı, laikliğin dinin yerini alamayacağı" şeklinde açıklayarak, kapatma davası öncesinde AKP ile ilgili iddiaları hafifletme çabasına girmiştir.

Barroso'nun, türbanın kadınların özgür bireysel seçimi olduğu konusundaki sözleri ise, türbanı hem siyasi, hem de dini simge olarak ilan eden AİHM kararlarıyla çelişmektedir. AB borazanları, ulusalcıların her geçen gün bilinçlenerek, ülkelerine sahip çıkmaları karşısında şaşkınlığa düşmüşler ve kendi kararlarıyla, kendi söylemlerinin çeliştiğini bile fark edemeyecek duruma gelmişlerdir. Barosso'nun ulusal bağımsızlığımıza, yurt bütünlüğümüze ve bunların güvencesi olan laik devlet düzenimize yönelttiği sömürgeci saldırıların bir yenisi olmak üzere Türk yargısını etkilemek amacıyla ülkemize geldiği anlaşılmıştır. Anlaşılamayan ise, AB borazanlarının TBMM çatısı altında yaptığı bu densizliklere, siyasetçilerin anında tepki vermemesi, ses çıkarmamasıdır.

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, yapılan bu densizliklere yanıt vererek şunları söylemiştir: "kimse, Türkiye'den ulus devlet ve üniter devlet yapısını tehlikeye sokacak, siyasal alanda grupsal düzenlemeler yapmasını isteyemez ve bekleyemez… Bu konular ülke gündemine kasıtlı olarak devamlı sokulursa korkarız ki ülke kutuplaşmaya ve ayrışmaya sürüklenebilir. Bu Türk toplumuna karşı yapılabilecek en büyük kötülüktür."

Bütün bunlar yaşanırken gündeme yeni bir konu daha düştü: AKP'nin, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nden (AKPM), parti kapatma davasıyla ilgili olarak deklarasyon yayınlamasını istediği açıklandı. AKPM Başkanı Luiz Maria De Puig, Türk heyetinden bu yönde teklif geldiğini için girişim başlattıklarını açıklamıştır. AKPM'deki Türk parlamenter heyetinin CHP ve MHP'li üyeleri, bu gelişmeden haberleri olmadığını söyleyerek, olayı skandal olarak nitelemişlerdir.

Bu arada AKPM Türk Grubu Başkanı olan AKP'li bir milletvekilinin, 2003 yılında yapılan Azerbaycan seçimlerinde, AKPM adına gözlemci olduğu belirlendi. Bu gözlemcinin, seçimlerde usulsüzlük yapıldığına ilişkin raporların veto edilmesini sağladığı ortaya çıktı. Bu olayın ardından Azerbaycan basını tarafından 1,2 milyon dolar rüşvet almakla suçlanan bu gözlemcinin, üç Azerbaycan gazetesinin genel yayın yönetmenleri tarafından mektupla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a şikayet edildiği de ortaya çıktı. Bu kirli ilişkiler sonucunda, AKP hakkındaki davayı eleştiren AKPM bildirisini Azerbaycan'ın imzaya açmasının sebebi de anlaşılmış oldu. Kapatma davasının engellenmesi uğruna, Türk yargısını baskı altına almak için AKP'nin yurtiçinde ve yurtdışında yaptığı girişimler, ülkenin nasıl bir tehlikeli süreçten geçtiğinin kanıtıdır.

Yabancılarla işbirliği yapan AKP iktidarı, bu kez suçüstü yakalanmıştır. Emperyalizme karşı kurtuluş savaşı veren ve dünyada ilk kez emperyalist güçlere karşı zafer kazanan Türkiye Cumhuriyeti'ni bu durumlara getiren, ulusallıktan ve bağımsızlıktan payını alamamış herkes suçludur. Yaşanan bütün bu rezilliklerden kurtulmanın yolu, örgütlenerek, bilinçlenerek, Mustafa Kemal'in tam bağımsız yolundan yürümektir.
➽ Paylaş:

➽ Gözden Kaçırmayın... ➽ Bunları Okudunuz mu?..

“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..