İşbirlikçilere Öğüt...
ULUSALCILIK ÜZERİNE
Suay Karaman
Tüm Öğretim Üyeleri Derneği
(TÜMÖD) Genel Sekreteri
20. yüzyılın başında Türkiye'de ulusalcılık (ulusçuluk, milliyetçilik) kavramı çok yeni bir olguydu. Ulusalcılığın tüm toplumca benimsenmesi Kemalist Devrimin başarılarındandır.
Kemalist Devrimin ulusalcılık anlayışı, geleneksel Türk toplumunun ümmet olarak yaşama inancını kabul etmez. Kemalist Devrimin ulusalcılık anlayışı, çağdaşlaşmanın en önemli öğeleri olan ulus ve yurttaş olarak yaşama gereğini ve gerçeğini amaç edinmiştir. Atatürk ulusalcılığı, Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını korumayı ve toplumun çağdaşlaştırılmasını benimsemiştir.
Kemalizm'in altı ilkesinden biri olan ulusalcılık, etnik kökene dayanmayan bir yurtseverliktir. Bu ulusalcılık barışçıdır, emperyalizm karşıtıdır; kalkınmayı ve çağdaşlaşmayı kendi insanına dayatır.
Atatürk, "Türk ulusu, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuş olan Türkiye halkıdır" diyerek, ulusu belirli bir coğrafya üzerinde oturan halkın bütünü olarak kucaklamaktadır. Ulusalcılık, ulusun tüm bireyleriyle amaçta, inançta, dilde, kültürde ulusal kimlik bilincine varmaktır. Kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde olanakların dağılımında birleşebilmenin mutluluğuna ulaşmaktır.
Ülke ve ulus bütünlüğü için, devletin ve ulusun geleceği için birlikte çalışmaktır. Yönetimde, ekonomide, siyasette, kültürde, bağımsızlık doğrultusunda gelişmeye, çağdaşlaşmaya katkıda bulunmaktır. Tüm bunlar için eyleme geçebilme özverisini ve erdemini göstermektir. Ulus olarak yaşamak, çağdaş topluma dönüşmenin en önemli ve zorunlu bir gereğidir.
Son yıllarda ulusalcılık kavramının içi boşaltılarak, anlamı bilinçli olarak saptırılmıştır; ırkçılık, şovenlik, kafatasçılık ile bir tutulmuştur. Darbe yapmakla, faşistlikle eş tutulmuştur... Çünkü ulusalcılık mandacılığın, işbirlikçiliğin, hainliğin, emperyalizmin karşısındaki kavramdır. İşte bu yüzden ulusalcılık, "egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur" sloganının tek sözcükle ifadesidir...
Ulusalcı yani yurtsever kişi, yurdunu, ulusunu büyük bir tutku ile seven, bu uğurda özveride bulunan insandır. Ulusalcılar, planlı ekonomiden yanadır. Kamu kaynaklarının sektörel ve bölgeler arası dağılımının düzenlenmesini, kaynak kullanımının iyileştirilmesini savunurlar. Ulusalcılar, sosyal devlet ilkesini benimserler, sağlık ve eğitim hizmetlerinin ücretsiz olarak tüm halk kitlelerine sağlanmasını savunurlar.
Ulusalcılar, özelleştirme politikalarına ilke olarak karşı çıkarlar. Gelir dağılımının düzeltilmesini, dengeli ve adaletli bir gelir bölüşümünün sağlanmasını savunurlar. Ulusalcılar, küreselleşmeyi ve sadece varlıklı kesimlerin çıkarına uygun olan, yenidünya düzenini savunmaz, emperyalizmin karşısındadır.
Ulusalcılar, tarımın, hayvancılığın ve sanayinin gelişmesini savunurlar, çokuluslu şirketler karşısında ezilmesine karşı çıkarlar. Ulusalcılar, ülkenin dış dünya ile siyasal, ekonomik ve teknolojik ilişkilerinin, karşılıklı çıkar dengeleri üzerine oturtulmasını savunurlar. Ülkelerinin Dünya Bankası, İMF ve çok uluslu şirketler gibi kuruluşlara teslim edilmelerine karşı çıkarlar. Ülkelerinin, ABD ve AB ile her seviyedeki ilişkide başı dik ve bağımsız olmasını savunurlar.
Ulusalcılar, yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin ülkenin gelişimi için ve gerekirse yeni teknolojiler üreterek, değerlendirilmesini savunurlar. Ulusalcılar, siyasetin halkı kandırmak için değil, ülkenin ulusal çıkarlarının korunması için yapılmasını savunurlar. Ulusalcılar, işçinin, emekçinin, çiftçinin, alın teriyle geçinenlerin dostudur.
Mücadelenin kişisel değil, toplumsal olduğunu bilirler ve anlatırlar. Sözüne güvenilir, özverili, erdemli ve çalışkan insanlardır. Ulus devleti, tam bağımsızlığı, eşit paylaşımı, çağdaş hukukun egemenliğini, insan haklarını savunurlar. Kültürde ve dilde ulusal kimliğin korunmasını savunurlar. Türkiye'de ulusalcılar, Kemalist Devrimlerin ve ilkelerin korunmasını savunurlar. İnsanların, yaşanan olaylardan çıkardıkları dersler sonucunda bilinçlenerek, ülkelerine sahip çıkmaları ve ulusalcılığın dalga dalga yayılması, emperyalist güçleri ve yerli işbirlikçilerini korkutmuştur. Ulusalcılıkla ilgili bu yazılanların ışığında, neden ulusalcılığa saldırıldığı çok açıktır. Ancak emperyalist odaklara yaranmak için güneşi balçıkla sıvamaya kalkışanlar, gerçekler karşısında yok olup gitmeye mahkûmdurlar.
Emniyet Genel Müdürlüğü'nün İçişleri Bakanlığı'na verdiği brifingde, ulusalcılığın terör kapsamına alınması düşündürücüdür. İstanbul'da düzenlenen bir konferansta Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Türkiye'de adına "ulusalcılık'' denilen bir ideoloji bulunduğunu belirterek, "Ulusalcılık Atatürk milliyetçiliği değildir. Ulusalcılık vatanperverlikle, yurtseverlikle alakalı olan bir kavram değildir'' demiştir.
İstanbul Hükümeti ve padişah Vahdettin, Kuvayi Milliye'yi çete, Mustafa Kemal'i de vatan haini ilan etmişlerdi. Ancak Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı başaran ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, toplumun gönlünde taht kurarken, padişah ve yanındaki hainler ülkeyi emperyalistlerin gemileriyle terk etmek zorunda kalmışlardı. Eğer ders alınamazsa tarihin tekrar ettiği söylenir. Ülkelerinin gözbebeği olan yurtseverleri çete olarak gören, ulusalcılığı terör örgütü olarak tanımlayan emperyalizmin maşalarının sonları da, dilerim Vahdettin'e benzemez!