AKP'nin işine gelmezse, 'Tuz bile kokmaya başlıyor!'
AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ’ın HSYK krizine yönelik “Tuz kokmaya başladı” çıkışı, iktidarın yargıya ’sadece işine geldiğinde’ saygı duyduğunu bir kez daha belgeledi. Muhalefet, AKP’nin bu tavrına tepki yağdırdı.
Hukuki değil siyasi bir karar
AKP Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ, mayınlı arazilerin temizlenmesi ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karara, “Hukuki değil, siyasi bir karar. Anayasa’ya da aykırı. Ölü bir arazinin vatan toprağına kazandırılması Anayasa’nın hangi maddesine aykırı olabilir?”sözleriyle tepki göstermişti. Bozdağ, Anayasa Mahkemesi üyelerinin kendi kanaatlerine göre karar verdiklerini belirtmiş, bunun Anayasa ve yasanın öngördüğü gereklere uygun düşmediğini ileri sürmüştü. Üyelerin hangi maddeye göre karar verdiklerini merak ettiğininin altını çizen Bozdağ, şunları kaydetmişti: “Maliye Bakanlığı’nın ihalenin usulünü belirlemesi, arazinin kullanım karşılığı temizlenmesi Anayasa’nın hangi maddesine aykırı? Kullanım karşılığı temizlenmesi üçüncü seçenekti. Mahkeme birkaç ay beklese, belki de bu karara gerek kalmayacaktı.”
HSYK’yı eleştirmişti
AKP’li Bekir Bozdağ, HSYK’da Ümraniye savcılarının yerinin değiştirilmek istendiği iddiaları için, “Suçluluğu ortada olan, yargılanan sanıklar ile ilgili uygun hâkim ve savcı arayışı yapıldığı yorumlarına HSYK’nın imkân ve zemin vermemesi lazım. Bu kilitlenme neyse açıklayın. Adalet Bakanı da açıklasın. Maalesef millette tuzun koktuğu gibi bir anlayışa neden oluyor” demişti.
AKP’nin hukuk anlayışı‘vaziyete göre adalet’
AKP’li Bekir Bozdağ’ın HSYK’da yaşanan atama kriziyle ilgili “Tuz kokmaya başladı” çıkışı, hükümetin, yargıya ’sadece işine geldiğinde’ saygı duyduğunu bir kez daha ortaya koydu
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HYSK) yargıç üyeleri ile Adalet Bakanlığı arasında yaşanan yaz kararnamesi krizine tepki gösteren AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ’ın “Tuz kokmaya başladı” sözleri, AKP iktidarının keyfine göre adalet istediğini gözler önüne serdi. Hükümet, kendi menfaatine yarayan mahkeme kararlarını ’hukuki’, rahatsız eden kararları ise ’siyasi’ olarak nitelendirerek, bir yandan bağımsız yargıya baskı yaparken, diğer yandan da kendi adalet anlayışını ülkeye hakim kılmaya çalıştı. Deniz Feneri e.V soruşturmayı yavaştan alan AKP üst yönetimi, kapatma davası sürecinde verilecek kararın siyasi olacağını da her fırsatta getirmişti. Son olarak HSYK atamalarında da polemik yaşanması AKP’nin yargıya karşı gösterdiği tavrı bir kez daha tartışmaya açtı. İşte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere bazı AKP’liler, yargıyı geçmişte şu sözlerle eleştirmişlerdi:
Siyasi ve taraflı
Başbakan Erdoğan, Mayıs 2009’da, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kayıp trilyon davasından yargılanması gerektiği kararını veren Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “siyasi ve taraflı” olduğunu ileri sürerek, “Bazen yargıdan siyasi ve taraflı kararlar çıkabiliyor” demişti.
367 kararı yüz karası
Erdoğan, Mayıs 2007’de, Anayasa Mahkemesi’nin, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde verdiği “toplantı yeter sayısı 367 olmalı” kararını da sert bir dille eleştirmişti: “ 367 kararı çok konuşulacak. Anayasa Mahkemesi’nin kararı talihsizdir, yüz karasıdır Dayatmayla bu karar verilmiştir”
Vebali taşıyamazlar
AKP’ye kapatma davası açılması sürecinde Şanlıurfa Kadın Kongresi’nde konuşan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetmişti: “Bu gazete kupürleriyle alınmış bir karar bunu kabul etmek mümkün değil. Verilen karara uyarız, ama bunu kabul etmemiz mümkün değil. Bu ülkenin itibarını zedelemeye, demokratik ve ekonomik istikrarını bozmaya, milletin iradesini hiçe saymaya, bu ülkenin hukuk sistemini tartışmalı hale getirmeye kimin hakkı olabilir? Kimse böyle ağır bir vebali taşıyamaz. Milletin vicdanını yaralayanlar, huzurunu kaçıranlar, iradesini hiçe sayanlar. Onu değersiz sayanlar milletin ahını almaktan kurtulamazlar.”
Aykırı açıklama
Başbakan Tayyip Erdoğan, türban yasağını kaldırma girişimlerine Ocak 2008’de sert bir bildiri yayımlayarak itiraz eden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’ya da sert tepki göstermişti: “Bu açıklama kuvvetler ayrılığı ilkesi ve parlamentonun bağımsızlığına aykırı bir açıklama” ifadesini kullanmıştı.
Övgü yağdırdığı da var
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Mart 2008’de, Ümraniye soruşturmasının AKP hakkında açılan kapatma davası ile ilişkilendirilmesine üzerine şunları söylemişti: “Bu ülkede yasama organı var, yürütme organı var, yargı var. Yani, zorlanarak, bir yerlere çekilmek isteniyor. Peki o zaman benim partimin kapatılmasını ben niye önleyemiyorum? O kadar muktedirsem, o zaman partimin kapatılması davasını önlerdim. Böyle bir iftirayla yargıyı ve yürütmeyi karşı karşıya getirmek, zan altında tutmak çok çok yanlıştır. Yargı görevini yapmıştır.
Millet adına savcı
Başbakan Erdoğan, 15 Temmuz 2008 tarihinde AKP grup toplantısında yaptığı konuşmada, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, Ümraniye davasıyla ilgili olarak kendisine savcı yakıştırmasında bulunduğunu hatırlatıp şunları söylemişti: “Millet adına hakkı aramanın, hakkı savunmanın gayreti içindeyiz, eğer bu anlamda savcılık ise, evet savcıyım. Ana muhalefet partisinin lider ve sözcülerinin son günlerdeki gayretkeşliğini tarih kaydetmiştir. Millet bunları da kaydetmiştir. Hukuki süreç henüz işlerken demokratik siyasi sürece darbe vurma iddiasıyla soruşturulan illegal yapılanmaların avukatlığına savunmak ancak demokratik hukuk devleti anlayışına inancı zayıf olan bir siyasi anlayışın alkışlanmasıdır. İktidarı yıpratmak uğruna bindiği dalı kesiyorlar.”
Bu kez taraf değil
Daha önce “Bu milletin savcısıyım” diyen Erdoğan, 8 Kasım 2009’da yaptığı açıklamada ise Ümraniye davasında taraf olmadığını söylemişti: “Bakınız, bazı parti liderleri bütün uyarılarımıza, ricalarımıza rağmen, devam etmekte olan bir yargı süreciyle ilgili hem siyaseti, hem yargıyı tahrik eden, hem de tahkir eden yaklaşımı da sürdürüyorlar. Ben bu tahriklere, bu gerilim politikasına asla prim vermedim, asla prim vermeyeceğim, ancak şunu da hatırlatmak isterim. Ben, devam eden yargı sürecinin hiçbir tarafında değilim. Bu davanın ne sağında, ne solunda, ne altında ne de üstünde üstündeyim.”
Hukuka inanıyor
Ümraniye davası söz konusu olduğunda hukuka inanan Erdoğan, şunları kaydetmişti: ” Birileri bu davanın önünde takoz olmak için elinden geleni yapıyor. Birileri, Türkiye’nin aydınlanmasının, karanlık ilişkilerin ortaya çıkmasının önünde, hukuk dışı örgütlenmelerin açığa çıkmasının önünde engel olmaya, bariyer olmaya devam ediyor. Kim ne yaparsa yapsın, biz hukuka inanıyoruz, güveniyoruz. Hukukun üstünlüğüne önem veriyoruz.
AKP Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ, mayınlı arazilerin temizlenmesi ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karara, “Hukuki değil, siyasi bir karar. Anayasa’ya da aykırı. Ölü bir arazinin vatan toprağına kazandırılması Anayasa’nın hangi maddesine aykırı olabilir?”sözleriyle tepki göstermişti. Bozdağ, Anayasa Mahkemesi üyelerinin kendi kanaatlerine göre karar verdiklerini belirtmiş, bunun Anayasa ve yasanın öngördüğü gereklere uygun düşmediğini ileri sürmüştü. Üyelerin hangi maddeye göre karar verdiklerini merak ettiğininin altını çizen Bozdağ, şunları kaydetmişti: “Maliye Bakanlığı’nın ihalenin usulünü belirlemesi, arazinin kullanım karşılığı temizlenmesi Anayasa’nın hangi maddesine aykırı? Kullanım karşılığı temizlenmesi üçüncü seçenekti. Mahkeme birkaç ay beklese, belki de bu karara gerek kalmayacaktı.”
HSYK’yı eleştirmişti
AKP’li Bekir Bozdağ, HSYK’da Ümraniye savcılarının yerinin değiştirilmek istendiği iddiaları için, “Suçluluğu ortada olan, yargılanan sanıklar ile ilgili uygun hâkim ve savcı arayışı yapıldığı yorumlarına HSYK’nın imkân ve zemin vermemesi lazım. Bu kilitlenme neyse açıklayın. Adalet Bakanı da açıklasın. Maalesef millette tuzun koktuğu gibi bir anlayışa neden oluyor” demişti.
AKP’nin hukuk anlayışı‘vaziyete göre adalet’
AKP’li Bekir Bozdağ’ın HSYK’da yaşanan atama kriziyle ilgili “Tuz kokmaya başladı” çıkışı, hükümetin, yargıya ’sadece işine geldiğinde’ saygı duyduğunu bir kez daha ortaya koydu
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HYSK) yargıç üyeleri ile Adalet Bakanlığı arasında yaşanan yaz kararnamesi krizine tepki gösteren AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ’ın “Tuz kokmaya başladı” sözleri, AKP iktidarının keyfine göre adalet istediğini gözler önüne serdi. Hükümet, kendi menfaatine yarayan mahkeme kararlarını ’hukuki’, rahatsız eden kararları ise ’siyasi’ olarak nitelendirerek, bir yandan bağımsız yargıya baskı yaparken, diğer yandan da kendi adalet anlayışını ülkeye hakim kılmaya çalıştı. Deniz Feneri e.V soruşturmayı yavaştan alan AKP üst yönetimi, kapatma davası sürecinde verilecek kararın siyasi olacağını da her fırsatta getirmişti. Son olarak HSYK atamalarında da polemik yaşanması AKP’nin yargıya karşı gösterdiği tavrı bir kez daha tartışmaya açtı. İşte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere bazı AKP’liler, yargıyı geçmişte şu sözlerle eleştirmişlerdi:
Siyasi ve taraflı
Başbakan Erdoğan, Mayıs 2009’da, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kayıp trilyon davasından yargılanması gerektiği kararını veren Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “siyasi ve taraflı” olduğunu ileri sürerek, “Bazen yargıdan siyasi ve taraflı kararlar çıkabiliyor” demişti.
367 kararı yüz karası
Erdoğan, Mayıs 2007’de, Anayasa Mahkemesi’nin, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde verdiği “toplantı yeter sayısı 367 olmalı” kararını da sert bir dille eleştirmişti: “ 367 kararı çok konuşulacak. Anayasa Mahkemesi’nin kararı talihsizdir, yüz karasıdır Dayatmayla bu karar verilmiştir”
Vebali taşıyamazlar
AKP’ye kapatma davası açılması sürecinde Şanlıurfa Kadın Kongresi’nde konuşan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetmişti: “Bu gazete kupürleriyle alınmış bir karar bunu kabul etmek mümkün değil. Verilen karara uyarız, ama bunu kabul etmemiz mümkün değil. Bu ülkenin itibarını zedelemeye, demokratik ve ekonomik istikrarını bozmaya, milletin iradesini hiçe saymaya, bu ülkenin hukuk sistemini tartışmalı hale getirmeye kimin hakkı olabilir? Kimse böyle ağır bir vebali taşıyamaz. Milletin vicdanını yaralayanlar, huzurunu kaçıranlar, iradesini hiçe sayanlar. Onu değersiz sayanlar milletin ahını almaktan kurtulamazlar.”
Aykırı açıklama
Başbakan Tayyip Erdoğan, türban yasağını kaldırma girişimlerine Ocak 2008’de sert bir bildiri yayımlayarak itiraz eden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’ya da sert tepki göstermişti: “Bu açıklama kuvvetler ayrılığı ilkesi ve parlamentonun bağımsızlığına aykırı bir açıklama” ifadesini kullanmıştı.
Övgü yağdırdığı da var
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Mart 2008’de, Ümraniye soruşturmasının AKP hakkında açılan kapatma davası ile ilişkilendirilmesine üzerine şunları söylemişti: “Bu ülkede yasama organı var, yürütme organı var, yargı var. Yani, zorlanarak, bir yerlere çekilmek isteniyor. Peki o zaman benim partimin kapatılmasını ben niye önleyemiyorum? O kadar muktedirsem, o zaman partimin kapatılması davasını önlerdim. Böyle bir iftirayla yargıyı ve yürütmeyi karşı karşıya getirmek, zan altında tutmak çok çok yanlıştır. Yargı görevini yapmıştır.
Millet adına savcı
Başbakan Erdoğan, 15 Temmuz 2008 tarihinde AKP grup toplantısında yaptığı konuşmada, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, Ümraniye davasıyla ilgili olarak kendisine savcı yakıştırmasında bulunduğunu hatırlatıp şunları söylemişti: “Millet adına hakkı aramanın, hakkı savunmanın gayreti içindeyiz, eğer bu anlamda savcılık ise, evet savcıyım. Ana muhalefet partisinin lider ve sözcülerinin son günlerdeki gayretkeşliğini tarih kaydetmiştir. Millet bunları da kaydetmiştir. Hukuki süreç henüz işlerken demokratik siyasi sürece darbe vurma iddiasıyla soruşturulan illegal yapılanmaların avukatlığına savunmak ancak demokratik hukuk devleti anlayışına inancı zayıf olan bir siyasi anlayışın alkışlanmasıdır. İktidarı yıpratmak uğruna bindiği dalı kesiyorlar.”
Bu kez taraf değil
Daha önce “Bu milletin savcısıyım” diyen Erdoğan, 8 Kasım 2009’da yaptığı açıklamada ise Ümraniye davasında taraf olmadığını söylemişti: “Bakınız, bazı parti liderleri bütün uyarılarımıza, ricalarımıza rağmen, devam etmekte olan bir yargı süreciyle ilgili hem siyaseti, hem yargıyı tahrik eden, hem de tahkir eden yaklaşımı da sürdürüyorlar. Ben bu tahriklere, bu gerilim politikasına asla prim vermedim, asla prim vermeyeceğim, ancak şunu da hatırlatmak isterim. Ben, devam eden yargı sürecinin hiçbir tarafında değilim. Bu davanın ne sağında, ne solunda, ne altında ne de üstünde üstündeyim.”
Hukuka inanıyor
Ümraniye davası söz konusu olduğunda hukuka inanan Erdoğan, şunları kaydetmişti: ” Birileri bu davanın önünde takoz olmak için elinden geleni yapıyor. Birileri, Türkiye’nin aydınlanmasının, karanlık ilişkilerin ortaya çıkmasının önünde, hukuk dışı örgütlenmelerin açığa çıkmasının önünde engel olmaya, bariyer olmaya devam ediyor. Kim ne yaparsa yapsın, biz hukuka inanıyoruz, güveniyoruz. Hukukun üstünlüğüne önem veriyoruz.