Sınıf bilinci olmayan silaha sarılmış lümpen ruhlu solcu Don Kişot’a literatürde goşist denir
20 yıl önce demokrasi düşmanı güçlerle bir olup Türkiye İşçi Partili (TİP’li) öğrencileri, profesörleri, sendikacıları, gazeteci Abdi İpekçi’yi, işçi lideri Kemal Türkler’i kurşunlayarak öldüren eski Türk faşistleri şimdi çok seçkin demokrat oldular.
TV’lere çıkıyorlar.
Gazete demeci patlatıyorlar.
İleri demokrasi savunuyorlar.
20 yıl önce üniversitelerde “ordu-gençlik el ele” diye işgal başlatan, elde silah kendi arkadaşını vurup, “sağcı komandolar kurşunladı” diye yürüyüş yapan, Filistin’e gerilla eğitimi almaya gidip geri dönerek 1980 darbesine ortam hazırlayan eski Türk goşistleri (sınıf bilinci olmayan silaha sarılmış lümpen ruhlu solcu Don Kişot’a literatürde goşist denir) de demokrasi savunucusu oldular.
Eski goşistler de TV’lere çıkıyor.
Yandaş medyada yazıyor.
Yaman demokratı oynuyorlar.
Gizli güçlü bir el, zavallı eski Türk faşistleri ile perişan eski Türk goşistlerini şimdi “aynı ortak akılda(!)” birleştirdi. İktidar partisinin çekim alanında buluştular, “AKP ve Tayyip Erdoğan’ın demokrasi devrimi” yaptığını söyleyerek bugünün egemeni iktidar partisini yıkıyorlar, yağlıyorlar, destekliyorlar, “Türkiye bölünmesin” diye çırpınan TSK’yı çökertmek için demokrasi vuruşu yapıyorlar.
Ortada ise demokrasi yok.
Geceyarısı faşizmi var!
***
Geceyarısı faşizmi, sabaha doğru saat 03.00’te Meclis’ten “çaresiz kalmış işsiz yığınlarını işverene köle gibi satacak ‘Özel İstihdam Büroları’na geçit veren yasayı” (Cumhurbaşkanı’ndan döndü) çıkartırken, bir yandan da ekonomide diktatörlük dönemlerine rahmet okutacak zam kararları alıyor.
Şekere, suya, sigaraya…
Vergiye, iğneden ipliğe…
Benzinden sigaraya…
Yola, köprüye, özel otoya…
Yüksek zamlar köklüyorlar.
IMF’nin gözüne girebilmek ve krizden sonra Türkiye’yi terk ederek kaçan yabancı parayı (cici baba) yeniden çekebilmek için dar gelirlinin, ücretlinin, memurun, işçinin, emeklinin, çiftçinin, küçük esnafın belini kırma ve ümüğünü sıkma önlemleri (kemer sıkma tedbirleri) getiriyorlar.
Gösterdikleri gerekçe şu:
Dünya krizi oldu!
Zam yapmaya mecburuz.
Vergileri artırmaya mahkûmuz.
***
Oysa krizden önce dünya ekonomisi, 7 yıldır kesintisiz büyüdü ve küresel para havuzları ağzına kadar dolduğu için taşan fazla sıcak hoppa para Türkiye’ye de bolca aktı. Bizim ekonomi de yabancı parayla (cici babayla) canlandı; Cumhuriyet döneminin birikimleri devlet malları, mülkleri, fabrikaları (yani milli servet) özelleştirme yoluyla çok ucuza yabancıya satılarak bütçe açığı kapandı, enflasyon düştü, kamu borcu azaldı, milli gelir arttı.
O zaman Başbakan:
“Biz yaptık” diyordu.
Dünya ekonomisi canlıydı bize de faydası oldu demiyor; “Biz… Biz… Biz… Ben… Ben… Ben…” diye övünüyordu. Şimdi “yüksek zam ve ağır vergi artışı” yapıyor. Niçin diye soranlara; “Kriz geldi” diyor. O zaman bizim de; “Krizden bana ne” deme demokratik hakkımız doğuyor. Süzme demokrat kesilen eski Türk faşistleri ile eski Türk goşistlerini “krizden bana ne” demokrasi mitinglerini örgütlemeye çağırıyorum.
Samimiyetinizi görelim.
*****
DURMAYALIM HEP SORALIM!
Bugün 41 gün doldu.
Gerçeği henüz öğrenemedik.
Derin devletin “Süzme-Sızdırma ve Vurma-Kollama” gazeteciliğini harekete geçirip “orduda darbeciler ve andıççılar var, işte belgesi” diye yayın yaptırdılar.
Belge gerçek mi, sahte mi?
Genelkurmay ‘sahte’ dedi.
Kurmay Albay Dursun Çiçek, “bana iftira attılar” diye Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Tutuklu avukat Serdar Öztürk, “Belgeyi ve mermileri çekmeceme koyanları devlet isterse 24 saatte bulur” açıklaması yaptı.
41 gün geçti.
Kim yazdı sahte kâğıdı?
Kaç kişiydiler?
Birinci adam kim?
Amaçları nedir?
Unutmayalım!
Unutturmayalım!
Durmadan soralım.
Demokrasi şeffaflıktır.
Demokrasiyi savunalım.
Önemlidir.
*