Yağmaya açılmak istenen ormanların da intikamı kötü olacaktır.
UTANMAZLAR
Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği
(TÜMÖD) Genel Sekreteri
28 Eylül 2009 tarihinde Ulaştırma Bakanlığı tarafından İstanbul’da “10. Ulaştırma Şûrası” toplandı. Başbakan bu toplantıda yaptığı konuşmada, her zaman olduğu gibi yine ölçüyü kaçırmış ve şunları söylemiştir: “Köprünün daha adı duyuldu, hemen karşı çıkıldı. Bugün karşı çıkanlar birinci köprüye de, ikinci köprüye de karşı çıkmışlardı. Ama utanmadan, sıkılmadan iki köprü üzerinden de seyahat ettiler. Şimdi, üçüncü köprüye de karşı çıkıyorlar.”
Utanmaz kelimesi, ağır bir suçlamadır. Yerini özümseyen bir başbakan, insanları akıl, mantık ve bilim sınırlarında suçlayabilir. Eğer duygusal ve ahlaksal olarak eleştirirse, toplumda giderilmesi güç olan yaralara neden olur.. Böyle bir davranışı bilgi, görgü, kültür, uygarlık ve kişilik sorunu olarak tanımlamak olanaklıdır.
Siyasi iktidar, her türlü şehircilik anlayışına ve kent planlamasına aykırı bir şekilde her ne olursa olsun üçüncü köprüyü yapmakta kararlıdır. Plansız yapılan her köprünün yeni bir köprüyü gerektireceği bilinerek, bu yağmaya devam edilecektir.
Geçtiğimiz Eylül ayında İstanbul’da meydana gelen sel felaketi için başbakan: “derenin intikamı kötü olur” demişti. İstanbul’da ve aslında ülkemizin genelinde, rant elde etmek için kurutulan, yatağı değiştirilen, yollar ve binalar yapılan derelerin intikamının kötü olduğu acı bir şekilde görülmüştür. Sahil manzaralı diyerek rant uğruna satışa çıkarılan kıyı alanlarının, tarımsal alanların da intikamının kötü olduğu yaşanarak görülmüştür. Rant uğruna yapılmak istenen üçüncü köprü için, yağmaya açılmak istenen ormanların da intikamı kötü olacaktır.
1984 yılında Turgut Özal’ın önerisiyle yasa değişikliği yapılarak, “Plan Yapma Yetkisi” Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’ndan alınarak, yerel yönetimlere verilmiştir. Böylece adil bir biçimde ve siyasal kaygılardan tamamen bağımsız olarak yapılması gereken planlama, belediye başkanı, başkan yardımcısı ve meclis üyelerinin insafına bırakılmıştır. Bunun sonucunda tamamen yerleşimden arındırılması gereken, dere yatakları, kıyı koruma alanları, heyelan alanları, yüksek eğimli araziler, orman alanları, su havzaları yerleşime açıldı ve kaçak yapılaşma büyük boyutlara ulaştı.
2003-2008 yılları arasında, yaklaşık İstanbul’un üç katı büyüklüğünde toplam 15 bin kilometrekarelik alanda 80 bin 42 imar değişikliği yapılmış, 1 milyon 310 bin metrekare yeşil alan ise “plan tadilatıyla” ticaret ve hizmet alanına dönüştürülerek büyük bir rant sağlanmıştır. Elde edilen bu kadar büyük ranta karşılık sadece 183 belediye başkanı ve kamu görevlisi hakkında soruşturma açılmıştır.
Bu yaşanan afetler sadece doğal afet değildir, aynı zamanda utanmazların yol açtığı yapay afettir. Dere yataklarını yerleşime açan, dereleri plansız ve öngörüsüz bir şekilde ıslah ettik diyerek, üzerini kapatan, suya akış olanağı vermeyen, alt yapısız, çarpık ve kaçak kentleşmeyi teşvik eden yerel ve merkezi yönetimler, bu yapay afetlerden sorumludurlar. Kentin fiziksel sınırlarının zorlanarak nüfusunu daha da artırmaya çalışan, ormanları ve dereleri köprü ve bağlantı yollarına çevirenler bu yapay afetlerden sorumludur. Bütün uyarılara karşın bilim dışı olarak, Ankara-İstanbul otoyolunun yaklaşık 250 kilometresini Kuzey Anadolu Fayı’nın üzerine yapanlar bu yapay afetlerden sorumludurlar ve hatta utanmazlıkta sınır tanımamaktadırlar…
*