Buzağının ipi, Şeytan, Çankaya’daki AKP’li ve AKP’li Recep!


Şeytan




Deniz Som

ÖYKÜ bu ya, dünyadaki her türlü kötülüğün sorumlusu olarak gösterilen şeytan, üstüne yüklenen bu ağır suçlamadan bıkmış, “Bir gün bir fırsat yaratayım da insanlar ne kadar iyiliksever olduğumu anlasınlar” demiş.

Günlerden bir gün şeytanın yolu bir köye düşmüş. Keyfi yerinde olan şeytan, sırtını bir ağaca dayamış ve buzağısı kazığa bağlı olan ineği sağan genç bir kadını uzaktan izlemeye başlamış.

Şeytan, kadını epeyce izledikten sonra yerinden kalkıp kazığa bağlı buzağının ipini biraz gevşetmiş. Buzağı bu, az ötede annesinin sütünün kovaya sağılmasını aç karnına izlemeye daha fazla dayanamamış. Buzağı yerinde debelendikçe boynundaki ip biraz daha gevşemiş ve sonunda yular hepten çözülmüş.

Koşarak annesini emmeye giden buzağı, süt kovasına çarpmış ve bütün sütler yere dökülmüş.

Sağdığı süt ziyan olunca siniri tepesine çıkan genç kadın, eline geçirdiği odunu buzağının kafasına vurmasıyla yavru kan içinde yere yıkılmış. Yavrusuna saldırılmasına kayıtsız kalmayan inek bir tekmede kadını yere serip öldürmüş.

Uzaktan geçmekte olan kadının kayınpederi, ineğin gelinini öldürdüğünü görüp, elindeki tüfekle ateş ederek ineği öldürmüş.

Silah sesini duyan koca koşup gelmiş. Karısını yerde cansız yatar, babasını da elinde tüfekle görünce, belinden silahını çekip, tek atışta babasını öldürmüş.

Kısa bir süre sonra gerçeği öğrenen genç adam bu kadar acıya dayanamayacağını düşünüp, bir kurşun da kendi kafasına sıkarak canına kıymış.

Bütün bu olayları bir kenardan izleyen şeytan, “Bu felaketi de bana yüklerler. Buzağının ipini gevşetmekten başka ben ne yaptım şimdi” demiş.

Öyküyü gönderen Ahmet Önen de bu kıssadan şu hisseyi çıkarmış:

“Son zamanlarda kurumlar arasındaki sinsi savaşı önlemek bir yana, daha da ateşlenmesi için körüklemeye devam eden Çankaya’daki AKP’li Sayın Abdullah ve Başbakanlıktaki AKP’li Sayın Recep olayların birinci sorumlusu olarak buzağının ipini gevşetmişlerdir. Süt kovası desen, çoktan devrildi. Peşinden oluşacak her türlü kötülüğü siyaset cambazlığıyla başka yerlere yamamak isteyenler pişkince soracaklardır: Biz ne yaptık şimdi?”


İnkarı bırak soruşturmaya gel!


MECLİS’E yürüme mesafesinde gizli bir karargahta gizli çalışmalar yapan, bütün iç güvenlik birimlerini kapsayan ve operasyonel yeteneği yüksek, doğrudan Başbakana bağlı ve İçişleri Bakanı ile Adalet Bakanının da içinde olduğu bir örgütten söz etmiş 11 Temmuz 2003’te gazeteci Yavuz Donat. Bugüne dek kimse Yavuz Donat’ı yalanlamamış.

Vural Savaş, “Haşa Huzurdan Demokrasi Geldi” kitabında Donat’ın yazısındaki gizli örgütten alıntı yapmış, yalanlanmamış. Aydınlık dergisi haber yapmış yalanlanmamış. 10 gün kadar önce Melih Aşık Milliyet’te yazmış yalanlayan çıkmamış. Geçen Cuma biz yazdık; gizli karargahın, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik asimetrik psikolojik savaşın yürütüldüğü çok önemli bir merkez olabileceğinden söz ettik; dönemin iki bakanının Abdülkadir Aksu ve Cemil Çiçek olduğunu anımsattık. İkisi de telefonla arayıp “gizli karargah”ı inkar ettiler “Yok böyle bir gizli örgüt yok” dediler.

Şüpheli konumundaki iki siyasetçinin “yok” demesi yeterliyse eyvallah… Oysa AKP’nin gizli karargah kurup kurmadığı ancak çok ciddi bir soruşturma sonunda açığa çıkabilir. Ama bu iktidara karşı özel değil süper yetkili de olsa hiçbir savcı soruşturma açamaz!

*
➽ Paylaş:

➽ Gözden Kaçırmayın... ➽ Bunları Okudunuz mu?..

“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..