Siyasi iktidarın sivil darbe planları
E Ş K I Y A
Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği
(TÜMÖD) Genel Sekreteri
7 Mayıs 1966 tarihinde Süleyman Demirel’in başbakan olduğu dönemde, cumhuriyet tarihinde ilk kez sivil polisler, muhalefet partilerinin TBMM’deki grup odalarına girip arama yapmışlardı. Bu olay üzerine Cumhuriyet Halk Partisi sert tepki göstermişti ve CHP Genel Başkanı İsmet İnönü: “Eşkıyanın bu gece ne yapacağı bilinmez!” demişti. Ancak günümüzde eşkıyanın ne yapacağı çok açık bir şekilde bellidir.
TBMM Başkan Vekili Güldal Mumcu'nun yönettiği Genel Kurul'da, kürsüde konuşma yapan CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal'ın iktidarı eleştiren sözleri AKP’lileri kızdırınca, olaylar meydana gelmiştir. Bunun üzerine Başkan Vekili Güldal Mumcu tarafından oturuma ara verilmiştir. Verilen bu ara sırasında Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, sinirli bir şekilde Güldal Mumcu’nun odasına girerek meclisi yönetemediğini, başkanlık kürsüsüne yakışmadığını söylemiştir. Daha sonra AKP Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş da Başkanlık odasına aynı sinirli tavırla girerek, Güldal Mumcu’nun üzerine yürümüştür.
Yaşanan bu gelişmelerden sonra, Güldal Mumcu olayı protesto ederek, kürsüye çıkmayacağını ve oturumu yönetmeyeceğini bildirmiştir. Olaylar üzerine Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ile AKP Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz, Güldal Mumcu’dan özür dileyerek tekrar kürsüye çıkmasını sağlamışlardır. Uzun bir aranın ardından tekrar kürsüye çıkan Güldal Mumcu, başbakan yardımcısının kendisine talimat vermeye kalktığını bildirmiş ve “bu son dönemdeki yürütmenin yasama üzerinde baskısıdır, müdahalesidir, bunu şiddetle kınıyorum” demiştir. Tekrar başlayan oturumda çıkan tartışmalar üzerine bu kez AKP’liler, MHP’lilere saldırmışlar ve çıkan kavgada yaralanan milletvekilleri olmuştur.
Bülent Arınç ve ekibi tarafından yapılan bu saldırı açıkça yürütmenin, yasama üzerindeki baskısıdır. 2010 bütçe görüşmelerinde söz alan başbakan, oturumu yöneten TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’e dönerek, muhalefet milletvekilleri için: “sayın başkan, siz mi susturursunuz, ben mi susturayım” diyerek azarlamıştı.
Siyasi iktidar yürütme erkinden başka, yasama ve yargı erklerini de elinde bulundurmak istiyor. Bunun için her yolu deniyor, hukuk dışı tutum ve davranışlarda bulunuyor, kendilerine yapılan muhalefete dayanamıyor ve bütün bu olanları da ‘demokrasi’ olarak yorumluyor.
Demokrasilerdeki kuvvetler ayrılığı ilkesini yok sayarak, kuvvetler birliği ilkesi yaratmak için büyük çaba harcıyor. Başbakan ve ekibi kendilerini eleştiren herkesle kavgalıdır. Siyasi iktidar, yargıçtan savcıya, muhalefet milletvekilinden gazeteciye, çiftçiden işçiye, memurdan öğrenciye, kendilerini eleştiren herkese bağırmakta ve tehdit etmektedir. Bu gidiş demokrasi dışıdır ve sonu karanlıktır. Tek parti diktatörlüğüne doğru yol alınmaktadır; bu bir sivil darbedir. Hayali darbe planlarının bolluğu, hayali suikast planlarının olduğu ve her yerde silahların bulunduğu bir ortamdan yarar sağlamak isteyen demokrasi dışı güçler, ülkeyi sivil bir darbenin kucağına oturtmuşlardır.
Ülkemizi bu karanlık ortamdan aydınlığa kavuşturmak için, demokrasiyi benimseyen tüm kuruluşların bir araya gelerek, güç birliği yapmaları gerekmektedir. Siyasi iktidarın sivil darbe planlarını bozmak, tüm ulusalcı örgütlerin iş birliği yapmaları ile önlenebilir. Atatürk’ün çocukları bunu başaracaklardır; aydınlık, güzel ve rahat günler sivil darbe heveslilerinin iktidardan uzaklaştırılmalarıyla gerçekleşecektir..
*