Atatürk’e de dil uzatacak ama şimdilik söyleyemiyor.



1 MAYIS’TAN ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNE




Suay Karaman

Dünyanın her yerinde tüm çalışanlar, 1 Mayıs günü birlik, mücadele ve dayanışma için meydanları doldururlar ve büyük bir coşku içinde 1 Mayıs İşçi Bayramını kutlarlar.

İstanbul’da ilk kez 1912 yılında 1 Mayıs kutlaması yapılmıştır. Bu tarihten sonra da zaman zaman İstanbul’da kutlamalar yapılmıştır. 1 Mayıs 1977 tarihinde İstanbul’da Taksim Meydanı’nda yapılan kutlamalarda, kışkırtıcı kimselerin açtığı ateş ile çıkan panik sonucunda 34 insan yaşamını yitirmiştir. Üzerinden otuz iki yıl geçmesine karşılık bu olay halen aydınlatılamamıştır.

1 Mayıs 2008 tarihinde Taksim Meydanı’nda kutlama yapılmak istenmiş, ancak siyasi iktidarın getirdiği yasaklamayı, valilik ve emniyet yetkilileri “orantılı güç kullanımı” kapsamında savaş alanına çevirmiştir. O gün İstanbul’da yapılmak istenen mitingden geriye, insanların üzerine sıkılan boyalı sular, acımasızca savrulan coplar, hastane acil servisine atılan gaz bombaları, biber gazıyla zehirlenen insanlar, ayaklar altında ezilen işçiler, yere düştüğü halde tekmelenen kadınlar, dövülerek kolu kırılan gazeteciler ve onlarca yaralı insan kalmıştır.

1 Mayıs 2010 Pazar günü Taksim Meydanı’nda yüz binlerce kişinin coşkun katılımıyla 1 Mayıs, şenlik havasında kutlanmıştır. Örgütlü emekçilerin, demokratik kitle örgütlerinin, siyasi partilerin, emekten yana olan insanların bir araya geldiği kutlamalar, olay olmadan coşkulu bir şekilde yapılmıştır. Siyasi iktidarın ve güvenlik güçlerinin gereksiz müdahalelerde bulunmadığı, gerginliklere neden olmadığı koşullarda, kitlesel eylemlerin olaysız şekilde yapılabileceği anlaşılmaktadır.

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı, evlerinde aç yatan çocukların, tenceresi kaynamayan anaların, çocuklarına harçlık veremeyen babaların, genelevde çalışmak için sırada bekleyen kadınların, ürünü dalda kalan çiftçilerin, haklarını aramak için sokağa dökülerek direnen işçilerin, işsizlikle boğuşanların ve intihar edenlerin gölgesinde kutlanmıştır.

Ekonomik krizin, siyasi iktidar ve yandaşlarına teğet geçtiği kesinlikle doğrudur. Ancak emekçilerin durumu gün geçtikçe daha da kötüye gitmektedir. Yedi milyon kişi işsiz, beş milyon kişi asgari ücretle çalışmakta ve çalışanların %70’i yoksulluk sınırının altında ücret almaktadır. Memurun, işçinin, emeklinin, esnafın, çiftçinin düşürüldüğü içler acısı durum, siyasi iktidar tarafından önemsenmemektedir.

Son on günde terör sonucu yirmi yurttaşımız hayatını yitirmiştir. Dış güçlerin dayatmasıyla, kan dökülmesin diye yapılan açılım sorun oluşturmuş ve süreç kan gölünün ortasında devam etmektedir. Terör örgütüyle görüşerek, terörün önlenmesini beklemek açıkca aymazlıktır. Hukuksuzluk büyük boyutlara ulaşmış, yurtsever aydınlarımız ve ulusalcı yurttaşlarımız, hayali soruşturmalar sonucunda aylarca cezaevlerinde eziyet çekmektedirler. Siyasi iktidar tarafından yolsuzluklar örtbas edilmektedir. “Görevi ihmal, zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrakta ve kayıtlarında sahtecilik ile cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” gibi davalardan şimdilik dokunulmazlık zırhının arkasına saklanarak kurtulmaktadırlar.

Bütün bu olayların yanı sıra kurumları çatıştırarak, çatışmadan rant elde etmeyi düşünen siyasi iktidar, anayasa değişikliği yaparak, rejimi değiştirmeyi düşlemektedir. Yapılması istenen anayasa değişikliği ile, yüksek yargı siyasi iktidara bağımlı hale getirilecektir. Siyasi iktidar, bu diktaya doğru gidişi, yandaş medyanın da desteğiyle allayıp pullayarak demokrasiye gidiş olarak yutturmak çabasındadır. Emperyalizmin demokrasi getireceği yalanını söyleyenler, bu masallara toplumun inanması için gayret sarf etmektedir. Emperyalizmin nasıl bir demokrasi getirdiği, Irak’ta bütün açıklığıyla görülmektedir.

TBMM’de ilk tur görüşmeleri biten anayasa değişikliği paketi için yapılan oylamalarda, iç tüzük ve yasalar ihlal edilmiştir. Tarafsız olması gereken meclis başkanı da bu yapılanlara seyirci kalmıştır. Siyasi iktidarın demokrasi anlayışı, her şeyi ve her olayı kendine yontmak biçimindedir.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, kendisini Hitler’e benzeten açıklamalarına tepki gösteren başbakan; “eğer illa Hitler’e benzetecek bir siyasi figür arıyorlarsa, kendi genel merkezlerindeki eski genel başkan fotoğraflarına baksınlar. Orada Führer’e özenip, kendisine milli şef dedirtmiş genel başkanlarının Hitlervari bıyıklarının altından kendilerine gülümsediklerini görecekler” yanıtını vermiştir. Yanıt için bu kadar uzun cümleye gerek yok, sadece aynaya bakması yeterli olur. Bu gidişin sonunda başbakan bir adım daha ileri gidip, Mustafa Kemal Atatürk’e de dil uzatacak ama şimdilik söyleyemiyor.

Böyle bir zihniyetin yapacağı anayasa değişikliği, demokratik hukuk devletini yok etme eğilimindedir. Böyle bir zihniyetin yapacağı anayasa değişikliği, ülkemizi içinden çıkılması zor bir karışıklığa ve karanlığa sürükleyecektir.

Bu karanlık gidişe son vermek, 1 Mayıs’ta alanları dolduran demokratik kitle örgütlerinin, sendikaların, siyasi partilerin ve yurttaşların bilinçli, kararlı ve ortak bir tavır almaları ile önlenebilir. Siyasi iktidara dur demek için oluşturulması gereken demokratik eylem planları, toplumun her bireyinin görevidir ve aydınlık yarınlar için çok önemlidir.

*
➽ Paylaş:
“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..