Hukuksuzluğa açık davet


FAŞİZME DOĞRU





Suay Karaman

Tüm Öğretim Elemanları Derneği

(TÜMÖD) Genel Sekreteri


Anayasa Mahkemesi’nde görüşülen referandumun iptal davası için TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, hükümetin milli iradeyi temsil ettiğini anımsatmış ve Anayasa Mahkemesi’nin, “halkın isteğine uygun karar vereceğine inandığını” söylemiştir. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç; “Başvurunun reddi gerekir. Anayasa Mahkemesi’nin görevi, değişiklik paketini halkoyuna götürmektir” demiştir. AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ; “Anayasa Mahkemesi’nde yanlış yola girme eğilimi seziyorum” demiştir.

Yapılan bu söylemler açıkça Anayasa Mahkemesi’ni baskı altına almak ve yargı görevini yapanı etkilemek amacını taşımaktadır. Siyasi iktidar istediği gibi bir karar alması için Anayasa Mahkemesi’ni ablukaya almıştır. Bu ablukaya Anayasa Mahkemesi raportörü de katılmıştır. Anayasa Mahkemesi Raportörü olarak görev yapan hukukçu öğretim üyesi Osman Can, hukukla bağdaşmayacak bir öneri ortaya attı: “Anayasa Mahkemesi, anayasa değişikliği paketini iptal ederse, parlamento bu kararı yok saymalıdır. Bu kararı, Başbakanlık Resmi Gazete’de yayımlatmasın. Böylece, 12 Eylül günü yapılacak referandum sırasında halkın Meclis’ten çıkmış olan metne oy vermesi sağlanmış olur.”

Anayasa Mahkemesi kararları eleştirilebilir, ancak Yüksek Mahkeme kararları nedeniyle kınanamaz ve kararlar kesinlikle yok sayılamaz. Anayasa Mahkemesi kararlarını yok saymak hiçbir kurumun, kurulun ya da kişinin yetkisinde değildir. Yetkisinde olmadığı gibi, hakkı ve haddi de değildir. Anayasa Mahkemesi’nin kararları hükümet tarafından yok sayılırsa, o rejim demokrasi olmaktan çıkar, ülkede anarşi başlar ve adım adım faşizme doğru gidilir. Osman Can’ın bu önerisi, hukuk çevreleri tarafından “hukuksuzluğa açık davet” olarak nitelendirilmiş, demokrasi dışı ve anayasa kurallarını çiğneyerek faşizmi doğuracak bir sonuç olarak yorumlanmıştır.

Anayasanın 138. maddesinde “Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.” yazmasına karşılık, raportör kimden aldığı belli olmadığı bir yetkiyle bu maddeyi hiçe saymaktadır. Anayasanın 153. maddesinde ise Anayasa Mahkemesi’nin kararları kesindir yazmasına karşılık, raportör bu maddeye de açıkça karşı çıkmakta ve siyasi iktidarı da anayasaya aykırı hareket etmeye çağırmaktadır. Raportörün yaratmak istediği bu kaosa, bu anarşiye karşılık, ne yazık ki Osman Can’ı çağırıp ifadesini alacak, soruşturma açacak yürekli bir savcı henüz yoktur.

AKP’nin anayasa taslağını hazırlayanlardan Prof. Ergun Özbudun, raportörün bu görüşü için hukuka uygun demiştir. TBMM Adalet Komisyonu Başkanı AKP Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya ise, bu görüşü “değerlendirilebilir” bulmuştur.

Bu konuda asıl sarsıcı ve insanları dehşete düşürecek açıklama ise Çankaya’daki AKP’liden geldi. Sürekli olağan dış gezilerinden birinde, Güney Kore’de yaptığı açıklamada; “Bu konu biraz tartışılsın” dedi. Anayasanın 104. maddesinde; “Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.” hükmü yer almaktadır. Buna göre bir cumhurbaşkanı bunu söyleyemez, bu saçma önerinin tartışılmasını bekleyemez. Çankaya’daki AKP’li bütün konularda olduğu gibi bu konuda da hükümetle ağız birliği yapmış, anayasal tarafsızlığını korumadığını, hatta tarafsızlık ilkesini umursamadığını bir kez daha kanıtlamıştır. Atatürk’ün Çankaya’sında oturan bir cumhurbaşkanının; “anayasaya ve hukuk devleti ilkelerine aykırı bir öneri getirilemez, üzerinde konuşulamaz” demesi gerekir.

Siyasi iktidar ve işbirlikçileri ve destekçileri korku içindeler. Yazılarından, konuşmalarından, yaptıkları önerilerden nasıl bir ruh hali içinde oldukları kolayca anlaşılmaktadır. İktidarın, açık açık ellerinden kayıp gittiğini görüyorlar ve panik içindeler. Bu panik siyasi iktidarı çılgınlığa yöneltiyor. Son günlerde yapılanları gözden geçirdiğimiz zaman, iktidardan düşmemek için yandaşlarıyla birlikte her türden çılgınlığı göze aldıkları görülmektedir. Anayasa Mahkemesi’ne, anayasa suçu işlemeyi bile göze alarak saldırıyorlar, beğenmedikleri mahkeme kararlarını açıkça eleştirebiliyorlar, özel yetkili mahkemeler Yargıtay’ın suç duyurusunu bile göz ardı ediyor. Siyasi iktidar ve yandaşları, ülkede kaos yaratmak için ellerinden geleni yapıyor ve adeta haykırıyorlar.

Siyasi iktidar yolun sonuna gelmiştir; “deniz bitmiştir, kılıç görünmüştür.” Yapılacak bir erken seçimle ortaçağ karanlığından sıyrılarak, aydınlık günlere doğru yol alınacaktır. Bu yüzden muhalefete büyük görev düşmektedir. Özellikle Cumhuriyet Halk Partisi ve yeni yönetimi, ulusalcı muhalefeti toplayarak, aydınlık ve güzel günler için örgütlemelidir.


➽ Paylaş:
“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..