Parola: Minik Kuş!.. İşareti (XXX)


Parola:Minik Kuş…İşareti (XXX) ……..

Bir Rezalet Daha Osman Kaçmaz Gerçeği





Emin ÇÖLAŞAN


AKP’de Abdullah ve Tayyip’in yanıbaşında yer alan, kimi bakan, kimi danışman, kimi işadamı olan Minik Kuş’lar gidip Amerikalılara ötmüşler, bildikleri her şeyi ve duyumlarını onlara anlatmışlar.Ankara’daki ABD Büyükelçiliği de görev gereği elde edilen bu bilgileri, yani Minik Kuş ekibinin tüm söylediklerini kendi ülkelerine kripto mesajlarla geçmiş.

Ancak işin daha vahim bir boyutu var. Ankara’da ABD Büyükelçiliği’ne bülbül gibi öten bu Minik Kuşlar korosundan bazıları resmen bizim hükümetin üyeleri. Büyükelçilik efendilik yapmış, kripto mesajlannın bazılarında, ötenlerin adını açıkça vermemiş.

O şahıslardan “XXX” diye söz etmiş. Kim bu XXX’ler, valla merak edilmeyecek gibi değil! Bu adamlar -ya da kadınlar- Tayyip’le birlikte onun yakın çevresini de 12′den vurdu.

Marifetleri artık sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada biliniyor. Biz o WikiLeaks belgelerinde örneğin Rusya, Çin, Suudi Arabistan gibi ülkelerin marifetlerini nasıl öğrendiysek, bütün dünya da bizi yönetenlerin marifetlerini öğrenmiş oldu.Yolsuzluk, vurgun, torpil, adamına göre büyük ihaleler, öten bakanların sözleri, Allah peygamber vaziyetleri, uyuşturucu iddiaları, kadın düşkünlüğü, kimin kimlerin köpeği olduğu, yabancı bankalardaki gizli hesaplar, entrikalar, rüşvetler..

İnsanı Allah Allah diye bağırtan bir dizi olaylar. Tekmili 36 kısımlık Dallas dizisi!

Aman yanlış anlaşılmasın haa, bunları yazan biz değiliz.

Bunları Ankara’daki ABD Büyükelçiliği rapor haline getirip yazmış valla! Biz bunların yüzde birini yazmış olsaydık hakkımızda trilyonluk davalar açtırırlar, sürüm sürüm süründürürlerdi.

Devlet Bakanı Cemil Çiçek dün açıklama yaptı: ”Bunları yazanlara dava açacağız.”

İyi de, davayı kime açacaksınız? Gizli belgeleri yayınlayan internet sitesi WikiLeaks’emi, o sitenin sahibi olan şahsa mı, Ankara’daki ABD Büyükelçiliği’nin tüzel kişiliğine mi, raporlann altında imzası bulunan Ankara’daki ABD Büyükelçilerine mi, bu gizli belgeleri saklayamayan ABD Hükümeti’ne mi, yoksa partinizin ve hükümetinizin içindeki Minik Kuşlara mı?

Belgelerde “Bize iki ayrı kaynaktan ulaşan duyumlara göre, Tayyip Erdoğan’ın İsviçre bankalarında sekiz ayrı hesabı var. Ancak para miktarı bilinmiyor” deniliyor.

Tayyip bu sözlere çok kızdı ve dün aynen şöyle dedi:”Bunu yayanlar da (bizim gazete gibi) manşet yapanlar da alçaktır. İddia eden, iddiasını ispatla mükelleftir (yükümlüdür.) Masum olan, masumiyetini ispatla yükümlü değildir.”

Yani şunu söylemeye çalışıyor:”Benim İsviçre bankalarında gizli hesaplarım varsa, bu iddiayı ortaya atanlar kanıtlamalıdır. Ben masum olduğumu kanıtlamak zorunda değilim.” iş kendisine yönelince, doğruyu söylemek zorunda kalıyor. Ama olaylar başkalan, hele kendisinin karşıtlarını kapsıyorsa, o zaman ağzını bile açmıyor, açamıyor. Bunları şunun için yazıyorum:

Ergenekon ve benzeri davalarda, Silivri ve Hasdal cezaevlerinde haksız yere tutuklu bırakılan yüzlerce yurtsever insanımız var. Onlar mahkeme heyetine her duruşmada haykırıyor:Bizim suçumuz ne? Suçumuzu bildirin.Suçları bildirilmiyor!..

Ve onlar tam kadro içeride yatırılıyor. Tahliye talepleri her seferinde bire karşı iki oyla reddediliyor. Aynı durum Balyoz ve öteki davalar için geçerli. Türk Ordusu’nun nice komutanlarının yargılanmasına yakında başlanacak. Pırıl pırıl teğmenler yargılanıyor. Bazıları tutuklu, hemen hepsi bir süre tutuklu kaldı. Halen görevde olan bazıları, Tayyip iktidarı tarafından “Yargılanıyorlar” gerekçesiyle terfi ettirilmedi, hatta açığa alındı. Onlardan hangisi hakkındaki iddialar kanıtlandı da, bu maddi ve manevi işkenceye tabi tutuldular ve tutuluyorlar?

Şimdi Tayyip diyor ki “İddiayı, ortaya atanlar kanıtlamalıdır. Ben masum olduğumu kanıtlamak zorunda değilim.”

Ama halen tutuklu ve tutuksuz yargılanan yüzlerce yurtsever insanımıza aylardan, hatta yıllardan beri “Biz, sizin suçlu olduğunuzu kanıtlamak zorunda değiliz. Siz masum olduğunuzu kanıtlayın” deniliyor!

Yaaa, işte böyle Tayyip!

İşin ucu sana dokununca “Ben masumum, iddia sahipleri İsviçre’de hesaplarım olduğunu kanıtlasın!..”İşin ucu senin karşıtlarına dokununca” Masum olduğunuzu siz kanıtlayın!..

“Yani Tayyip, ne demiş atalarımız: Gülme komşuna, gelir başına”


BİR REZALET DAHA

ANKARA’da Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz, bu iktidarın hışmına uğramış hukuk adamlarının başında geliyor. Kaçmaz’ın başına birkaç gün önce -gelen demiyorum- getirilen olay, Türkiye’deki rezaletin son kanıtı idi.Osman Kaçmaz, geçen hafta sonunu geçirmek için Sincan Adliyesinden bir hakim arkadaşı ve avukatı ile birlikte Ankara’dan Hatay’a gidiyor.Devlet memuru Ankara dışına çıkacaksa, bağlı olduğu Bakanlığa durumu bildirmek zorunda. Kaçmaz da durumu Adalet Bakanlığına bildiriyor.

Aynı bildirim koruma amaçlı olarak Hatay Emniyet Müdürlüğü’ne yapılıyor.

Dolayısıyla gerek Adalet Bakanlığı ve gerekse Hatay Emniyet Müdürlüğü,

Osman Kaçmaz’ın iki gece Hatay’da otelde kalacağını biliyorlar.

Orada kendisine koruma veriliyor.

Unutmayalım ki Hatay, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in memleketi ve seçim bölgesi.

Şimdi, bu geziden yararlanıp iktidarın diş bilediği Osman Kaçmaza bir komplo kurup onu zor urumda bırakmak gerek! Ne yapmalı? Tezgah hemen kuruluyor ve Emniyet’e -güya- bir ihbar mektubu gönderiliyor:” Şu otelde, şu numaralı odada yabancı kadınlara zorla fuhuş yaptırılmakta ve kokain içilmektedir!” Otelin o numaralı odasında Kaçmaz ve avukatı kalmaktadır! Bu bölümleri özetleyerek anlatıyorum. Gece saat 02.30 dolaylarında polisler oteli basıyor ve Osman Kaçmaz'ın oda kapısına dayanıyor. Kaçmaz kendisini tanıtıyor. Otele savcı geliyor ve iş bitiyor.

Ortada ne yabancı kadın vardır, ne fuhuş, ne de kokain!

Şimdi işin en acı, en vahim, devlet açısındanyüz kızartıcı boyutuna geliyorum.

Plan önceden kurulmuş.

Osman Kaçmaz için düzmece ihbarla fuhuş ve kokain ihbarı yapılıp otel odası basılıyor. Peki sonrasında ne oluyor? 40 kadar polis otel odasını basıyor…

Tamamen özel yaşama müdahale ve taciz…

Ve bu görüntüler, polisin baskın görüntüleri, hemen ertesi gün Fethullah’ın Samanyolu Haber internet sitesinde aynen gösterime sokuluyor. Belki Samanyolu televizyonunda da yayınlanmış olabilir, doğrusu onu bilemiyorum.Peki bu iş nasıl oluyor? Bu görüntüler Fethullah’ın kanalına nasıl, kimlerin emri ve göz yummasıyla veriliyor ve sızdırılıyor?.. İktidarın hoşlanmadığı insanların onuru, haysiyeti ve özel yaşamı artık devlet eliyle mi çiğneniyor?

Madem suç varmış, niçin hiç kimsenin ifadesi alınmıyor…?

Suç falan olmadığı belli. Sabaha karşı yapılan baskının görüntüleri Fethullah’ın ajansına veriliyor, oradan da Fethullah’ın internet sitelerine!..

Bu tezgahı kuran ve kurduran kim?

Düzmece ihbar mektubunu gönderen ve gönderten kim?

Bu planı kimler tezgahladı?

Hataylı Sadulah Ergin ne diyor?

Ayıptır ayıp, Türkiye bunların eline mi düşecekti.



Sözcü


*
➽ Paylaş: