Yoksa Siz Hala AKP Diyenlerdenmisiniz?
Terör örgütü PKK’nın dayatmasıyla BDP ile Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’un eşbaşkanlığını yaptığı Demokratik Toplum Kongresi’nin gündeme getirdiği özerklik konusunda ilk söylemlerin ve girişimlerin iktidardaki AKP’den geldiği ortaya çıktı.BÖL, PARÇALA, YÖNET!
Son 1 aydır gündemin ilk sıralarında yer alan özerklik ve iki dil açıklamalarının ilk olarak “Kamu Yönetimi Reformu” ile gündeme geldiği ortaya çıktı. Hem de bundan tam 6,5 yıl önce. Buna göre, AKP'nin hazırladığı 'Kamu Yönetiminin Yeniden Yapılandırılması Kanunu, 'tekil' devlet anlayışını bozduğu gerekçesiyle dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edildi.
Buna göre, Haziran 2004 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca 15 Temmuz 2004 gününde kabul edilen 5227 sayılı "Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun"dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in vetosuna takıldı. Sezer’in 3 Ağustos 2004 tarihli ve B.01.0.KKB.01-18/A-9-2004-890 sayılı vetosundaki gerekçe çok çarpıcıydı: Tekil devlet anlayışını bozuyor.
AKP'DE ÖZERKLİK İSTİYORDU
AKP hükümetinin gündeme getirdiği Kanun'da 'merkezin yetkilerinin sınırlandırılarak yerellere devredilmesi' konusunda öneriler yer alıyordu. Tasarıya göre, merkezi yönetim adalet, güvenlik, istihbarat, dış politika, eğitim ve diyanet dışındaki sağlık, kültür, spor, çevre ve orman, tarım ve köy işleri, sanayi, ticaret ve bayındırlık Bakanlığı görev ve yetkilerini yerel yönetimlere bırakıyordu.
Merkezi yönetim maliye konusunda sadece hazine, dış ticaret, gümrük hizmetleri ile piyasalara ilişkin ise 'düzenleme' görev ve hizmetlerini yapacaktı.
Tasarıya göre kanunlarla yalnızca merkezi idareye bırakılmayan konularda yetki tamamen yerel yönetimlerin olacaktı. Tasarı "Görev, yetki ve sorumlulukların, hizmetten yararlananlara en uygun ve en yakın birime verileceği" ilkesine de yer veriyordu. Bu bağlamda Adalet, Milli Savunma, İçişleri, Maliye, Milli Eğitim ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik dışındaki Bakanlıkların taşra örgütü kurmaları yasaklanmıştı.
MERKEZ YETKİLERİ YERELE DEVREDİLİYORDU
Hatta her kentte‚ halk denetçilerinin seçilmesi, yine kamu kurum ve kuruluşları, görev ve hizmet alanlarına giren konulardaki temel nitelikli karar ve işlemlerini, mal ve hizmet alımlarını, satımlarını, projelerini kamuoyunun bilgisine sunma zorunluluğu getirilmişti. Yine bu kanunda 'kesinleşen faaliyet ve denetim raporları uygun vasıtalarla kamuoyunun incelemesine açık hale getiriliyordu. Mahallî idarelerde bu raporlar meclislerinin ilk toplantısında üyelerin bilgisine sunacaktır' ifadeleri yer alıyordu.
'İL HALKI'
AKP, aynı kanunda İl Özel Yönetimi tanımlanırken, "il halkı" yanında "il"in yerel ortak gereksinmelerinin de bu yönetimlerce karşılanacağına dikkat çekiyor. İl Genel Meclisi’nin ise özerk bir statüye kavuşturulduğu tasarıda hem İl Genel Meclisi'ne hem de belediyelere, idari ve mali özerklik tanınmakta idi.
Nitekim il özel yönetimleri, merkezi yönetimin onayına bağlı olmadan, 'yasak koymak ve uygulamak', 'özelleştirme yapmak' ve 'yurt içi ve dışındaki yerel yönetimler ve birlikleri ile işbirliği yapma hakkı'na sahip oluyorlardı.
VALİLERİN YETKİLERİNE SINIRLANDIRMA
Yine Valilik yetkileri sınırlandırılarak, valilerin 'özerk' bir statü kazanacak olan il genel meclisi başkanlığı görevine de son veriliyordu. İl Genel Meclisi tek karar organı olarak düzenlenip, başkanını kendi üyeleri arasından seçmesi, Meclis kararlarının da Vali’nin onayına sunma zorunluluğu kaldırılıyordu.
Merkezi yönetimin il örgütlerinin çoğunun kaldırılması, kimilerinin de yerel yönetimlere devredilmesi öngörüldüğü kanunda, eğitim hizmetlerinin il özel yönetimlerine bırakılmasını öngörüyordu.
SEZER'İN VETO GEREKÇESİ 'ÖZERKLİK'
Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, kanunu hiyerarşik yapıyı bozup 'tekil' ve merkezi devlet anlayışını bozarak 'özerklik statüsü' kazandırdığını, idari vesayeti zayıflatarak yerel ağırlıklı bir devlet modeline geçildiği gerekçesiyle veto etmişti. Sezer gerekçesinde "Yerinden yönetimin en önemli sakıncası, devletin birliğini ve kamu hizmetlerinin tutarlılığını bozabilmesidir" uyarısında da bulunmuştu.
TERÖR ÖRGÜTÜ, TALEPLERİNE AKP'NİN GİRİŞİMİNİ DAYANAK GÖSTERDİ
İşin ilginç olan bir başka yönü, terör örgütü PKK'nın, özerklik ve iki dil taleplerine, AKP'nin bu düzenlemesini dayanak göstermesi. Terör örgütünün kontrolündeki bir sitede 22 Aralık 2010 tarihinde "Erdoğan özerklik istedi Sezer veto etti" başlıklı bir analiz yayınlanarak, adeta AKP'nin bu yasal girişimi hatırlatılarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a mesaj gönderildi.
AYRI BAYRAK VE PARLAMENTO DA AKP DÖNEMİNDE GÜNDEME GELDİ
Terör örgütü PKK’nın ayrı bayrak ve parlamento isterken cesaret aldığı uygulamalardan biri de Bölgesel Kalkınma Ajansları modeliydi. Örnek mi?
Türkiye’de sayısı 26’ya yükselen Bölgesel Kalkınma Ajansları’nın, Türkiye’yi eyaletleşmeye götürdüğü yönünde çok ciddi uyarılar yapılmıştı. Bu uyarılarda, bu ajansların sorumlu olduğu illerin ve bölgenin ileride eyalet yapılacağı şeklindeydi.
Bu ajansların, eyaletleşme yönünde adım olabileceğine yönelik ilk işaretler, 2009 yılında gelmeye başladı.
İşte Sol Dergisi’nde 31 Temmuz 2009 tarihli “Trakya Eyalet Parlamentosu Hazır” başlıklı haberde, Trakya Bölgesel Kalkınma Ajansı için ayrı bayrak, ayrı parlamento gibi çalışmaların yapıldığı belirtilmişti. Buna göre, BKA'nın eyaletleşme adımı olduğunu belgeleyen bir diğer dikkat çekici nokta da “bayrak”. 5449 sayılı BKA yasası’na dayanılarak çıkarılan yönetmeliğin (Resmi Gazete, 25.07.2006, 26239) 28.maddesine göre, kuruluş kararnamesini takip eden iki ay içinde Trakya BKA özel bir amblem belirleyecek. Belirlenecek amblem beze bastırılıp bir tür bayrak olarak kullanılabilecek.
TRAKYA EYALETİ'NİN “HÜKÜMETİ” DE VAR, “PARLAMENTOSU” DA
Trakya BKA'nın “karar organı” niteliğiyle “yerel hükümeti” çağrıştıran Yönetim Kurulu her üç ilin valileri, il belediye başkanları, il genel meclisi başkanları ve ticaret-sanayi odası başkanlarından oluşacak.
AÇILIM’IN İÇİNDE AYNI MODEL Mİ VAR?
İşte bu noktada akıllara “Kürt açılımında da aynı model mi öngörülüyor” sorusu takılıyor. Çünkü Bölgesel Kalkınma Ajansları Projesi, tüm Türkiye’yi kapsayan bir proje. Türkiye’de var olmayan bir kamu kurumu yaratma amacına dönük “Bölgesel Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın içeriğinde, merkezi yapıdan bağımsız yönetimler öngörülüyor. DTP’liler başta olmak üzere Türkiye’de de birçok Kürtçü kesim, bağımsızlık talebini özerklik talepleriyle örtmeye çalışıyor. Geçtiğimiz yıllarda, DTP’ye yakın bazı işadamları, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde oluşturulacak Bölgesel Kalkınma Ajansları yönetiminde güçlü bir şekilde yer almak istemişti.
12 EYLÜLCÜLER DE DEP’LİLER DE BÖYLE DÜŞÜNÜYORDU
Eyaletleşme sürecini 12 Eylül’ü yapan komuta kademesinin de düşündüğü, Kenan Evren’in 2007 yılında yaptığı açıklamalarla ortaya çıkmıştı.
Evren’in talimatıyla 1983 yılında bir kararnameyle ülkenin 8 eyalete bölünmesi planları 28 şubat 2007’de Sabah gazetesi tarafından belgeleriyle ortaya konmuştu. Bu kararnameyle, 8 bölge valiliği kurulması ve Ankara’nın pek çok yetkisinin valiliklere devredilmesi öngörülüyordu. Habere göre, Evren’in, ileride eyalet sistemine geçilebileceğine ilişkin sözlerini yaşama geçirecek nitelikteki bölge valilikleri kararnamesi 4 Ekim 1983’te hazırlandı. Buna ilişkin 82 Anayasası’nda da hüküm yer aldı. Bülent Ulusu hükümetinin son günlerinde hazırlanan ve çıkarılan yetki yasasına dayandırılan kararname, 13 Aralık’ta göreve başlayan Turgut Özal hükümetine gönderildi. Ancak bu kabul görmedi.
1 Mart 2007’de Hürriyet gazetesine konuşan Kenan Evren, eyalet sistemine geçilmesi gerektiğini tekrarlamıştı. Türkiye’nin 8 eyalete bölünebileceğini ifade eden Evren, bu eyaletleri “Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Erzurum, Diyarbakır, Eskişehir, Trabzon” olarak sıralamıştı. Evren şunları kaydetmişti:
ÜÇÜNCÜ BAYRAK
“Daha 1980’li yılların başında bunları düşündüm. Cumhurbaşkanı iken Bavyera’yı ziyarete gitmiştim. Baktım üç bayrak çekmişler. Bir Türk, öteki Alman bayrağıydı. Bu üçüncüsü ne bayrağı diye sordum. ’Burası Bavyera Eyaleti, onun bayrağı’ dediler. Birçok ülkede bu var. Amerika da böyle yönetiliyor. Pakistan da. Yönetim zorlaşınca ülkeler eyaletlere bölünüyor. Türkiye’de mutlaka eyalet sistemine geçecek.”
ZANA DA “KÜRDİSTAN EYALETİ” İSTEDİ
Bu açıklamalardan yaklaşım 4 ay sonra 22 Temmuz 2007 seçimleri öncesinde, o dönem seçimlere bağımsız katılan kapatalın DTP adaylarına destek için Iğdır’da düzenlenen mitingde konuşan Leyla Zana da Türkiye’nin eyaletlere bölünmesi gerektiğini savunarak “Kürdistan eyaleti” istedi. Eski DEP’li Zana “Bu ülkenin bölünmesi değil aksine bütünleşmesi demektir” diye konuştu.
ERDOĞAN’IN REFERANDUM GECESİ YAPTIĞI KONUŞMA
Başbakan Erdoğan da, Türkiye’de federalizm işaretini 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa değişikliği referandumu sonrası gece geç saatlerde partisinin İstanbul İl Başkanlığı’nda yaptığı “teşekkür” konuşmasında vermişti. Erdoğan, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun o dönemki yapısını eleştirirken şunları söylemişti:
“Batı ülkelerini şöyle bir gözden geçirin hep bunları göreceksiniz. Federal Meclisi göreceksiniz, Federal Konseyi göreceksiniz. Ama Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nda, Meclisin ne seçimi var ne tercihi var, hükümetin ne seçimi var ne tercihi var. Bir Adalet Bakanıdır tutturdular gidiyorlar."
Buna göre, Haziran 2004 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca 15 Temmuz 2004 gününde kabul edilen 5227 sayılı "Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun"dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in vetosuna takıldı. Sezer’in 3 Ağustos 2004 tarihli ve B.01.0.KKB.01-18/A-9-2004-890 sayılı vetosundaki gerekçe çok çarpıcıydı: Tekil devlet anlayışını bozuyor.
AKP'DE ÖZERKLİK İSTİYORDU
AKP hükümetinin gündeme getirdiği Kanun'da 'merkezin yetkilerinin sınırlandırılarak yerellere devredilmesi' konusunda öneriler yer alıyordu. Tasarıya göre, merkezi yönetim adalet, güvenlik, istihbarat, dış politika, eğitim ve diyanet dışındaki sağlık, kültür, spor, çevre ve orman, tarım ve köy işleri, sanayi, ticaret ve bayındırlık Bakanlığı görev ve yetkilerini yerel yönetimlere bırakıyordu.
Merkezi yönetim maliye konusunda sadece hazine, dış ticaret, gümrük hizmetleri ile piyasalara ilişkin ise 'düzenleme' görev ve hizmetlerini yapacaktı.
Tasarıya göre kanunlarla yalnızca merkezi idareye bırakılmayan konularda yetki tamamen yerel yönetimlerin olacaktı. Tasarı "Görev, yetki ve sorumlulukların, hizmetten yararlananlara en uygun ve en yakın birime verileceği" ilkesine de yer veriyordu. Bu bağlamda Adalet, Milli Savunma, İçişleri, Maliye, Milli Eğitim ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik dışındaki Bakanlıkların taşra örgütü kurmaları yasaklanmıştı.
MERKEZ YETKİLERİ YERELE DEVREDİLİYORDU
Hatta her kentte‚ halk denetçilerinin seçilmesi, yine kamu kurum ve kuruluşları, görev ve hizmet alanlarına giren konulardaki temel nitelikli karar ve işlemlerini, mal ve hizmet alımlarını, satımlarını, projelerini kamuoyunun bilgisine sunma zorunluluğu getirilmişti. Yine bu kanunda 'kesinleşen faaliyet ve denetim raporları uygun vasıtalarla kamuoyunun incelemesine açık hale getiriliyordu. Mahallî idarelerde bu raporlar meclislerinin ilk toplantısında üyelerin bilgisine sunacaktır' ifadeleri yer alıyordu.
'İL HALKI'
AKP, aynı kanunda İl Özel Yönetimi tanımlanırken, "il halkı" yanında "il"in yerel ortak gereksinmelerinin de bu yönetimlerce karşılanacağına dikkat çekiyor. İl Genel Meclisi’nin ise özerk bir statüye kavuşturulduğu tasarıda hem İl Genel Meclisi'ne hem de belediyelere, idari ve mali özerklik tanınmakta idi.
Nitekim il özel yönetimleri, merkezi yönetimin onayına bağlı olmadan, 'yasak koymak ve uygulamak', 'özelleştirme yapmak' ve 'yurt içi ve dışındaki yerel yönetimler ve birlikleri ile işbirliği yapma hakkı'na sahip oluyorlardı.
VALİLERİN YETKİLERİNE SINIRLANDIRMA
Yine Valilik yetkileri sınırlandırılarak, valilerin 'özerk' bir statü kazanacak olan il genel meclisi başkanlığı görevine de son veriliyordu. İl Genel Meclisi tek karar organı olarak düzenlenip, başkanını kendi üyeleri arasından seçmesi, Meclis kararlarının da Vali’nin onayına sunma zorunluluğu kaldırılıyordu.
Merkezi yönetimin il örgütlerinin çoğunun kaldırılması, kimilerinin de yerel yönetimlere devredilmesi öngörüldüğü kanunda, eğitim hizmetlerinin il özel yönetimlerine bırakılmasını öngörüyordu.
SEZER'İN VETO GEREKÇESİ 'ÖZERKLİK'
Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, kanunu hiyerarşik yapıyı bozup 'tekil' ve merkezi devlet anlayışını bozarak 'özerklik statüsü' kazandırdığını, idari vesayeti zayıflatarak yerel ağırlıklı bir devlet modeline geçildiği gerekçesiyle veto etmişti. Sezer gerekçesinde "Yerinden yönetimin en önemli sakıncası, devletin birliğini ve kamu hizmetlerinin tutarlılığını bozabilmesidir" uyarısında da bulunmuştu.
TERÖR ÖRGÜTÜ, TALEPLERİNE AKP'NİN GİRİŞİMİNİ DAYANAK GÖSTERDİ
İşin ilginç olan bir başka yönü, terör örgütü PKK'nın, özerklik ve iki dil taleplerine, AKP'nin bu düzenlemesini dayanak göstermesi. Terör örgütünün kontrolündeki bir sitede 22 Aralık 2010 tarihinde "Erdoğan özerklik istedi Sezer veto etti" başlıklı bir analiz yayınlanarak, adeta AKP'nin bu yasal girişimi hatırlatılarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a mesaj gönderildi.
AYRI BAYRAK VE PARLAMENTO DA AKP DÖNEMİNDE GÜNDEME GELDİ
Terör örgütü PKK’nın ayrı bayrak ve parlamento isterken cesaret aldığı uygulamalardan biri de Bölgesel Kalkınma Ajansları modeliydi. Örnek mi?
Türkiye’de sayısı 26’ya yükselen Bölgesel Kalkınma Ajansları’nın, Türkiye’yi eyaletleşmeye götürdüğü yönünde çok ciddi uyarılar yapılmıştı. Bu uyarılarda, bu ajansların sorumlu olduğu illerin ve bölgenin ileride eyalet yapılacağı şeklindeydi.
Bu ajansların, eyaletleşme yönünde adım olabileceğine yönelik ilk işaretler, 2009 yılında gelmeye başladı.
İşte Sol Dergisi’nde 31 Temmuz 2009 tarihli “Trakya Eyalet Parlamentosu Hazır” başlıklı haberde, Trakya Bölgesel Kalkınma Ajansı için ayrı bayrak, ayrı parlamento gibi çalışmaların yapıldığı belirtilmişti. Buna göre, BKA'nın eyaletleşme adımı olduğunu belgeleyen bir diğer dikkat çekici nokta da “bayrak”. 5449 sayılı BKA yasası’na dayanılarak çıkarılan yönetmeliğin (Resmi Gazete, 25.07.2006, 26239) 28.maddesine göre, kuruluş kararnamesini takip eden iki ay içinde Trakya BKA özel bir amblem belirleyecek. Belirlenecek amblem beze bastırılıp bir tür bayrak olarak kullanılabilecek.
TRAKYA EYALETİ'NİN “HÜKÜMETİ” DE VAR, “PARLAMENTOSU” DA
Trakya BKA'nın “karar organı” niteliğiyle “yerel hükümeti” çağrıştıran Yönetim Kurulu her üç ilin valileri, il belediye başkanları, il genel meclisi başkanları ve ticaret-sanayi odası başkanlarından oluşacak.
AÇILIM’IN İÇİNDE AYNI MODEL Mİ VAR?
İşte bu noktada akıllara “Kürt açılımında da aynı model mi öngörülüyor” sorusu takılıyor. Çünkü Bölgesel Kalkınma Ajansları Projesi, tüm Türkiye’yi kapsayan bir proje. Türkiye’de var olmayan bir kamu kurumu yaratma amacına dönük “Bölgesel Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın içeriğinde, merkezi yapıdan bağımsız yönetimler öngörülüyor. DTP’liler başta olmak üzere Türkiye’de de birçok Kürtçü kesim, bağımsızlık talebini özerklik talepleriyle örtmeye çalışıyor. Geçtiğimiz yıllarda, DTP’ye yakın bazı işadamları, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde oluşturulacak Bölgesel Kalkınma Ajansları yönetiminde güçlü bir şekilde yer almak istemişti.
12 EYLÜLCÜLER DE DEP’LİLER DE BÖYLE DÜŞÜNÜYORDU
Eyaletleşme sürecini 12 Eylül’ü yapan komuta kademesinin de düşündüğü, Kenan Evren’in 2007 yılında yaptığı açıklamalarla ortaya çıkmıştı.
Evren’in talimatıyla 1983 yılında bir kararnameyle ülkenin 8 eyalete bölünmesi planları 28 şubat 2007’de Sabah gazetesi tarafından belgeleriyle ortaya konmuştu. Bu kararnameyle, 8 bölge valiliği kurulması ve Ankara’nın pek çok yetkisinin valiliklere devredilmesi öngörülüyordu. Habere göre, Evren’in, ileride eyalet sistemine geçilebileceğine ilişkin sözlerini yaşama geçirecek nitelikteki bölge valilikleri kararnamesi 4 Ekim 1983’te hazırlandı. Buna ilişkin 82 Anayasası’nda da hüküm yer aldı. Bülent Ulusu hükümetinin son günlerinde hazırlanan ve çıkarılan yetki yasasına dayandırılan kararname, 13 Aralık’ta göreve başlayan Turgut Özal hükümetine gönderildi. Ancak bu kabul görmedi.
1 Mart 2007’de Hürriyet gazetesine konuşan Kenan Evren, eyalet sistemine geçilmesi gerektiğini tekrarlamıştı. Türkiye’nin 8 eyalete bölünebileceğini ifade eden Evren, bu eyaletleri “Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Erzurum, Diyarbakır, Eskişehir, Trabzon” olarak sıralamıştı. Evren şunları kaydetmişti:
ÜÇÜNCÜ BAYRAK
“Daha 1980’li yılların başında bunları düşündüm. Cumhurbaşkanı iken Bavyera’yı ziyarete gitmiştim. Baktım üç bayrak çekmişler. Bir Türk, öteki Alman bayrağıydı. Bu üçüncüsü ne bayrağı diye sordum. ’Burası Bavyera Eyaleti, onun bayrağı’ dediler. Birçok ülkede bu var. Amerika da böyle yönetiliyor. Pakistan da. Yönetim zorlaşınca ülkeler eyaletlere bölünüyor. Türkiye’de mutlaka eyalet sistemine geçecek.”
ZANA DA “KÜRDİSTAN EYALETİ” İSTEDİ
Bu açıklamalardan yaklaşım 4 ay sonra 22 Temmuz 2007 seçimleri öncesinde, o dönem seçimlere bağımsız katılan kapatalın DTP adaylarına destek için Iğdır’da düzenlenen mitingde konuşan Leyla Zana da Türkiye’nin eyaletlere bölünmesi gerektiğini savunarak “Kürdistan eyaleti” istedi. Eski DEP’li Zana “Bu ülkenin bölünmesi değil aksine bütünleşmesi demektir” diye konuştu.
ERDOĞAN’IN REFERANDUM GECESİ YAPTIĞI KONUŞMA
Başbakan Erdoğan da, Türkiye’de federalizm işaretini 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa değişikliği referandumu sonrası gece geç saatlerde partisinin İstanbul İl Başkanlığı’nda yaptığı “teşekkür” konuşmasında vermişti. Erdoğan, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun o dönemki yapısını eleştirirken şunları söylemişti:
“Batı ülkelerini şöyle bir gözden geçirin hep bunları göreceksiniz. Federal Meclisi göreceksiniz, Federal Konseyi göreceksiniz. Ama Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nda, Meclisin ne seçimi var ne tercihi var, hükümetin ne seçimi var ne tercihi var. Bir Adalet Bakanıdır tutturdular gidiyorlar."
*