"Ulusalcılar" tasfiye edilmeden önce!..


ATATÜRK’ÜN PARTİSİ



Şahin Mengü '


14 Temmuz öğlen saatlerinde, yine içimizi burkan bir haberle sarsıldık. 13 askerimiz şehit olmuş, 7 askerimiz de 2′si ağır olmak üzere yaralanmıştı

Her zaman olduğu gibi yine mutadı gereği “başsağlığı ve üzüntü” bildirileri yayımlandı. Başbakan da “Türkiye terörün üstesinden gelecektir” diye bir açıklama yaptı. Tam da bu açıklamalar yapılırken, Diyarbakır’dan sanki hiçbir şey olmamış gibi toplumu germek için “demokratik özerlik” ilanı geldi.

Bu yazının yazıldığı ana kadar da Atatürk’ün kurduğu ana muhalefet partisinden ise sadece kuru bir başsağlığı mesajı ve İmralı’yla hangi konuların görüşüldüğünün açıklanmasını isteyen bir açıklama yapıldı.

Uzun ve güçlü bir devlet deneyimine sahip olan Türkiye’nin, iktidarı ve muhalefetiyle siyasi bir kararlılık gösterdiği takdirde terörizme teslim olması düşünülemez.

IRA silahlarını bırakmıştı

Devlet, bir taraftan terörizmle mücadele ederken diğer taraftan terör örgütüyle görüşmeleri sürdürürse işte o zaman siyasi kararlılık gösteremez.

Nitekim İngiltere’de IRA meselesi çözülmeden önce, 7 Nisan 2005 tarihinde IRA, bütün silahlarını bırakmayı resmen kabul ve ilan etti; ondan sonra kurulan bir komisyona son silahlarına kadar teslim ettikten sonra çözüme gidildi.

Daha birkaç gün önce katik başı devletle görüştüğünü, bir “barış konseyi kurulma noktasında mutabakat sağlandığını” ilan etmiş ancak buna iktidar partisinden bir yalanlama gelmediği gibi, Atatürk’ün partisi CHP’den de böyle bir açıklamanın kabul edilemez olduğunu söyleyebilen bir kişi dahi çıkmamıştır.

Diplomasi de çok kullanılan “Şeytan teferruatta gizlidir” sözü işte burada geçerlidir. Katil başı “barış” sözcüğünü kullanarak sanki ülkemizde süren terör faaliyetini bir savaş gibi gösterip devleti yönetenlere de böyle algılatmaya çalışmaktadır.

Savaş; iki ya da daha çok devletin birbirlerine karşı kendi iradelerini zorla kabul ettirmek amacıyla başvurdukları silahlı mücadeledir. Barış ise uluslararası çatışan, savaşan tarafların genellikle hangi şartlarda bu çatışmaları sonlandıracaklarını ve ilişkilerinin nasıl olacağını düzenleme amacı güder. Ateşkes ise çatışan tarafların geçici bir süre için aldıkları bir karardır.

Dikkat edilirse bütün söylemler sözde bir devlet ağzıyla yapılmaktadır.

Barzani’nin hiç mi suçu yok?

Cumhuriyet Halk Partisi’nde, Kemal Kılıçdaroğlu tarafından “ulusalcılar” tasfiye edilmeden önce, terör faaliyeti için hiçbir zaman “savaş”, silah bıraılması yerine “ateşkes” ve “barış” gibi söylemlere yer vermediği gibi bu tür söylemlere de şiddetle karşı çıkılmıştır.

Ülke üstüne böyle sinsi bir oyun oynanırken, sinsice planlar yapılırken, maalesef devleti kuran Atatürk’ün partisi CHP, İmralı’yla ne konuşulduğunun açıklamasını istemekle yetinmektedir. Bu olay bu kadar basit midir?

Bugüne kadar şehit edilenlerin kanında, Bazani yönetiminin, Bağdat yönetiminin hiç mi sorumluluğu yoktur? Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzay Irak’taki askeri operasyon yapmasının önündeki engel olan stratejik ortak ABD’nin nasıl ve niçin ikna edilemediğinin sorulmasını, hatta hükümetin Kuzay Irak’taki askeri harekat yapabilmek için aldığı yetkiyi kullanması gerektiğinin haykırılması gerekmez mi?

Ama elbette seçim bildirgesinde “ABD ile aramızdaki ilişkiler düzeltilecek” ibaresine, bağımsızlık yolunun ilk adımı olarak “Yerel yönetimler Özerklik Şartı”na konulmuş çekincelerin kaldırılacağına yer veren, Doğu, Güneydoğu politikalarını bir PKK yandaşının yönlendirmesine bırakan bir parti, bunları hiçbir şekilde seslendiremez.

CHP gibi devleti kurmuş bir parti, muhalefette olduğu zaman bile özellikle dış politika konularında tutarlı ve dik duruşuyla iktidara yön verebilir. Bazen muhalefette olmak, eğer omurgalı durabiliyorsan, iktidarda olmaktan daha önemlidir.



Aydınlık



*
➽ Paylaş:
“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..