Faşizm müsveddesi karşısında, ulusalcı güçlerin birlikteliğine!..
BOP’UN YOL HARİTASI:
ORDUSUZ DEVLET,
DEVLETSİZ MİLLET,
MİLLETSİZ ÜMMET
Dr. Ali Nejat Ölçen '

BOP’un eşbaşkanı, aslında bu yol haritasını uygulamaya çalışmaktadır. Çalışmasında başarısı için, yol haritası üzerindeki engellerin kaldırılması gerekiyordu. Hukukun hukuksuzlaşması, Ergenekon, Balyoz türü sanal (dijital) suçlamalarla bir yandan korku toplumu yaratmak öte yandan ulusun can damarı dinamiklerinden yoksun bırakmak gerekiyordu. Seçkin yazarların, öğretim üyelerinin, ordunun komuta kademelerinin tutuklanmaları, ordunun saygınlığı ve güvenilirliğini yok etme girişimleri, kozmik odaya giren yargıcın neyi aradığını ne bulduğunu kendisinden başka kimsenin bilmemesi, seçildiği anda dokunulmaz olması gereken milletvekillerinin tutukluğunun sürmesi, yayınlanmayan el yazması kitaplara el konulması nedensiz değildir. Hiç kimse bu operasyonların “hukuksuz” olduğunu da ileri süremez. Çünkü hukukun hukuksuzlaştırılmasıyla, “iktidar hukuku” yaratılmıştır. Hukuk, öylelikle ele geçirilmiş, zapt edilmiş, işgale uğramıştır. Bugün Türkiye’nin yargı sisteminde adaleti aramak ve bulmak artık olanaklı değildir. Bir süre sonra hukuk ta “meta dolaşımı” koşullarının içine yerleşecek, kimsenin kuşkusu olmasın.
Bugünkü hukuksuzluğun ortaya çıkardığı tutuklamalar, aslında ordusuz devlet, devletsiz millet ve milletsiz ümmet yaratmanın gereğidir. Yeni Osmanlılık akımıyla da bunun toplumsal alt yapısı tezgahlanmakta. Ümmetleşen toplumu Ilımlı İslam Cumhuriyeti’nin federatif yapısına ulaştırmakta artık hiçbir engelin kalmadığı sanıldığı bir gün Mustafa Kemal’lerin doğmayacağını hiç kimse bugünden ileri süremez.
Genelkurmay Başkanı Sn. Koşaner ve Kuvvet Komutanlarının birlikte istifa etmeleri, BOP’un “Ordusuz devlet” boyutuna karşı çıkışın ilk aşaması olarak değerlendirilmelidir. Aslında geç kalınmıştır. Böylesi bir davranışı bundan önceki Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarından beklerdik. Türk Ordusu kendisini ve Mustafa Kemal’in Cumhuriyetini korumanın bilincinden uzaklaştırılamayacağını Genelkurmay Başkanı Sn. Koşaner ile Kuvvet Komutanları kanıtladılar. AKP’nin yalakaları bu erdemli eylemi emekli edileceklerdi, istifalarını sundular biçiminde yorumlamaya çalışacaktı elbet.
AKP iktidarının yönetimini faşizm olarak niteleyen kimi yazar ve parti sözcülerine de rastlamaktayız. Ne denli yanlış. Faşizm çok ciddi ve iç tutarlılığı olan bir yönetim biçimidir. Dışardan ve içerden gelecek müdahalelere kendine özgü kurallarıyla karşı koyar. O nedenle emperyalizme de boyun eğmez. Yine kendine özgü yönetim biçimini ve o yönetim biçiminin hukukunu oluşmuştur. Kurallarından ödün de vermez. Bireylerin temel hak ve özgürlükleri söz konusu olamaz, çünkü onlar faşizmin kullarıdır. AKP iktidarında da temel hak ve özgürlükler söz konusu değildir çünkü bireylerin tümü, kendisini devlet sanan AKP hükümetinin kulları olmak zorundadırlar. “Bitaraf olanlar bertaraf olurlar.” BOP eşbaşkanının sözüdür bu ve bu sözünün sahipliğini üstlendiği için karşı tarafta ya da tarafsız olanların bertaraf edildiği süreci başlatmıştır. Faşizmin temel özelliklerinden olan, iç tutarlılığa da AKP iktidarında rastlanamaz. Kural, sistem, tutarlılık türündeki nitelikleri göremezsiniz. Kendi içindeki tutarsızlık, kuralsızlık sadece kaos yaratır ve hiç kimse hangi kural gereğince yarın ne olacağını bilmediği koşulları yaşar. O nedenle AKP iktidarı, oluşturduğu hukuksuzluğun hukukunu bile ciddiye almayan tutarsız bir yönetim yapısını ve o yapının tutarsız siyasetini ve o siyasetin kuralsızlığını yaratmıştır.
Düşün, karar söylem birlikteliğinden de olabildiğince uzaktır. O nedenledir ki, ABD-AB, bugünkü Türkiye’yi kendi amacına uygun yol haritası içine çekmeyi başarmıştır. Abdullah Öcalan, Yugoslavya’da Tito’nun ölümünden sonra kitlesel soy kırım uygulayan Slobodon Milosoviç’in proto tip benzeridir. Eğer o, bugün ABD’de olsaydı, çoktan iç savaş suçlusu olarak cesedi yerin altına gömülmüştü. ABD’nin birlik ve bütünlüğünü bozmaya yeltenenlerin yazgısı, yerin altında çürümektir. Oysa şimdi o aynı ABD’nin maşası olarak BOP’un eşbaşkanının yardımcısı gibi görüş “alışveriş”i içindedir.
Tasarladığı yol haritası ise “ordusuz devlet, devletsiz millet ve milletsiz ümmet” tasarımı ile örtüşüyor. Bu tasarım, aslında güncelleşen Sevr dayatmasının kendisidir. 1919’un o meş’um antlaşmasına imza atanların torunları mı ülkeyi yönetiyor biçimindeki bir kuşku, yurtseverlerin yüreğini dağlamaya başlamıştır. Yeniden “Ordu+ulus+devlet” bütünlüğünü sağlayacak kadrolara gereksinim var. Bu gereksinimi “kuvveden fiile” geçirecek Mustafa Kemal’ler doğacaktır bir gün, belki yarın, yarından da yakın, kuşkunuz olmasın.
Faşizm müsveddesi siyasal iktidarın karşısında, ulusalcı güçlerin birlikteliğine özlemle!