Yok, yok işte! Adam gibi bir muhalefet yok!
MUHALEFET PARTİLERİ NEREDE?

Sevgili okuyucularım, Türkiye’de acayip şanslı bir iktidar var…
Çünkü karşısında yıllardan beri adam gibi bir muhalefet yok. Geçmiş yılları düşünüyorum, iktidarda kim olursa olsun, karşısında ciddi, tutarlı, ses veren muhalefet partileri olurdu.
Şimdi Meclis tatilde. Dolayısıyla muhalefet partileri de tatilde!
Türkiye’de bir sürü olay oluyor, siz muhalefetin sesini hiç duyuyor musunuz?
CHP, kendi içindeki kavga ve sürtüşmeleri henüz bitiremedi. Kılıçdaroğlu ve parti yönetimi seçimden sonra ortalıkta pek görünmüyor.
Acaba MHP nerede? Devlet Bahçeli ne yapıyor, ne düşünüyor? Sağlığı yerinde mi!
CHP’nin içindeki sürtüşmelerden söz etmiştim. Burada somut bir örneği gündeme getirmek istiyorum. Bu partinin iki milletvekili, Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay tutuklu.
Seçildikleri halde Ergenekon mahkemesi tarafından tahliye edilmiyorlar.
Önümüzdeki pazartesi günü, yani 8 Ağustosta Ergenekon davası devam edecek, seçim sonrasındaki ilk duruşma yapılacak. O duruşmada iki CHP milletvekili de bulunacak. (Haberal’ın rahatsızlığı devam ediyorsa katılmayabilir.)
Şimdi burada CHP’den beklenen nedir?
Kılıçdaroğlu dahil, partinin tüm milletvekillerinin o duruşmada hazır bulunması değil midir?
Katıldıkları takdirde bir şey yapacak değiller. Örneğin onların tahliyesini sağlamayacaklar.
Amaçları yargıyı etki altına almak da olmayacak.
Sadece diyecekler ki “Biz tutuklu bulunan bu iki milletvekilimizin arkasındayız. Onları unutmadık, gönlümüzün onlarla birlikte olduğunu göstermek için buradayız…”
Şimdi bazı duyumlar geliyor. Bazı CHP milletvekilleri orada olacakmış.
Bu iş bazılarının katılmasıyla olmaz.
Tam kadro gidilmeli, manevi destek tam kadro verilmelidir.
X X X
CHP, Meclis açıldığı zaman sert çıkmış (!) ve “Bu iki vekilimiz tahliye edilmediği sürece kürsüde yemin etmeyeceğiz” demişti. Anımsayın, sonrasında Tayyip “Tükürdüklerini yalayacaklar” demiş ve ne yazık ki haklı çıkmıştı.
Ana muhalefet partisinin direnci hemen ardından kırıldı ve tükürdüklerini yalamak zorunda kaldılar.
CHP, tutuklu vekillerini artık unuttu! Onlardan söz eden yok.
İşte onun için diyorum ki, pazartesi günü CHP, Silivri mahkemesinde tam kadro olmalıdır. Bunun gerçekleşeceğini hiç sanmıyorum ama benim görevim uyarmak, doğruyu ve olması gerekeni göstermektir.
Geçen dönem CHP Manisa milletvekili olan avukat Şahin Mengü, 12 Ağustos Cuma günkü Ergenekon duruşmasında ilginç bir konuşma yapacakmış. Gazeteci arkadaşımız, Ergenekon tutuklusu Tuncay Özkan’ın avukatlığını yapan Mengü’ye, mahkemede ne söyleyeceğini sordum. Yanıtını özetle aktarıyorum:
“Cuma günkü duruşma talep ve karar günü. Suçsuz yere yatırılan Tuncay Özkan’ın tahliyesini isteyeceğim. Tutukluluk, hukukta bir tedbirdir. Şimdi ise ne yazık ki infaza dönüştürülmüştür. Bu durum hukuku ve kamu vicdanını yaralıyor. Bu davada tutukluluğun böylesine uzatılmasının tek nedeni, iktidarın Abdullah Öcalan için getirmesi beklenen aftır. Böylece Öcalan’ının salıverilmesinin yolu açılacak. Öcalan’ın affı uğruna suçsuz insanlar ceza çekiyor, yargısız infaza tabi tutuluyor. Bunları gündeme getireceğim.”
Mengü herhalde “Zamanı gelince Öcalan’ı da işin içine katıp hepsini birden bırakacaklar” demeye getiriyordu!
Medyamız bakalım bu önemli konuşmaya yer verecek mi! Hiç sanmam ama göreceğiz.
X X X
En başta sorduğum soruyu bir kez daha sormak istiyorum:
Muhalefet partileri nerede?
Böylesine bir ortamın yaşandığı ülkede muhalefet nasıl olur da böylesine sessiz ve tepkisiz kalır?
Nasıl olur da sesi soluğu çıkmaz?
Meclis tatilde, onlar da tatilde!
Bazı okuyucularım belki diyecektir ki “Yaa arkadaş, onlar bir şey yapsa ve konuşsa bile, sözleri medyada yer almıyor ki!..”
Doğrudur…Biraz sonra medyaya da değineceğim.
Ama muhalefet böyle kolay pes eder mi?
Meydanı böyle boş bırakıp iktidara teslim eder mi?
PEKİ MEDYA NEREDE?
Evet, Türkiye’de acayip bir iktidar var ve devletin bütün kurumlarını tek tek ele geçirmiş durumda. Muhalefet partileri ortalıkta yok, medya büyük ölçüde iktidarın emir ve hizmetinde. Bir veya iki gazete, bir veya iki televizyon kanalı dışında medyada “Karşı ses” çıkmıyor.
AKP iktidarı bu dokuz yıl içerisinde medyayı devşirmeyi başardı. Bunu çok içtenlikle söylüyorum.
Bu medya patronlarının pek çoğu, Türkiye’nin en zengin adamları. Bunların devletle ve hükümetle yüz milyarlarca dolarlık büyük işleri ve beklentileri var…Ve hepsinin geleceği, Tayyip’in iki dudağının arasında.
Tayyip emrindeki vergicilere ve öteki personele “Bitirin bunu” dediği anda, o anlı şanlı, ama gerçekte kağıttan kaplan olan medya patronu biter. Aydın Doğan örneği hepimizin gözleri önünde olmadı mı? Saldılar üzerine vergicileri, yedi gazetesi ile dört televizyon kanalı olan Aydın Doğan’ı haksız vergi cezalarıyla sindirdiler. Sonuçta Milliyet ve Vatan gazetelerini satmak zorunda kaldı.
Ama daha da önemlisi, halen sahibi olduğu Hürriyet gibi gazetelerin künyesinden ismini çekti!
Açın bakın, hiçbir gazetesinde “Sahibi” başlığı altında onun ismini artık göremezsiniz.
Mehmet Emin Karamehmet, Turgay Ciner, Aydın Doğan, Yıldırım Demirören, Ferit Şahenk gibi eski ve yeni medya patronlarına ait olan gazete ve televizyonların muhalif ses çıkarması, bu baskı ortamında artık mümkün mü!
Aykırı ses veren köşe yazarları ve yorumcular birer birer tasfiye edildi, kovuldu, ya da istifaya zorlandı.
Önceden eleştiri yazabilen bazı köşe yazarları ise günümüzde mizah yazarı kimliğine bürünmek zorunda kaldı. Onlar şimdi sözcüklerle falan oynayarak, suya sabuna dokunmadan, iktidarı kızdırmadan, patron çıkarlarını dikkate alarak vaziyeti idare ediyorlar!
Gazete ve televizyonlarının tamamı ya magazine dönüştü, ya da kokmaz bulaşmaz günlük haberlerle durumu idare ediyorlar.
Ama saygınlıklarını, onurlarını yitirmiş oldular.
Haaa, bir de iktidar medyası var.
Kürtçüler, liboşlar, şeriatçılar, Fethullahçılar, kimi ararsanız burada yer alıyor.
Adamlarda sonsuz para var. Televizyonları şakır şakır çalışıp iktidar yalakalığı yaparken, her gün yaklaşık bir buçuk milyon gazeteyi Türkiye’nin dört bir yanında beleş dağıtıyorlar. Bu korkunç para gücünü ise patronlarına devletten verilen iş ve ihalelerle çıkarıyorlar. Hem de fazlasıyla!
İşte size 2011 yılının Ağustos ayında hem muhalefet partilerinin, hem de medyamızın içler acısı durumu.
Muhalefette sessizlik, tepkisizlik ve umursamazlık, medyada yalakalık ve korkaklık.
21. yüzyıl Türkiye’sinde “İleri demokrasi” uygulanıyor!
SÖZCÜ