İşte ben ATATÜRK’ü bu yüzden çok seviyorum...
TERÖR NEREDE? NİÇİN BİTMEZ?.
NİÇİN ATATÜRK?
Terör de, ne terörü?
Trafik terörü desem ne dersiniz?
Her gün ortalama 15 can alan bir terör.
Ne yapar yetkililerimiz? Günden güne, aydan aya, yıldan yıla ne gelişme sağlanmıştır bu terörü önlemede?
Bir adım atılamaz.
Neden mi? Neden çok da bir örnek vereyim yeter.
Başbakan Yardımcısı Arınç,12 Kasım’da SOMA’ya gitmiş. Bayat’ta Bakan Eroğlu ile karşılaşmış. Bay Arınç bu karşılaşmayla ilgili olarak gazetecilere ne diyor bakın;
– …Bu araba bizi haşat etti… Veysel Bey jet hızıyla gidiyor... Bizim jenerasyon böyle.
İşte ülkeyi yönetenler böyle olunca. Neyle övündüğünün ayırtında olmayınca O TERÖR BİTER Mİ?
TBMM kürsüsünde konuşan vekile yapılanı gördük.
Utandık.
Oysa olayın baş oyuncusu utanıp özür dilemek şöyle dursun, tenkit edenleri partisini ve kendini yıpratma girişimleri ile VANDALİZM ile suçluyor.
Kaba kuvveti olağan gören VANDAL BAŞI, sendika ağası eskisi.
Vekil değil de başvekil olsa ne olur?
Örneği zaten ortada.
Partisi de özür dilemesini veya kınanmasını engelleyerek zorbalığı destekliyor.
Meclisteki bu terör değil de nedir?
Tek yanıt kabul ederim. İLERİ DEMOKRASİ derseniz sözüm yok.
Çünkü bu olay demokraside olamaz…
Terörist deniz otobüsünü kaçırmış. M.MUTLU’nun dediği gibi ağzı olan konuşuyor. Her TV’de, bir yönetici kahraman. Valiler, bakanlar, hatta belediye başkanı.
Bakan bey teröristle doğrudan temasta.
Sanki iş ona kalmış.
Ee, bunlar APO’yla da üst düzey temasta ya, Mensur’un nesi eksik? Hem, okumuş yazmış çocuk. O da bakan düzeyinde biriyle görüşmeye layık değil mi?
Bakan bey laf arasında ” Yaa, Sayın Mensurcuğum, gel bırak, bu eylemden vazgeç, bak haftaya Anayasa görüşmeleri de başlıyor, istekleriniz zaten olacak, sürece zarar verme” gibisinden bir manyel veriverse.
Ne terör kalır bu ülkede ne de terörist.
İnanmıyorsanız, ” KÜRT/ DEMOKRATİK/ KARDEŞLİK AÇILIMI” ndan bu yana terör olaylarının gelişimine bir bakıverin lütfen.
Bu olayın garip yanlarından biri de, işini tereyağdan kol çeker gibi yapan SAT/SAS komandolarının adının anılmayışıdır.
Sanki uzaydan ruhlar gelip bakan beyin duasını gerçekleştirmiş, vatandaşlarımıza zarar verilmeden olayı sonlandırmıştır.
Sanki polis-asker işbirliği ile operasyon yapılmıştır da GÜVENLİK GÜÇLERİ başarısı olarak ilan edilmiştir.
Askerinin başarısını dillendirmekten korkan, çekinen, kıskanan bir yönetimden, devlet görevlisinden ne beklenir bilmem…
İşte ben ATATÜRK’ü bu yüzden çok seviyorum.
Devlet adamı olduğu için.
Sarı saçlı, mavi gözlü olduğu için değil. ( Mahzuni’nin o şarkısına da bayılıyorum, o başka)
Ülkemi emperyalistlerin elinden kurtardığı için seviyorum.
Şık giyindiği için değil.( Giyimine hayranım, o da başka)
Aç, çıplak, fakir bir ülkeyi bağımsız yapmayı bildiği için seviyorum.
Çok kitap okuduğu için değil.( O kadar okuduğu için gıpta ediyorum, o başka)
Ulus olma bilincini, ulusal onurumuzu kazandırdığı için seviyorum.
İyi bir entelektüel olduğu için değil.( O kadar uğraşı içinde entelektüel oluşuna hayret ediyorum, o da başka)
Devrimci olduğu için seviyorum. Laik Cumhuriyeti kurduğu için. Ülkemi çağdaş uygarlık yolunda yürüttüğü ve hedef gösterdiği için. Avrupalıya, Amerikalıya karşı eziklikten kurtardığı için seviyorum.
Rakıyı güzel içtiği için değil.( Rakı sofrası sohbetlerine ve ülke sorunlarını görüşmesine imreniyorum, o da başka)
Övünmeyi, övülmeyi doğru bulmadığı, kendini farklı ve büyük görmediği için seviyorum.
Orman çiftliğini yaptığı için değil. (O kıraçta bir yeşil cennet yaratmasını köylü çocuğu olarak kıskanıyorum, o başka)
Sadece ve sadece AKLI VE BİLİMİ yol gösterici olarak bıraktığı için çok, ama çok seviyorum.
Asker olduğu için değil.( Meslektaşı olmaktan büyük onur duyuyorum, o da bambaşka)
Böyle bir insanı karalamak, çamur atmak, hatta ona sövmek bazı çevrelerde her dönem prim yapar. Bu dönem ise bu tür çıkarcı ve çanakçıların zirve dönemidir.
Hiçbir şey diyemeseler, tutar, “Devrimlerin hepsini neden 1924′te yapmadı da sırayla ve alıştıra alıştıra yaptı?” der ağaç kafalılar.
Bir şey demeleri gerekiyor ya…
1
0 Kasım haftası nedeniyle çıkınlarını açtılar. Döktüler ortaya içindekileri. Ortalığı koku sardı.
Bir yel eser tüm kokular uçar gider.
Onun eserleri üfürmeyle, yellenmeyle, yelle gitmez.
Türk Ulusu kıymet bilir.
Her 29 Ekim’de, her 10 Kasım’da, hatta her gün Anıtkabir’e giden yüz binler, binler DİKTATÖR zoruyla mı gidiyor oraya? (Bu soruya EVET yanıtı da verilebilir, diktatöre karşı olanlar en çok oraya gidiyor da…)
Onun ölüsünden mi korkuyor insanlar, ” Döner gelirse canımıza okur!” diye korkudan mı ziyaret ediyorlar?
Hayır.
O, sadece bir insan olduğu için değil, ulusa kazandırdığı değerlerin sembolü olduğu için seviliyor ve ziyaret ediliyor.
Son yıllarda artan ziyaretçi sayısının bir sebebi de, o değerlere yapılan saldırılara karşı uyanık olmanın bir göstergesi olabilir mi?
Ne dersiniz?
.