Emperyalizme karşı, sömürüye karşı, şeriata karşı..
'Suay KARAMAN '24 ile 31 Ocak arası, Adalet ve Demokrasi Haftası olarak adlandırılmakta ve çeşitli etkinlikler düzenlenerek, başta Uğur Mumcu ve Muammer Aksoy olmak üzere yitirdiğimiz tüm yurtsever aydınlarımız anılmaktadır. Bu yıl 19. Adalet ve Demokrasi Haftası’nda yitirdiğimiz yurtsever aydınlarımızı anarken, tarihe yine şöyle bir not düşeceğiz: yurtsever aydınlarımızın Kemalist ilke ve devrimleri savundukları için, Türkiye’nin bütünlüğüne sahip çıktıkları için, emperyalizm karşıtı ve tam bağımsız Türkiye’den yana oldukları için öldürüldüklerini hep birlikte haykıracağız.
Ülkemizde 12 Eylül 1980 öncesinde, sonrasında ve günümüzde yurtsever aydınlarımıza karşı girişilen acımasızca ölüm olayları üzerinde dikkatle durmak gerekir. 12 Eylül öncesinde sağ-sol çatışmasının yerini, 12 Eylül sonrasında laik-dinci gerginliği aldı. Öldürülen bu insanlar, ülkelerindeki yaşam kalitesinin daha iyi olması için çalışan, daha iyi bir eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve mutlu bir gelecek için gayret eden, Atatürk’ün gösterdiği hedefe ulaşmak için mücadele eden vatan evlatlarıydı. İşlenen bu cinayetlerin bazılarının tetikçileri yakalandı ama azmettiricileri yakalanmadı, bazılarında ise tetikçiler bile yakalanamadı.
Toplum olarak öldürülen bu yurtsever insanlarımızın katillerini hep yanlış adreslerde sorgulamaya itildik. Çeşitli yönlendirmelerle katilleri komşu ülkelerde aramaya başladık. İşin özü Türkiye, bir aydınlanma savaşı vermekteydi ve Atatürk’ün hedeflerine doğru ilerleme kararlılığındaydı. Bu olay, dünyayı sömüren ülkelerin çıkarlarına ters düşüyordu. Emperyalist güçler, içten ve dıştan yaptığı oyunlarla, ülkemizi sömürmek ve parçalamak için ortaya koyduğu senaryoların arasına, öldürülen yurtsever insanların katillerini de koymuştu.
Bugün yaşadığımız olaylardan geriye doğru baktığımızda, ülkemiz üzerinde sahnelenen bütün kirli oyunlarda ve yurtsever insanlarımızın öldürülmelerinin arkasında hep emperyalizmin olduğunu, bütün açıklığıyla görmekteyiz.
19 Ocak 2007 tarihinde öldürülen gazeteci yazar Hrant Dink’in, 17 Nisan 2006 tarihinde Malatya’da yaptığı konuşma şöyleydi: “Geçmişte İngilizlerin, Fransızların, Rusların, Almanların şu topraklar üzerinde oynamış oldukları rol neyse, bugün aynen tekrarlanıyor. Geçmişte Ermeni halkı, onlara güvendi, kendilerini Osmanlı’nın zulmünden kurtaracaktı. Ama yanıldılar çünkü onlar geldiler, kendi işlerini, kendi hesaplarını yaptılar, çekilip gittiler ve burada kardeşi kardeşle kan içerisinde bıraktılar. Ve bugün Kürtlerin yaşadığı aynı şey. Bugün Amerika geldi Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti oluşturmak üzere. Kürt kardeşlerimiz için orası bir çekim alanı mı oldu, ne oldu, bir başka birşey mi oldu, bir ümit mi oldu, bu çok tehlikeli bir iş. Amerika bu, gelir o kendi hesabını yapar, işine bakar, işi bittiğinde de çeker gider. Ondan sonra da burada tekrar insanları birbirileriyle kendi didişmesi içerisinde bırakır.”
Geçtiğimiz günlerde Hrant Dink cinayetiyle ilgili dava sonuçlandı ve sadece tetikçi ile azmettiren ağır hapis cezasına çarptırıldılar. Mahkemenin örgütlü suç hakkında yeterli kanıt olmadığı kanaatine vardığı bu davada, cinayete azmettirmekle suçlanan ve istihbarat birimlerinde çalışan bir kişi ise beraat etti. İşin ilginç yanı savcılık makamı “örgüt de var, kanıt da var” tezinde ısrar ederek, mahkemeyi yasalara aykırı karar almakla suçladı ve dosyayı temyize götüreceklerini açıkladı. Ergenekon ve Balyoz davalarındaki savcı ve yargıç uyumu, bu davada bozuldu…
Böylece Hrant Dink cinayeti de, diğer cinayetler gibi tam olarak aydınlatılamadı. Zaten bu cinayetlerin ardındakiler bulunabilse, olaylar tüm açıklığıyla ortaya çıkartılabilse, bugün emperyalizme maşa olanlar da kendilerini toplamak zorunda kalırlar.
Emperyalizmin farkında olmayan yüzeysel aydınlar, Soros’un TESEV’inden beslenerek Sorospu çocukluğu yapan aydınlar, Hrant Dink’in 17 Nisan 2006 tarihinde Malatya’da yaptığı konuşmayı anlamışlar mıdır? Hrant Dink için planlı bir şekilde sokaklara dökülerek, eylem yapmaları sağlanan bu sözde aydınların, aynı planlı tepkiyi zamanında öldürülen diğer yurtsever aydınlar için vermemeleri karşısında, söyleyecek sözleri var mıdır? Sadece Hrant Dink için tepki verip, Ergenekon, Balyoz davalarında zulüm gören aydınlar için sessiz kalanlar, bilerek ya da bilmeyerek emperyalizmle işbirliği içindedirler. Düşmanımız ABD’yi, AB’yi ve düşmanımız emperyalizmi göremeyenler, görmek istemeyenler, ihanete ortak olanlardır. Ülkemize yeniden Sevr’i dayatan emperyalizmi anlamadan bu cinayetleri çözmek olanaksızdır.
Emperyalizme karşı, sömürüye karşı, şeriata karşı tüm yurtsever güçlerin bir araya gelmesi gerekmektedir. Bir araya gelecek olan bu güçlerin andını, Uğur Mumcu çok güzel betimlemiş:
"Ben Atatürkçüyüm,
Ben cumhuriyetçiyim,
Ben laikim,
Ben anti emperyalistim,
Ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım.
Ben özgürlükçüyüm,
Ben insan hakları savunucusuyum,
Ben, yobazların, vurguncuların,
Çıkarcıların düşmanıyım.."
.