Darbeci taktiğiyle demokrasi pazarlamak!
Geçtiğimiz yıl darbecilerin yaptığı gibi patronları toplayıp medyaya ayar vermeye çalışan Erdoğan, AKP Gençlik Kongresi’nde demokrasi havarisi kesildi.Darbecilerin taktiğiyle demokrasi pazarlıyor!

Eylem ve söylem farklı
AKP’nin Gençlik Kolları 3. Olağan Kongresi’nde partili gençlere demokrasi dersi veren Başbakan Tayyip Erdoğan, icraatta ise darbeci liderlerin taktiklerini benimsiyor. Baskıcı sistemlerle, darbelerle mücadele ettiklerini savunan Erdoğan, muhalefete yüklendi.
Örnek AKP gençliği!
Salondaki gençleri “Türkiye’nin ta kendisi” olarak niteleyen Erdoğan, sert bir üslupla şunları söyledi: Bu gençler 23 Nisan, 29 Ekim ruhunu çok iyi biliyor. Hiç kimse bu gençliğe 23 Nisan, 19 Mayıs dersi vermeye kalkışmasın. Tam tersine 23 Nisan ruhunu bu gençlikten öğrensin.
Tiyatrolara da el attı!
İstanbul’da yaşanan bürokrat-tiyatrocu krizinde Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın haklı olduğuna hükmeden Erdoğan, bu konuda da demokratlık dersi verdi: Konuyu Bakanlar Kurulu’na getireceğim. Özel bir yönetim değil, tiyatroları özelleştirmeye götürüyorum.
2 fotoğrafın çekildiği zaman, mekan ve katılanlar farklı ama zihniyet aynı
Devlet ve Hükümet Başkanı Orgeneral Cemal Gürsel, 27 Mayıs darbesinden kısa süre sonra İstanbul’da gazete sahipleri ve başyazarlarıyla buluşarak, matbuatın (medyanın) vazifeleri hakkında söylev çekmiş, matbuatı nasıl gördüğünü ve neler beklediğini uzun uzun anlatmıştı.
Darbeci Gürsel’den 50 yıl sonra Başbakan Erdoğan da bire bir aynı yöntemi uyguladı. 20 Ekim 2011’de medya patron ve yöneticilerini bir araya toplayan Erdoğan, dikkat etmeleri gereken noktaları tek tek anlatmıştı. Başbakan, birçok yazı ve karikatür için de medyayı davalarla bunalttı.
Erdoğan, darbeci Cemal Gürsel’in izinde
Geçtiğimiz yıl darbecilerin yaptığı gibi patronları toplayıp medyaya ayar vermeye çalışan Erdoğan, AKP Gençlik Kongresi’nde demokrasi havarisi kesildi.
AKP’nin Gençlik Kolları 3. Olağan Kongresi’nde partili gençlere demokrasi dersi veren Başbakan Tayyip Erdoğan, icraatta darbeci liderlerin taktiğini kullanıyor.
27 Mayıs 1960 darbesini gerçekleştiren Cemal Gürsel, bir hafta sonra Ankara’da matbuatın sahip ve başyazarlarıyla buluşarak onlara vazifelerini dikte ettirmişti. Başbakan Erdoğan da, 20 Ekim 2011’de medya patron ve yöneticileriyle bir araya gelip tıpkı Gürsel’in yaptığı gibi medyanın dikkat etmesi gereken konuları dile getirmişti. 9.5 yıllık Başbakanlığı döneminde hakkında yayımlanan birçok yazı ve çizilen karikatür için dava açan Erdoğan, AKP Gençlik Kolları kongresinde gençlere hitaben konuşurken, baskıcı sistemlerle, darbelerle mücadele ettiklerini söyledi.
Mürebbiye istemiyoruz
Salonda toplanan gençlerin Türkiye’nin ta kendisi olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Bu salondaki gençlik, kökü mazide olan, gözü istikbalde gençliktir. Bu salondaki gençlik tarihini çok iyi bilen, çok seven, devraldığı mirasın omuzlarındaki yükün farkında olan bir gençliktir. Bu gençlik kavganın, çatışmanın değil, dayanışmanın kucaklaşmanın tarafında bir gençliktir” dedi. Gençlerin 23 Nisan, Kurtuluş Savaşı ve 29 Ekim ruhunu çok iyi bildiklerini vurgulayan Erdoğan şöyle konuştu:
“Hiç kimse bu gençliğe 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim dersi vermeye kalkışmasın. Tam tersine 23 Nisan ruhunu öğrenmek isteyen varsa buyursun işte bu gençlikten öğrensin. Türkiye’nin tapusu belli kesimlerin, belli zümrelerin, elitlerin, seçkinlerin elinde değil. 75 milyonun yüreğindedir. Hiç kimse kendisini Türkiye’nin yegane sahibi gibi görmesin. Türkiye’nin sahibi işte bu gençliktir. 19 Mayıs törenleri üzerinden hiç kimse mürebbiye gibi parmağını sallayarak bizi tehdit etmeye kalkmasın, kalkışmasın. Çünkü biz onlar gibi 19 Mayıs’ın istismarının değil, 19 Mayıs’ın özünün takipçisiyiz. Ey CHP, ey MHP 19 Mayıs sizin için bu kadar önemliydi de neden bugüne kadar 19 Mayıs’ın özüne sahip çıkmadınız? Samsun’u bugüne kadar neden hatırlamadınız? Erzurum’u, Sarıkamış’ı, Çanakkale’yi, Kurtuluş Savaşı şehitliklerini neden bugüne kadar hatırlamadınız?”
Tiyatrolar özelleşiyor
Tutuklu milletvekilleri konusunun AKP’nin değil, CHP, MHP ve BDP’nin kendi eseri olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Krizin faturasını bize yüklemek gibi bir şark kurnazlığı içindeler. Bile bile böyle bir sıkıntı ortaya çıkarılmıştır. Milli iradeye saygısızlık yapan CHP’dir” dedi. Erdoğan, Şehir Tiyatrolarına ilişkin yönetmelikle ilgili olarak da, “Gelişmiş ülkelerde devlet eliyle tiyatroculuk olmaz. Konuyu Bakanlar Kurulu’na getireceğim. Özel bir yönetim değil, tiyatroları özelleştirmeye götürüyorum” diye konuştu.
Otokontrolle sansür!
Başbakan Tayyip Erdoğan, 20 Ekim 2011’de, Başbakanlık konutunda medya patronları ve yöneticileriyle yaptığı toplantıda medyadan beklentileriini şöyle dile getirmişti: “...Terör örgütü, 3 kişinin, 5 kişinin katledilmesinden ziyade tüm Türkiye’ye, tüm dünyaya korku salmak gibi bir gayenin içinde. Medyanın, terörün bu hedeflerine hizmet etmemesi, bilerek ya da bilmeyerek terörün propagandasını yapmaması hususunu birlikte değerlendirdik. Biz otokontrol yoluyla, milli bir meselede medyanın da milli bir duruş sergilemesinin mücadeleye güç katacağına inanıyoruz. Nasıl ki biz terörle mücadele ederken demokrasi ve güvenlik dengesini azami ölçüde gözetiyorsak, medyanın da halkın haber alma özgürlüğü ile terör propagandası arasındaki dengeyi gözetmesini bekliyoruz. Şehidinin başında ağlayan anne görüntülerini tekrar tekrar yayınlamak, terör örgütünden başka hiç kimseyi sevindirmez. Bir reyting ve tiraj kaygısı içinde olayları abartarak vermek, burada bir rekabete girmek, topluma korku pompalamanın dışında bir amaca hizmet etmez. Çatışma dili, savaş dili, tahrik edici, kin ve öfke duygularını körükleyici üslup, bu ülkenin birliğine hizmet etmez.”
Cemal Gürsel medya patronlarına ne demişti
Devlet ve Hükümet Başkanı Org. Cemal Gürsel, 27 Mayıs darbesinden bir hafta sonra Ankara ve İstanbul’da gazete sahipleri ve başyazarlarıyla ayrı ayrı buluşarak, matbuatın vazifeleri hakkında nutuk çekmiş, neler beklediğini şöyle anlatmıştı: “Sizleri milli inkılabımızın fedakar ve şuurlu öncüleri olarak kabul ediyor; hatta bize cesaret veren kahramanlar sayıyorum. Bir memlekette matbuat millet yapısının tavanında asılı pırlanta avize gibidir. Bu avizenin nurlu ışıkları cemiyeti ve onu idare edenleri daimi aydınlık içinde tutmak suretiyle doğru yolda yürümelerini, fazilet ve ahlaka ulaşmalarını temin eder. Avize ışık vermeyecek hale gelirse herkes yolunu şaşırır. Biz matbuatın yolunu ve nefesini kesen baskı, tazyik gibi menfur usulleri ebediyyen yok ettik ve bunda sonuna kadar sebat edeceğiz.”
.