Kur’an kursları hiç bir zaman yasak olmadı
İHL Mezunları ve Mensupları Derneği Genel Başkanı Hüseyin Korkut ile sohbetimizin bu bölümünde, aynı ülkede farklı eğitim sistemlerinin yol açtığı riskleri konuştuk. Özellikle Prof. Dr. Şerif Mardin’in yıllar önce yazdığı ve o günden beri üzerinden hiç durulmayan “Türkiye’de laik ve dindar 2 ayrı millet oluşma tehlikesi var” uyarısı üzerinde durduk. Korkut, beklenebileceği gibi Türkiye’de Osmanlının son döneminde olduğu gibi 2 farklı insan tipinin oluşturulduğu tezini kabul etmedi. Durum öyle anlaşılıyor ki, yeni Eğitim Yasası ile birlikte “iki eğitim/iki millet” konusunu daha sıkça tartışacağız.
Kur’an kursları hiç yasak olmadı
Bir de, İslamcı kesim, modern devlet kavramının uzağında durduklarından olsa gerek, tolumun tekrar etnik, dini ve mezhebi parçalara ayrılmasının, bunların kurumlaştırılmasının yarattığı risklerin hiç farkında görünmüyorlar.
Kur’an kursları hiç yasak olmadı
Bir de, İslamcı kesim, modern devlet kavramının uzağında durduklarından olsa gerek, tolumun tekrar etnik, dini ve mezhebi parçalara ayrılmasının, bunların kurumlaştırılmasının yarattığı risklerin hiç farkında görünmüyorlar.
Rafet Ballı: Son ve önemli konu başlığına geliyorum. İslamcı camia Şerif Mardin’in nasıl bilir?
Hüseyin Korkut: Şerif Mardin dünya çapında bir akademisyen ve sosyologdur.
Din-İslam konusunda gündelik önyargılarla hareket eder mi?
Çok özel bir gayreti yoktur. Her değerlendirmesinde katılmasam da önemli bir isimdir.
Şerif Mardin’e geçmeden önce bir endişemi sizinle paylaşmak istiyorum. Cumhuriyeti kuran kadronun, saltanatın ve hilafetin kaldırılmasından sonra, ilk yaptığı devrim Tevhidi Tedrisat (eğitimin birliği) kanunu oluyor. Adeta can havliyle bu adımı atıyorlar. Osmanlının son 100 yılında eğitim ikili bir yapıya sahip: Mektep ve medrese. Biri modern, diğeri geleneksel eğitim veriyor. İki okul, dünyaya, olaylara farklı pencereden bakan iki ayrı insan yetiştiriyor. İki ayrı ruh ve değerler dünyası olan nesiller yetişiyor. Okumuşlar katında adeta 2 ayrı millet oluşuyor. Aralarında sadece kopukluk yok, biri diğerini vatana zararlı sayıyor. Kurucu kadro Osmanlının son zamanında, savaşlarda ve Kurtuluş Savaşımızda bunun acısını çektiği için hemen eğitim birliğine geçiyorlar. Çünkü modern dünyaya bakıyorlar, hepsinde eğitim birliği var. Etnik ve mezhebi bölünme içindeki halktan bir millet yaratmak için başka yol göremiyorlar. Herkes biliyor ki, iki ayrı eğitim sistemi, iki ayrı millet ruhi yapılanması demektir. Modern bilim böyle söylüyor.
ŞERİF MARDİN TA 1990’DE TEHLİKEYİ HABER VERİYOR
Şerif Mardin ne diyor bu konuda?
Şerif Mardin’in çok uzun zaman önce kaleme aldığı çok önemli bir makalesinden 4 cümle aktaracağım size. Medyamız, Mardin’in “mahalle baskısı” kavramını haftalarca konuştu, hâlâ da revaçtadır bu kavram. Ama, şimdi aktaracağım tespiti üzerinde tartışma açana rastlamadım. Makale, Mustafa Çalık’ın çıkardığı Türkiye Günlüğü adlı 3 aylık derginin 2003 tarihli 72. sayısında yayımlanmış. Ancak ilk yayın tarihi 1990. Makalenin başlığı “Kültür ve Din”. Prof. Mardin şöyle bir tespit ve öngörüde bulunuyor: “Türkiye’nin yeniden İslamlaştırılmasına yönelik mevcut yönelimin iki ayrı ulus yaratma tehlikesi de vardır. Açıkçası, bu ikisi arasındaki uçurum son zamanlarda artmaktadır… insan Türkiye’de biri laik, diğeri İslamcı iki ulusun doğma olasılığını doğrudan yadsıyamaz. Bu iki grup arasında şiddetli bir yüzleşme olasılığı uzak görünüyor ama gelecekte gerçekçi olabilir.”.. Şimdi size sorayım. İmam hatiplerden ne kadar insan mezun oldu?
İHL’den mezun olanların sayısı toplam 1 milyon vardır. Ayrılanlarla birlikte 1,5 milyon diyebiliriz.
Türkiye’de bugün, Şerif Mardin’in çok önceden işaret ettiği ihtimal gerçekleşmiş gibi. Millet diyemem ama ayrı ruhi şekillenmeye sahip iki farklı halk kesiminin oluştuğu söylenebilir. Diğerini “Vatan hainliği”yle suçlayan geniş toplum katmanları oluştu. Bir taraf için “zafer” ve “başarı”diye algılanan gelişmeler, diğeri için “bölünme” ve “yıkım” anlamına geliyor. İkisi arasında kıvılcımlar, şimşekler çakmıyor henüz. Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin milli birliği açısından çok ciddi bir fay kırığıdır bu. İçeriden ve dışarıdan fay plakalarını birbirine karşı harekete geçirmek isteyenler çıkabilir.
Şerif Mardin’in iki “ulus” vurgusuna katılmıyorum. Bu belli çevrelerin milletin kendi medeniyet değerleri ile tanışmasından rahatsızlık duyan çevrelerin yersiz korku ve telkinleri. Osmanlının son döneminden itibaren, Osmanlıyı kendi medeniyet değerlerinden Batıya döndürmek isteyenlerin oluşturduğu bir farklı toplumsal yapı var. Cumhuriyet tarzı modernleşmeyle de sürdü bu. 1750'lerden beri var bu. Osmanlıyı çöküşten ancak Batı medeniyetine dönüş kurtarır diye düşünenlerin oluşturduğu bir “açı”dır, farklı toplumsal yapıdır bu. Cumhuriyet dönemi tek tip ve resmi ideoloji dayatan eğitimle bu anlayış sürdürülmüştür. Osmanlıdan Cumhuriyete geçişte ne oldu? 1920'den 1930'a gelindiğinde, din eğitimi adına ne kadar okul ve fakülte varsa tamamı silindi. Biliyorsunuz, Cumhuriyetin ilk yıllarında imam hatip mektepleri ya da kursları tarzında bazı okullar var, Darül Fünun'da ilahiyat var. Hepsi kapatıldı... Bu okullar 1950'ye kadar kapalı kaldı Toplumun ihtiyacına rağmen hiçbir dini eğitim–öğretim yapılmadı. Sıkıntıyı buralarda aramak lazım. Ben Erzurum/İspir'in kuş uçmaz, kervan geçmez bir köyündenim. Yaşı bugün 70 ile 90 arasında olanlara Kur'an'ı dedem Molla Şahan öğretmiş. Köyün bir başında bir bekçi, öbür başında başka bir bekçi. Aman devletin haberi olmasın diye. Korku içinde ve yasaklamalar altında millet kendi inanç değerlerini ve kitabını öğrenmeye çalışıyor. Biliyorsunuz ezan Türkçe okunuyor, Kur'an'ı Kerim okumak yasak.
KUR’AN KURSLARI HİÇ YASAK OLMADI
Anlattığınız doğru olamaz. Bizimki de dahil her köy evinde Kur'an vardı. Hiçkimse de bunları saklama ihtiyacı duymazdı. Kendi köyümde böyle bir şey duymadım. (Ayrıca, 1930 arasında, sayıları az da olsa, Diyanet’e bağlı resmi Kur’an kursları varlığını sürdürüyor).
Şöyle. Her evde Kur'an'ı Kerim vardı ama eğitimi yasaktı. Benim büyüklerim yalan mı söylüyor? Kur'an'ı Kerim nüshalarının yakıldığı biliniyor.
Sınırlama, kısıtlama doğrudur ama yakmak gerçekçi görünmüyor.
Dedem sağ olsaydı da anlatsaydı.... 1950'den sonra millet bu konuda ferahlıyor. Evet, 1950 dönemine bizim de eleştirilerimiz var. Ama millet öyle veya böyle bir nefes alıyor. İmam hatip mektepleri tutunacağı bir dal olarak ortaya çıkıyor. İmam hatipler ikili yapı doğurmuyor, tam tersine, işaret ettiğiniz ikili yapıyı aslında tevhid ediyor, birleştiriyor. Milletin çocukları hem dinini öğreniyor, hem modern bilimin derslerini alıyor. Bunları birleştiriyor. Bütün o zorluğu, ikiliği aşan bir model. Şu an da milletin ihtiyacı olan bir model ortaya koyuyor. Eksiği gediği var, oturup konuşalım, düzeltelim. Eğer Cumhuriyetle birlikte Kurtuluş Savaşımızın Birinci Meclisi'ne, Çanakkale mücadelesine yaslanan bir gelişme olsaydı bugün bunları tartışıyor olmazdık.
EĞİTİM BİRLİĞİNİ İMAM HATİPTE Mİ SAĞLAYALIM?
Siz tevhidi tedrisata-eğitim birliğine prensip olarak karşı mısınız?
Devletin tek tip ve resmi ideoloji dayatmasına karşıyım.. Diyoruz ki, imam hatiplere bu milletin teveccühünü anlayalım. Teveccühün sadece imam-hatip yetiştirme ihtiyacından kaynaklanmadığını görelim, milletin 1930'larda koparılan kendi medeniyet değerlerine tekrar yaslanma iklimini bu okullar eliyle tekrar bulduğunu anlayalım.
Eğitim birliğini imam hatiplerde sağlayalım, her okul imam hatip olsun diyorsunuz.
(Şaka ile karışık) İmam hatipte sağlayalım... elbette kim neye inanıyorsa, yasak, korku olmadan onun eğitimini görebilsin. Bir aile çocuğuna Kur'an'ı Kerim öğretmek mi istiyor, kenarda köşede değil okulda öğretsin. Peygamberin hayatını mı öğretmek istiyor, okulda öğrensin. Süryani mi, öğretsin; Caferi mi, öğretsin; Alevi mi, öğretsin...
Hüseyin Bey, iyi ki kamu yönetimi üzerinde eğitim veriyorsunuz. Beni iyi anlarsınız. Modern bilimde, modern deyince sadece Batıyı kastetmiyorum, “devlet teorisi” diye bir şey var. Bunun bütün iklimlerde iskeleti aynıdır. Her devlette, tek tip anlamında değil, bir eğitim sistemi vardır. İki farklı eğitim sistemi, iki millet ve giderek iki devlet demektir. Ben Şerif Mardin'in işaret ettiği tehlikenin Türkiye için ciddileştiğini düşünüyorum. Buradan Türkiye'nin başına bir bela açılabilir diye endişe ediyorum.
MİLLETİN DİNİ İHTİYACINI
KARŞILAMAZSANIZ SIKINTI DOĞAR
KARŞILAMAZSANIZ SIKINTI DOĞAR
Siz milletin ihtiyacı olan din eğitimini tabii mecrasında akmasına izin vermezseniz sıkıntılar doğabilir.
Başka risklere de dikkat çekmek istiyorum. Yeni yasa hazırlığına göre, 4. sınıftan sonra hem din kültürü dersleri mecburi olacak, hem ikinci 4 yıldan itibaren din ağırlıklı eğitim veren bölümler bulunacak, hem de imam hatiplerin orta kısımları yeniden açılacak. Ayrıca, bütün bölümlerde seçmeli Kur'an ve siyer dersleri verilecek. Bir de bunların üzerine, din dersleri için, 5. sınıflardan itibaren Sünniler, Aleviler, Caferiler, Süryaniler, ayrıca diğer azınlık din ve mezhepler için ayrı sınıflar açacağız. Din ve mezhep özgürlüğü deyince, Hanefilik için ayrı, Şafiilik için ayrı sınıflar talep etmenin önünde bir engel kalır mı? İlk bakışta, ne var bunda, herkes kendi din ve mezhebini özgürce öğrensin denebilir. Ama biraz daha geniş bakınız lütfen. 9-10 yaşındaki küçücük çocuklarımızın kafasına, diğer derslerdeki sıra arkadaşlarından ne kadar farklı olduğunu sokmak, bunu kalıplaştırmak riskli değil mi? Ülkemizi Lübnan gibi parçalamaz mıyız? O kadar parçalanacak bir yapıyı bir arada tutmak mümkün olur mu?
TEVHİDİ TEDRİSAT KALDIRILSIN
Devlet niye 6 yaşında alıp da bütün çocuklara biçim verme derdinde. Devlet kaldırsın tevhidi tedrisatı. Çocuğun din eğitimini ailenin tercihine bıraksın. Vakıflar, cemiyetler, dernekler de eğitimin yürütülmesine katkı sağlasın. Devletin vatandaşların özellikle din eğitimi ile ilgili tercihlerini dikkate alması hem insan haklarının, hem de din ve vicdan özgürlüğünün gereğidir.
Lütfen beni, kamu yönetimi alanında bilim yapan bir şahsiyet olarak dinleyiniz. Zaten çok derin kaygılarım vardı. Eğitimi vakıflara, cemiyetlere, derneklere bırakalım diyerek bunu daha da büyüttünüz. Eğitimi bunlara bırakmak demek, aslında mezheplere, tarikatlara bırakmak anlamına gelir önemli oranda.. Bunun sakıncaları için kendi örneklerime değil, yine sizden bir isme başvuracağım.Yusuf Kerimoğlu takma adını kullanan Hüsnü Aktaş diye İslamcı bir yazar var, tanırsınız. Vakit gazetesinde yazarken gelen okuyucu mektuplarını ve verdiği cevapları kitaplaştırdı. Okumanızı tavsiye ederim. Orada, çeşitli cemaatlerin birbirlerini, eleştirinin çok ötesinde, adeta tekfir edercesine suçladığına dair sayısız örnek var.
Genelleme yapamayız ama maalesef İslam dünyasında var böyle tutumlar..
İslam dünyasını bırakınız efendim, Türkiye'yi konuşuyoruz, Türkiye'de var bunlar. Bunların bir de çocuklarımızın temel eğitimini üstlendiğini düşününüz. Facia olur, facia. Bırakınız benim gibilere, sizlere, hatta Tayyip Bey'e düşman ederler çocukları. Siz çocuklarımızın din ve mezhepler yetmiyor, tarikatlara göre de mi bölünmesini istiyorsunuz? Tekrar Kurtuluş Savaşımıza dönmek istiyorum. Aslında 1914'te, daha doğrusu Çanakkale'de başlar bizim kurtuluş mücadelemiz. Kurtuluş Savaşı'nın önder kadrosuna siyasal eleştirileriniz olabilir ama vatanseverliklerinden şüphe etmezsiniz herhalde.
Elbette..
İşte bu kadroların ilk işleri, kendi milletleşmesini halletmiş, birliğini sağlamış müttehid Batı karşısında devlet olarak var olabilmek, ayakta kalabilmek için Kurtuluş Savaşı'ndan hemen sonra Tevhidi Tedrisat Kanunu çıkarmak oluyor. Kendi iç birliğini sağlamış Batı karşısında müttehid-birleşmiş bir millet yaratmak istiyorlar. Bunun bir hikmeti olmalı değil mi? Etnik, dini, mezhebi bölünmenin anayasaya yazıldığı Lübnan modeli Batı tarafından kuruldu. Müttehid bir millet ve devlet modeli olarak Türkiye ise, Kurtuluş Savaşı kadroları tarafından yaratıldı.. Bugün Türkiye Lübnanlaşıyor...
Tam tersine...Türkiye normalleşiyor, kendi değerleri ile barışık hale geliyor, siyaseten ve ekonomik olarak büyüyor.
İlkokuldan itibaren sınıflara ayırmak, eğitimi cemaat mekteplerine havale etmek başka ne anlama gelir?
Alevi’yi yok mu sayalım? Caferi’yi, Süryani’yi yok mu sayalım? Dinini, diyanetini öğrendiği için kimse parçalanmaz. .Din eğitimi ve öğretimi ile ilgili vatandaşın tercihlerine ve kendi inanç değerlerini çocuklarına öğretme imkanı, devlet resmi ideoloji ve tek tip eğitim dayatmamalı.
EĞİTİMDE AĞRLIK VAKIFLARA VE CEMİYETLERE VERİLİRSE
Eğitimin yükünü devletten alıp vakıflara, cemiyetlere verelim demek, herkes kendi dinini ve mezhebini öğrensin demek o anlama gelmez mi?
Ne yapalım biz? Süryani’ye İslam dinini mi dayatalım? Alevi’ye Sünni yorumu mu dayatalım? Caferi’ye siz yoksunuz mu diyelim. Bunları yapmayalım. Ben diyorum ki, yeni bir anayasa yapılacak. Bu anayasa çerçevesinde biz bütün zenginliklerimizi görelim. Herkesin kendisini içinde hissettiği bir üst aidiyet olsun. Bölünme değil, birlik olsun diyorum.
Din kültürü değil de din eğitimi vermeye kalkarsanız, farklılıkları kurumsallaştırırsınız.
Niye kurumsallaştıralım, müfredatı zenginleştirelim diyoruz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye'de din kültürü eğitiminin zorunlu olmasını reddetmiyor, müfredatına itirazları var. Siz bu toplumda valilik, kaymakamlık, doktorluk ya da başka bir yönetici görev yapacaksanız, Müslümanların ya da Hıristiyanların inanışları, ritüelleri şudur diye bilmeniz gerekir. Din kültürü dersi şimdiki gibi zorunlu olsun. Din eğitimi ise seçmeli olsun. İsteyen alsın, istemeyene verilmesin. Müfredatını devlet belirlesin. Ne var bunda? Biz istiyoruz ki, bu dersler merdiven altı olmasın, pedagojik formasyonu olmayanlar tarafından verilmesin. Tarikat, cemaat dayatması yapan bir din eğitimi değil de, sarih, düzgün kaynaklardan bir din eğitimi olsun. Bundan daha düzgün bir teklif olabilir mi?
İtirazım şu. Mevcut imam hatiplerde eğitimin kalitesi düşük, idealizm büyük oranda bitmiş. Siz bu okulların bütün eğitim sistemine yaygınlaştırılmasını talep ediyorsunuz. Siz burada kalite aramıyorsunuz o zaman. Dini eğitim verilsin de, ne olursa olsun diyorsunuz.
Hayır doğru değil. Bütün eğitim sistemi imam hatip olsun demiyoruz. Sadece bu okullara milletin teveccühü görülsün bu ihtiyaç anlaşılsın diyoruz. Eksikleri varsa düzeltelim, ama milletin teveccühünün önünü kesilmesin..
Rafet BALLIrafballi@gmail.com
.