Dünden bugüne 19 MAYIS
'Alpaslan IŞIKLI '
Bu yılki 19 Mayıs kutlamaları önemli bir gerçeğin su yüzüne vurmasına vesile oluşturmuştur. Önemli bir çelişki büyümüş ve kimsenin göz ardı edemeyeceği bir boyuta erişmiştir. Bu çelişki emperyalizm ile Kemalizm arasındaki çelişkidir. 19 Mayıs 1919’da başlayan mücadele, Atatürk’ün deyişiyle “kapitalizmin evladı” olan emperyalizmin ilk ve önemli bir yenilgisinin başlangıcını oluşturmuştur.
19 Mayıs ile başlayan mücadele yalnızca Türkiye’nin kurtuluşu amacına yönelik değildir. Atatürk, bu gerçeği daha mücadelesinin başlarında iken 9 Temmuz 1922’de şöyle açıklamıştır:
“Türkiye’nin bugünkü mücadelesi yalnız kendi nam ve hesabına olsaydı belki daha kısa, daha az kanlı olur ve daha çabuk bitebilirdi. Türkiye âzim ve mühim bir gayret sarfediyor. Çünkü müdafaa ettiği bütün mazlum milletlerin, bütün şarkın davasıdır …” (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, cilt:2, s.44.)
Emperyalizm, içinde yaşadığımız dönemde yeni bir bunalım sürecine girmiş bulunuyor. Daha önce 1929-30 yıllarında patlak vermiş olan Büyük Bunalımın hemen ardından 2. Dünya Savaşı patlak vermiştir. Ülkemiz, o dönemde benimsemiş olduğu tam bağımsızlıkçı Kemalist dış politika sayesinde, hem Büyük Bunalımın yıkıcı etkilerinden geniş ölçüde uzak kalmayı ve böylece Cumhuriyet döneminin en önemli kalkınma hamlelerini hayata geçirmeyi; hem de 2. Dünya Savaşının dışında kalmayı başarabilmiştir.
Bu yeni bunalım, Büyük Bunalımın boyutlarını aşmış küresel boyutlara yayılmıştır. Bu yeni bunalım sürecinin dışında kalmak bakımından geçmiştekiyle benzer olanaklardan ve koşullardan yoksunuz. Bir yandan IMF-Dünya Bankası, diğer yandan AB ve GOP bağlantılarımız dolayısıyla emperyalizmin yeryüzünü sürüklemekte olduğu korkunç gelecek çerçevesinde en tehlikeli noktada bulunmaktayız.
1929-30 Bunalımının ardından başlayan Hitler iktidarının sahne olduğu ilk ve önemli bir olay, Alman parlamentosu Reichstag’ın yakılması olmuştur. Hitler, Alman kapitalizmini Alman faşizmine dönüştürme çabasında bu olaydan yararlanmıştır. Daha sonraları bu olayda Hitler’in kendisinin parmağının bulunduğuna dair kanıtlar ortaya çıkmışsa da olayın sorumluluğunu komünistlerin sırtına yükleyebilmiş olması o dönemde yapılan seçimlerdeki başarısına başlıca katkıyı sağlamıştır.
Günümüz egemenlerinin küresel kapitalizmi küresel faşizme dönüştürme çabalarında da 11 Eylül saldırılarının benzer bir rol oynadığını görmekteyiz. (Bu olayın gerçek faillerinin kimler olduğu konusunda yeni kanıtlar ortaya çıkmaktadır. Bkz: Chossudovsky, Amerikanın Terörizme Karşı Savaşı, Ankara, İMGE kitabevi)
Ekonomik bunalımın ayrılmaz bütünleyicileri olarak faşizmden başka unsurlar da vardır. Irkçılık bunlardan birisidir. Dünün Yahudi ırkçılığının yerini, bugün “terörist İslam” almıştır. Ve nihayet üçüncü dünya savaşı tehlikesi başta Fidel Castro olmak üzere pek çok önemli ismin endişe kaynağı olmaya başlamış bulunuyor. (A.Işıklı, Neoliberalizm ve Üçüncü Dünya Savaşı, İmge, 2011)
Emperyalizmin ulaştığı bu aşama, anti-emperyalist güçleri de yeni bir uyanışa tahrik eden sonuçlar doğurmaktadır. Atatürk’ün ifadesiyle tüm “mazlum milletler” çıkarlarının ortak olduğuna dair bir çizgiye doğru hızla ilerlemektedirler. Bu yılki 19 Mayıs, bu konuda da derin anlamlar taşıyan gelişmelere sahne olmuştur. Yasaklanmak, unutturulmak istenen 19 Mayıs’ın, yalnız Atatürk’ün ülkesinin değil tüm mazlum ulusların, bu arada mazlum uluslar safına itilmekte olan sanayileşmiş kapitalist ülkelerdeki küreselleşme karşıtlarının ortak değeri olduğu giderek daha iyi anlaşılmaktadır. TGB tarafından düzenlenenler başta olmak üzere, tüm 19 Mayıs etkinliklerine, yabancı ülke temsilcilerinin gösterdikleri yakın ilgi bu durumun belirgin bir kanıtı olmuştur.
Açıktır ki küresel emperyalizm, ancak küresel anti-emperyalizm sayesinde yenilgiye uğratılabilecektir.
.