Hoş geldin padişahlık sistemi!
Başkanlık tartışmaları: Hoş geldin padişahlık sistemi!
Son günlerde yeniden alevlenen başkanlık sistemi tartışmalarında, özellikle son 30 yılda iyice kuvvetlendirilen yürütme erkinin tek bir kişinin elinde toplanması tehlikesi bulunuyor. Özellikle AKP döneminde bir gecede çıkan KHK'lar düşünülünce, sistemin "padişahlık" olacağını tahmin etmek zor değil.
Daha önce de çeşitli vesilelerle gündeme gelen, ancak "yeni anayasa" tartışmaları ile birlikte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın daha açık bir şekilde savunmaya başladığı başkanlık sisteminin ayrıntıları henüz fikrin sahibi tarafından da ortaya konmuş değil. Bununla birlikte, özellikle ABD'deki deneyimden çıkan sonuçlar, sistemin Türkiye için bir tür "padişahlık" arayışı olacağını gösteriyor.
12 Eylül darbesi ve ardından gelen anayasa ile birlikte, Türkiye'de "kuvvetler ayrılığı" ilkesinin yasamanın aleyhine, yürütmenin ise lehine doğru açıldığı biliniyor. Cumhurbaşkanı'nın yetkilerinin artırılması da bununla doğrudan ilgili. Ancak lafzi düzeyde de olsa halk iradesinin tecelli ettiği yer olarak öngörülen parlamentonun yasa yapma yetkilerinin hükümete doğru devredilmesine neden olan Kanun Hükmünde Kararnameler'in Türkiye'yi bu yola soktuğu biliniyor.
KHK'ları Bakanlar Kurulu değil, Padişah yayımlasın!
KHK'ların Türk hukuk sistemine girişi 1972 yılına rastlıyor. "İstisnai durumlar" için tasarlanan bu yetki, 1972 ile 1982 yılında kadar 12 kez kullanılıyor. Ancak KHK'lar esas patlamasını, 1982 yılıyla 1994 yılları arasında yapmıştı. 12 yılda toplam 512 KHK yayımlanmış, istisnai yetki süreklileştirilmişti.
Ancak KHK yetkisini süreklileştirerek bir tür "KHK rejimi" kurmak AKP'ye nasip oldu. 12 Haziran seçimlerinden önce KHK yetkisi çıkartan AKP, bütün yaz boyunca çeşitli KHK'lar yayımlamış, bu kararnamelerle birlikte aralarında TÜBİTAK'ın da bulunduğu birçok devlet kurumunun özerkliği kaldırılarak çeşitli bakanlıklara bağlanmış, sağlıkta dönüşüm adeta yangından mal kaçırırcasına KHK ile tamamlanmış, TMMOB'u tasfiye için düğmeye basılmıştı. İşin ilginç yanı, AKP KHK'larda birbirleriyle alakasız bir sürü madde koyuyordu. Geçtiğimiz 12 Eylül günü Radikal gazetesinden Tarhan Erdem bu noktaya şöyle dikkat çekmişti:
"20 KHK’nın birçoğunda, konu ve amaç dışındaki hususlar düzenlenmiştir. Gençlik ve Spor Bakanlığı ile ilgili hükümleri Avrupa Birliği Bakanlığı Teşkilatı KHK’sı içinde görebilirsiniz. Tüketicinin Korunması Hakkında, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol, Yutdışı Türkler ve Akraba Topluluları hakkındaki kanunlarda değişiklik yapan maddeler, aynı KHK içinde birbirini izlemektedir. Aynı KHK’da bunların hemen arkasına EXPO 2020′nin İzmir’de yapılması için çalışma düzenleyen maddeler yerleştirilmiştir. Özellikle son çıkan KHK’da birbirleriyle ilgisiz, 'Bunu da sokuşturalım.' dendiği her halinden belli, Yetki Kanunu’na karşı, konu dışı kurallar ayıplanacak düzeydedir."
AKP yargının da üzerinden atlıyor
AKP'nin kendi iktidar gücünü artırmak için yargı ile de kavga verdiği biliniyor. AKP'nin Meclis gündemine getirdiği ve Meclis'te onaylanan "torba yasa" ile Bakanlar Kurulu’na özelleştirilen kuruluşlarla ilgili yargının iptal kararlarını uygulamama yetkisi verilmişti. Yeni kanuna göre özelleştirme uygulamalarıyla ilgili yargının iptal kararı vermesi halinde, son sözü Bakanlar Kurulu söyleyecek. Buna göre özelleştirilen ve devir teslim işlemleri tamamlanan kuruluşlar konusunda yargının iptal kararı vermesi halinde, Bakanlar Kurulu bu yargı kararının uygulanmamasına hükmedebilecek.
Bir 'çok amaçlı İsviçre çakısı' olarak Başkanlık!
Başkanlık sistemi tartışmalarında en komik diyalog ise, dün bir Anadolu Ajansı muhabiri ile Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu arasında yaşandı.
Bakan Eroğlu'na, "Başkanlık sisteminde mi yoksa mevcut sistemde mi daha çok baraj yapılır" sorusunu soran AA muhabiri, karşılık olarak Eroğlu'ndan "Başkanlık sisteminde daha fazla baraj yapılır" cevabını verdi. AA muhabiri ile Eroğlu'nun danışıklı dövüşü bir tarafa, sorulan soru ile başkanlık sistemi arasında nasıl bir bağlantı olduğu ne muhabir ne de Bakan tarafından açıklandı.
Danıştay Başkanı da tartışmaya dahil oldu
Öte yandan Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu da, Danıştay'ın kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmada, "Son günlerde gündeme düşen başkanlık sisteminin demokratik bir yönetim modeli olduğu kanaatindeyiz" dedi ve şöyle devam etti:
"Bu sistemin siyasi istikrar doğurması, ekonomiye olumlu yansıması, başarılı bir kuvvetler ayrımı gibi avantajları bulunmaktadır. Yaşadığımız coğrafyanın zorluğu, gözetilmek ve halkımızın beklentileri değerlendirilmek suretiyle bunun anayasa yapımı sürecinde tartışılıp değerlendirilmesi ve sistemin gerekli olup olmadığına dair bir karar verilmesi hukuk devleti ilkesiyle çelişmemektedir. Verilecek karar anayasa koyucunun ülkemizin menfaatini gözetmek suretiyle yapacağı siyasi bir tercihin sonucuna bağlıdır."
Gazetelerde başkanlık sistemi tartışması
Başkanlık sistemi tartışmalarında öneriyi savunanların temel argümanları arasında "Türkiye'nin normalleşme-istikrara kavuşması" yer alıyor.
Başkanlık tartışmalarında geleceğe dönük bir beklenti de sayılabilecek şekilde "Tayyip Erdoğan ne derse o olacaktır" diyen Çengiz Çandar, hesap yapmayı da ihmal etmedi:
"Tayyip Erdoğan'ın 2014'te cumhurbaşkanı seçileceğini varsayarsak, 2019'a kadar cumhurbaşkanı diyelim, 2019'da bir daha seçilirse 2024'e kadar.
Tayyip Erdoğan şu anda 58 yaşında. 11 yıllık bir siyaset adamı olarak parlak sayılabilecek bir başbakanlık kariyerinin ardından cumhurbaşkanlığına geçerse bir 10 yıl daha cumhurbaşkanlığı yaptığını varsaysak 70 yaşında ve Türkiye'nin yaklaşık 20 yılına damgasını vurmuş olarak huzurla emekliye ayrılabilir."
Cengiz Çandar ayrıca, "şapkadan çıkacak tavşan"ın aslında başkanlık değil, yarı-başkanlık sistemi olacağını söylüyor. Yani, ABD'deki gibi değil, Fransa'daki cumhurbaşkanlığı makamının sahip olduğu yetkilere benzeyen bir sistem. Çandar'a göre, zaten Turgut Özal zamanında bu sisteme doğru bir adım atılmış ve yetkiler cumhurbaşkanına doğru genişletilmişti. Çandar, Türkiye'deki cumhurbaşkanlığı makamının zaten başkanlığa yatkın olduğunu, anayasada yapılacak radikal değil, küçük değişikliklerle bile "Tayyip Erdoğan'ın damak zevkine uygun" bir yarı-başkanlık sistemine geçilebileceğini iddia etti.
Zaman yazarı Mümtazer Türköne ise, başkanlık tartışmalarında AKP'nin MHP ve CHP'den gereken desteği bulmasının zor olduğunu, ancak BDP'nin "özerkleşme eğilimine güçlendireceği" gerekçesiyle başkanlık sistemine evet diyebileceğini yazdı. Türköne'nin kurduğu bağlantı, yasama yetkisinin zayıflatılması ile ilgili görünüyor. Ancak BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, başkanlık sisteminin bir "tek adam diktatörlüğüne yol açacağını" söyledi.
Hürriyet yazarı Taha Akyol ise, başkanlık tartışmalarının "siyasi kültürümüze katı sunacağını", ancak sistemin uygulanması halinde sürtüşmeler yaşanacağını yazdı. Akyol, başkanlık sistemine geçişin sert şekillerde yaşandığını, ülkelerin normal şekillerde bu usulü benimsemediklerini belirtti.
soL - Haber
.