Koyun sürüsü gibi...
'Emin ÇÖLAŞAN '
SURİYE karasularında bir uçağımızı ve iki pilotumuzu yitirdik. Tayyip zor durumda kalmıştı.
Savaş tamtamlarını piyasaya sürmüş, Suriye’ye posta koymaya başlamıştı bile:
“Gireriz, yıkarız, mahvederiz, ne yapacağımızı görürsünüz!..”
ABD ve NATO ’ya çağrılar yaptı:
“Gelin, hep birlikte Suriye’ye girip Esad’ı devirelim. Bu namussuz bizim uçağımızı düşürdü!..”
“Suriye’nin düşürdüğü uçağımızla” ilgili sert bildiriler yayınlanıyor, hesap sorulacağı dünyaya ilan ediliyordu.
Ancak biz koyun gibi görüldüğümüz için, uçağımızın oraya hangi görevle gittiği, ne yaptığı, nerede ve nasıl düşürüldüğü hep sır olarak kaldı. Taa ki ABD basını, uçağımızın Suriye karasularında düşürüldüğünü (ya da düştüğünü) belgeleyene kadar.
Son gelişme daha da şaşırtıcı:
Genelkurmay bildirisinde olaydan şöyle söz edildi:
“Suriye resmi makamlarınca kendileri tarafından düşürüldüğü iddia edilen uçağımız…”
Şimdi iş daha da karışmış durumda. Önceden sert açıklamalar yapmışlar, hatta pilotlarımızın suyun üzerinde kalması mümkün olmayan postal ve kasklarının denizde bulunduğunu iddia etmişlerdi.
Peki, ne oldu da her şey 180 derece ters döndü? Bizim uçağın başına ne geldi? Yoksa Suriye tarafından düşürülmedi mi? O takdirde, yapılan bunca tantana ve palavradan savaş çığlıkları boşa mı gitti?
Evet, her şey boşa gitti. Amaçları Türk milletini yeni yalanlarla uyutup dikkatleri başka tarafa çekmek, bu yolla oy avcılığı yapmaktı…
Çünkü bizi koyun sürüsü olarak görüyorlar.
Ama Tayyip’in düzmece savaş hevesleri kursağında kaldı.
Uçağımızın ve pilotlarımızın başına neyin nasıl geldiğini bile bilmediği, bilmeden ağlaştığı ortaya çıktı.
Peki, İstanbul’da yaşayan ve korkunç trafik çilesini her gün çeken 15 milyon insanımız koyun sürüsü mü? Kim bilir! İstanbul’da yaşayanlar bunca rezilliğe rağmen her seçimde AKP ‘ye oy verdiğine göre, galiba evet.
İstanbul yönetiminin tam 18 yıldan bu yana bu kafaların elinde olduğunu hiç düşündünüz mü?
Bu kafalar, Tayyip ’in Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiği 1994 yılında İstanbul’a el koydular. Kişiler değişti ama kafalar asla. Ellerinde katrilyonlar var.
Bunca yıldır trafik sorununu çözmediler, sadece yandaşlarına yeni rant kapıları açtılar.
Şimdi İstanbul tıkandı bitti ve Büyükşehir Belediye Başkanı olan Kadir Topbaş tatilde.
Sorumsuzluğun bu kadarı, ancak İstanbul’da yaşayanları ve yolu oraya düşenleri koyun sürüsü olarak görmekle mümkündür. Onlar da bunu yapıp hiç utanmadan tatile çıkıyor.
Ellerine geçirip tepe tepe kullandıkları köşkler ve saraylar yetmedi. Şimdi Bay Abdullah Gül için İstanbul’da yeni bir saray yavrusu oluşturuluyor. Zalim ve gaddar sultan Abdülhamit ‘in saltanatı boyunca yaşadığı, korkudan dışarı çıkamadığı Yıldız Sarayı’nın bir bölümüne şimdi Abdullah yerleşecek.
İşin ihalesi yapıldı, restorasyon başladı. Mabeyn bölümünde Abdullah için hazırlanan yerin büyüklüğü 800 metrekare.
120 metrekarelik kabul odası, beyefendi için 50 metrekarelik dinlenme odası yapılıyor. İşin ihale bedeli sekiz milyon Törkiş lira.
Demek ki kendisinin kullandığı görkemli Huber Köşkü yetmedi, yenisi hazırlanıyor.
Eh, bu da milleti koyun sürüsü olarak görüp ‘Bunlar nasılsa tepki vermez’ dedikleri olayların bir başka örneğidir!
Koyun sürüsü olmasına öyleyiz de, bazı olaylar sürüdeki koyunları bile acayip etkiliyor.
Şu yargının işlerine bakınız!
Türkiye’nin en büyük vurgunlarından biri, şeriatçı
Deniz Feneri Derneği’nde yapılmıştı. Vurguncular Almanya’da yargılanıp hapis cezası aldılar ama Türkiye’deki dava henüz açılmadı…
Çünkü Deniz Feneri, iktidarın koruması ve kollaması altında.
Olaya bakan üç savcı AKP’nin HSYK’sı tarafından görevden alındı. Hırsızlar yerine onlar yargılanıyor.
Dört yıl geçti aradan, dört!.. Dava henüz açılamadı!
Ankara Bahçelievler’de suçsuz, günahsız ve silahsız
Türkiye İşçi Partisi üyesi yedi genci öldüren katiller, yeni çıkan yasa uyarınca tahliye edildi.
Tahliye kararını veren Ankara 3. Ağır Ceza
Mahkemesi Başkanı Ali Altınkaya bu konuda konuştu:
“Bu kararı verirken vicdanımız sızladı ama yapacak bir şey yok. Meclis’in çıkardığı kanun önümüze geldi ve biz onu uygulamakla yükümlüyüz.”
Peki ama Odatv davasında yargılanan gazeteci arkadaşlarımızın durumu ne oldu? Duruşmalarda onlara bir gün olsun “Terör, silah, bomba, örgüt” sorulmadı.
Bilgisayarlarına bir sürü düzmece belge doldurulmuştu. Üniversitelerin verdiği bilirkişi raporlarını mahkeme dikkate almıyor. AKP‘nin
TÜBİTAK‘ı ise bu konudaki bilirkişi raporunu gönderme zahmetine katlanmıyor.
Sanıkların yeni yasa uyarınca tahliye talebi dün mahkeme tarafından reddedildi.
Bu demektir ki, milletvekili olanlar dâhil herkesin tahliye talebi aynı akıbete uğrayacak.
Zaten Tayyip bu konuda yargıya direktifini önceki gün verdi:
“Üçüncü yargı paketinde tutuklu milletvekilleri ile ilgili özel bir düzenleme yapılmadı. Biz bu konuda evet demeyeceğiz.” İşte bu kadar!
Bahçelievler katilleri tahliye edilirken, ötekiler hapishane çilesi çekmeyi sürdürecek.
Bizi koyun sürüsü olarak görenler, olayı şimdiden bitirmiş oldular.
Dünkü Sözcü ‘nün birinci sayfasındaki fotoğrafı gördünüz. AKP İl Kongresi Van şehir stadında yapılıyor…
Devletin Van Valisi olan Münir Karaoğlu isimli şahıs stada gitmiş, parti kongresinin hazırlıklarını denetliyor. Stadın çevresi Vali Bey emriyle yeniden düzenleniyor, içine Tayyip posterleri asılıyor.
Devletin Valisi değil, hükümetin valisi.
Günümüzde işte bunlar var, illerimizi bu kafalar yönetiyor.
Şimdi size yakın geçmişten bir “Vali” örneği vereceğim. Başbakan Turgut Özal en güçlü dönemini yaşıyor. Malatya gezisinde otobüsün üzerine çıkmış, halka hitap edecek. Otobüsün üzeri kalabalık, ahali Özal ‘ı daha iyi görebilmek için tempo tutuyor:
“Çök, çök, çök!..”
Özal yanındakilere emir veriyor:
“Herkes çöksün…”
Vali Naim Cömertoğlu hariç herkes çöküyor.
Özal valiye sesleniyor:
“Vali Bey sen de çök.”
Yanıt mikrofonlardan yankılanıyor:
“Devletin valisi çökmez sayın başbakan.”
Cömertoğlu devletin valisiydi, bugünküler ise hükümetin ve Tayyip’in valisi.
Bizler, koyun sürüleri, işte böyle yönetiliyoruz.
SÖZCÜ