Şam şehri yine yakılıp yıkılıyor...
Şam !..
TARİHİ iç çatışma, karışıklık ve yıkım yüklüdür.
Her dönem dünyanın hakim egemen gücü kimse, onun gözü hep bu şehri ele geçirmeye dikildi.
Bütün dönemlerin Lavransları (egemenin iç çatışma ortamı hazırlayan casusları) bu büyülü şehir halkını birbirine düşürüp içinden çatlattılar. Lavranslar hep başardılar. Asurlular Dimaşki diyorlardı. Araplar sonundaki “i” yi attı. Şam ve Suriye’nin genel adı Arapça Dimaşk diye anıldı.
Arap çölünün kenarında Cebel Kasiyüm dağlarıyla çevrili, suyu meşhur, bağ ve bahçe, çicek diyarıdır. Bu çöl kenarındaki eşsiz su, dünya dünya olalı hep zenginliği, üretimi, ticareti ve medeniyeti kendine çekti.
Tek Tanrılı üç dinin üç kitabı (Musa’nın Tevrat’ı, İsa’nın İncil’i, Muhammed’in Kuran’ı) yazıya aktarılmasının alt yapısını bu şehirde buldu. Tarihte, uzunca bir süre birinci sınıf kültür merkezi Şam şehri oldu.
Şehri Arami Krallığı kurdu. Götüremediler. İlk Lavranslar peydahlandı. Şehir Asurlular’a geçti. Yeni Lavranslar çıktı. Şehir içten yakıldı, düşürüldü. Babilliler, şehrin sahibi oldu. Yine önce Lavranslar sokuldu. Ve ardından Grekler’in oldu. Ve yine iç çatışma. Bu kez şehrin hakimi Romalılar. Şam, Arap çölüne açılan bir kapıydı. Araplar Şam’a bakıyor; onun adında dünyanın bütün güzelliklerini tahayyül ediyor, çiçekler içinde bir bahçe diyarı olan şehrin hazinelerini hayranlık ve ihtirasla süzüyorlardı. Araplar, puta tapıyorlardı. Müslüman oldular. Şam’ın şöhretini Üslam Peygamberi Hazreti Muhammed’e atfettikleri birçok hadisle dünyaya yaydılar. İslamiyet öncesi Üranlılar’ın ataları Sasaniler de şehre göz koydular. Şam, Müslüman Araplar’ın oldu. Arap Müslümanlığı, Helenistik kültürle ilk kez bu şehirde tanıştı.kemalistler.org
Halife Osman’ın çabasıyla “Kuran’ı yazılı olarak tek bir kitapta toplanması” bu şehirde gerçekleşti. Bakırcılar ve kuyumcular pazarları, o dönemin dünya kürsel ticaretinin uğrak merkezi oldular. Şehrin Müslüman Arap Valisi Muaviye, hilafeti ele geçirme kavgasında Halife Osman ile Hz. Ali’nin, biri camide Kuran okurken öbürü camiye namaza giderken, öldürülmesi planlarını Şam şehrinde yaptı.
Muaviye, kanlı halifeydi. Araplar cihan devleti oldu. Şam başşehir yapıldı. Üstanbul’dan mozaikler, çiniler, Mısır’dan ustalar getirildi.
Korkunç para harcandı ve dönemin en büyük camileri ile sarayları yapıldı. Muaviye öldü. Yine yeni Lavranslar bulundu. Abbasiler şehri kanla aldılar. Surları tahrip ettiler. Emevi kabirlerine tecavüz ettiler. Devletin yeni egemeni Abbasiler, başşehri Irak’a taşıdılar. Fakat Şam, başşehir olmasa da yeryüzü cennetiydi.kemalistler.org
Şii Fatimiler, kanlı karışıklıklar çıkartıp şehrin büyük bölümünü yaktılar, yıktılar, ele geçirip 100 yıl sahibi oldular. Türkler ön Asya’ya geldiler. Selçuklu beylerinden Atsız, Şam’ı Fatimiler’den aldı, hutbeyi Abbasi Halifesi adına okuttu. Sonra şehir yine Selçuklu Tutuş’tan, Tuğtekin’e ondan Arap Nür al-Din’e geçti, Nür al-Din’in oğulları Şam’ın hakimi olabilmek için, Lavranslar bulup, birbirlerinin altını oydular, biri öbürünü öldürdü, şehri her seferinde yakıp harap ettiler.
Osmanlı Tarih sahnesine çıktı. Şam, Yavuz Selim’e kapılarını açtı ve İngiliz Lavrans, Arap ile Türk’ün arasına fitne sokana kadar 2 asır boyunca Osmanlı’nın yönetimine kaldı.
Bugün ABD ile Rusya Şam’ın hakimi olmak için savaşıyor. Şam şehri yine yakılıp yıkılıyor. Yeni Lavrans olarak da bizim Başbakan ile Dışişleri Bakanı kullanılıyor. Bu da benim yüreğimi acıtıyor. Şam’ın Osmanlı’dan kopartılmasında Lavrans’ın nasıl rol oynadığını yeniden hatırlamak isteyen okuyuculara; yazar Refik Halid Karay’ın “Gurbet Hikayeleri” kitabındaki “Lavrans” öyküsünü okumalarını öneririm.