Ey Milletin vekilleri, bu ne rahatlık?


EY MİLLETVEKİLLERİ,


TÜM TÜRKİYE KAN AĞLARKEN,
.
SİZ O KOLTUKLARDA


NASIL RAHAT OTURABİLİYORSUNUZ?...


'Ali ERALP '

Oluk oluk kan akıyor.

Ocaklara ateş düşüyor. Katiller bu kez de Foça’da ortaya çıktı.

Ama 8 değil, 18 değil, 28 şehit gelse, AKP yine PKK saldırılarına göz yumacaktır.

Göz yummak zorundadır.

Mecburdur.

Eli mahkûmdur.

ŞEHİTLERİMİZİN GERÇEK KATİLLERİ AKP VE ABD’DİR.

Çünkü iktidar olabilmek ve iktidarda kalabilmek uğruna, kapalı kapılar arkasında Amerika’ya verilmiş sözleri, taahhütleri, atılmış imzaları vardır.

2 sayfa, 9 maddelik gizli anlaşmaları vardır.

Bu anlaşmalardan sonra Anayasa, Meclis, yargı, emniyet anlamını, geçerliliğini ve işlevini yitirmiş, ülkemiz, ABD yasalarına ve yönetimine teslim edilmiştir.

Eğer, Türkiye Cumhuriyeti yasaları bugün yürürlükte olsaydı 700 bin kişilik bir ordunun Genel Kurmay Başkanı haksız, hukuksuz yere “Çete kurmakla, çete yönetmekle” suçlanamazdı.

Yurtsever ve Atatürkçü 68 general 25 kuruşluk CD’lerle zindanlara atılamazdı.

YAŞ paşaları, ABD-AKP istedi diye kendi arkadaşlarının kafasına kurşun sıkamazdı.

Atatürk ve Atatürkçü düşünce mahkûm edilemezdi…

Hele hele kıçı kırık bir terörist çıkıp da:

“Birkaç gün içinde ilçelerde kaymakamlık, askeri birimler, emniyet birimleri ve kamu kuruluşlarını ele geçirip, bazı ilçelerde yönetime el koyacağız…” diyemezdi.

Böyle bir tehdit karşısında Türkiye Cumhuriyeti Devleti gereğini yapar ve Türk ordusunu bin yıllık komşusunun sınırına yığacağına, Hakkâri – Şemdinli hattına gönderir ve uluyan itlerin sesini 2 günde keserdi…

Ama bütün bu saydıklarımızdan bir tanesini bile günümüzde AKP iktidarı gerçekleştiremez.

Kuzey ırak’a giremez.

Kandil’in yanından bile geçemez.

Çünkü Amerika, ordunun harekâtını durdurmuştur. Savaşabilmesi için komutanların ondan izin alması gerekir…

Çünkü 2 sayfa 9 maddelik gizli anlaşmada bunların yapılmayacağına dair Amerikan hükümetine söz verilmiş, taahhütte bulunulmuştur.

Hükümet, aksini gerçekleştirir de yurt savunmasına girişirse “Deliğe süpürülür…”

Bu durumda, AKP’nin yapacağı bir tek şey kalmıştır, sadaka ekonomisi ve din sömürüsü ile uyuşturulmuş, afyonlanmış geniş halk yığınlarına masallar anlatmak, ninniler söylemek, uyanmasını geciktirmek…

İşte şimdi bu yapılıyor.

“Bu topraklarda özerk bir Kürdistan kurulacak, Başkenti de Diyarbakır olacak…” diye uluyan kudurmuş bir köpeği Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Genel Kurmay Başkanı sadece seyrediyor. Somut hiçbir girişimde bulunmuyor. Olayları ve ölümleri sadece “tel’in” etmekle, kınamakla yetiniyorlar. Bol bol konuşuyorlar. Örneğin Cumhurbaşkanı şunları söylüyor:

“Milletimizin birliğini, halkımızın huzurunu hedef alan teröristler, en ağır şekilde karşılığını bulacaktır…” Sonra da ilave ediyor: “Şehit anaları ile bir araya geldiğimde gerçekten söyleyecek söz bulamıyorum…”

Ardından Başbakan alıyor sözü:

“Operasyonlar sürüyor… PKK’nın ipini elinde tutan canilere ve düşman ülkelere haddini bildirecek güçteyiz…”

Kendisini Kuzey Irak’a ve Kandil’e sokmayan, PKK destekçisi Amerika’ya o da tek laf etmiyor, suçu Suriye’nin üzerine atıyor.

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz başlıyor sonra söze:

“Terörle mücadelemiz çok iyi gidiyor…”
Ama şehitlerimiz, kınalı kuzularımız gelmeye devam ediyor. PKK yol kesip adam kaçırıyor. “Vur-kaç” taktiğini bırakarak, alan savaşına geçiyor. Türkiye’den “Kurtarılmış Bölge” alabilmek için günlerce bulunduğu bölgede savaşı sürdürüyor.

Ve sürdürmeye de devam ediyor.

Çünkü, ülkesini komşu devletlerin muhalif güçlerinin, teröristlerinin barınma, eğitim, sağlık, zevk, eğlence cenneti haline getirdiği için AKP iktidarının söz hakkı kalmamıştır artık.

O, ABD ile bir olup komşu ulusların iç işlerine karışmakta, onları mezhep, ırk temelinde bölmeye kalkışmaktadır. “Benim teröristim iyi” demekte, PKK da kafa tutmaya, topraklarımızdan parça koparmaya, kınalı kuzularımızı öldürmeye devam etmektedir… Komşu devletlerden aldığımız notalar da işin cabası…

Bugün Kürt açılımı dedikleri girişimlerin her karesinde ve Suriye saldırılarının her noktasında ABD vardır. Kürt açılımı ve Suriye’nin parçalanması bir ABD açılımıdır. Büyük Ortadoğu Projesinin bir parçasıdır. Irkçı, etnik bir yapılanma temeline dayanmaktadır.

Amerika, bu açılımlarla aslında bir Kuzey Irak açılımı yapmak istemektedir. Kukla Kürt hükümetinin Ortadoğu ülkeleri tarafından tanınmasını sağlayarak, onu koruma altına almak amacındadır. Bunun karşılığında PKK’yı dağdan indirip, silah bırakmasını gerçekleştirecektir

ABD’li James Jeffrey bir söyleşide bunu açık açık vurgulamakta, şunları söylemektedir:

“ (…) Obama yönetimi, Türkiye’nin katkısı olmaksızın bölgedeki sorunlara çözüm bulmanın çok daha zorlaşacağına inanıyor…” (Murat Yetkin, James Jeffrey’le Konuşma, 12 Mart 2009, Radikal)

ABD, Türk ordusunun Kuzey Irak’a müdahalesini önlemek ve daha önemlisi Kuzey Irak’ı BOP için bir sıçrama tahtası yapmak; böylece Kuzey Irak ve Türkiye’nin bütünleşmesi ile ikinci bir İsrail devleti oluşturarak Avrasya’ya hâkim olmak amacındadır…

Bu Kürt kalkışmasından, Amerikan saldırısından ve Türkiye’nin içinde bulunduğu bozuk ortamdan çıkışın bir tek yolu vardır. Bu yol DENİZLİ ESNAFI tarafından keşfedilmiş ve tüm Türkiye’ye ilan edilmiştir. Çarşı merkezine asılan pankartta şunlar yazılmaktadır:

“MEHMETÇİKLERİMİZİN GERÇEK KATİLİ AMERİKA DEFOL. ELİ KANLI DIŞİŞLERİ BAKANI CLİNTON ÜLKEMİZE GELEMEZ…”

Bu pankartlar, tüm Türkiye’nin sokaklarını, caddelerini, meydanlarını, duvarlarını süslediği gün Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı da başlamış olacaktır…

➽ Paylaş: