İşte AKP’nin Türkiye’si!
Pişkinlik
Yekta Güngör ÖZDEN
Toplumsal yaşam, değişik görüntüler ve oluşanlarla akıp gitmekte, kişisel
durumlar insanlık anlayışından değerlere ve ilkelere uzanan bir çizgide, kimi
gün sarsıcı, kimi gün umut verici belirtilerle etkisini sürdürmektedir. Siyasal kesimdeki olumsuzluklar ve düşkırıcı durumlar
çoğu kez düşündürücü olmaktan öte üzücü olmaktadır. “Bu ne biçim tutum? Nasıl
oluyor? Nasıl bu kadar döner? Nasıl bunu yapar? Nasıl bunları söyler-Nasıl böyle
olur?” sorularına neden olan değişiklikler, yanlışlar, yanılgılar her gün ayrı
biçim ve renkte birbirine eklenmektedir.
Terör örgütü militanlarıyla Türklük ve Türkiye düşmanlığını aşan insanlık
düşmanları için övgüler dizilmekte, milletvekili olarak anayasal and içenler
tersine tutumlarla sapkınlarla birlikte olmakta, suçları unutup geçiştirilmekte,
geçici ve sözde siyasal çıkarlar için nutuklar atılmakta, karmaşa ülke dışına
taştığı gibi ülke dışından içeriye de aktarılmaktadır.
Kimileri geçmişlerini, önceki söylemlerini yadsırcasına, yaşanması güç bir
rahatlıkla, eleştirdiklerini övmekte sınır tanımamaktadır. Bir yere getirilen,
kimi olanaklar verilen, kimi unvanlar ve konumlar tanınan kişi, yeni durumunu
sağlayanların kulu-kölesi gibi konuşmaktadır.
Kurduğu örgütle bir şey
yapamayacağını, hakkı olduğunu sandığı yerlere gelemeyeceğini anlayıp tam bir
dönüş yaparak önceden karşı çıktığı yapıya ve liderine bağlılık andı içercesine
yanaşanlar türedi. Sert eleştiriler yönelttiği kişi ve kuruluşların kollarına
atılarak bir tür “günah çıkarırcasına” konuşmalar yapanlar toplumun
tepkisizliğinden yararlanmaktadır. Başkalarının yüzüne bakamayacak bir
utangaçlık yerine yüzsüzlük ve arsızlıkla (pişkinlik) sırıtmaktadırlar.
BDP’lilerin andlarına aykırı davranışlar, kışkırtmaları, taşkınlıkları,
tehdit ve saldırıları siyasetin kara yüzüdür.
Kimileri de bir şeyler söylediğini sanarak uluorta konuşmakta sakınca görmemekte, özellikle cumhuriyetin kurucularını ve altın yıllarını karalayarak liderine yaranma yarışına girmektedir. Yeni koltuğunun sıcaklığıyla “..eski sistemin civataları söküldü, gevşedi. Milletin istediği yeni bir sistemin kurulması lazım. -Türkiye’de çok şükür büyük mesafeler alındı. -Siyasal sistem uzun yıllar boyunca tepeden yürüdü. Bu nedenle millet-devlet anlaşmazlığı ortaya çıktı” diyen yeni AKP’li anlaşılıyor ki kendilerini milletin yerine koyuyorlar, AKP karşıtlarını ya da AKP’li olmayanları hiçe sayıyorlar.
Kendilerinden başkasının geçmişi böyle gelişigüzel suçladığı, laik cumhuriyet
yerine başka bir sistem istediği yok (kürtçüler dışında). “Eski sistem, tepeden
inme” diye suçlandığı, kendilerini iktidar yapan sistem. Demek ki cumhuriyetin
büyük suçu bu.
Son on yılda neler oldu, neler satıldı, neler yıkıldı, neler yitirildi, ne
kadar şehit verildi, hangi organlar ele geçirildi, hukukta, sağlıkta,
güvenlikte, geçim ve yaşam koşullarında neler oldu, zamlar, gamlar, yamyamlar
nedir? Düşünmek, elini vicdanına koymak, başını serin tutarak yargıya varmak
gerekir. Günümüzün olumsuz tabloları büyüyen yakınmalarla ortada iken “mesafe”
alınma sözü herhalde geriye dönüşün anlatımıdır.
Hakkari’de Kurdi-Der Şubesi, Çukurca İlçesi ve köylerinin adının, Anayasa
değişikliğini beklemeden, kürtçe yazılı olduğu harita bastırıp dağıtıyor.
Başbakan Yardımcılarından hacı B. Arınç genel bir giyim yasağı varmış gibi
gerçekdışı konuşuyor. Kimsenin özel yaşamına karışan yok. Anayasa Mahkemesi’nin
yükseköğretim kurumları için sıkmabaş yasağı ile kimi kamu kurumlarının doğal
giyim koşulları var. Anayasa Mahkemesi kararı da iktidarın tutumu ve
yetkili-sorumlu görevlilerin savsaklamaları nedeniyle uygulanmıyor. Tersine,
karara uygun davranan öğretim üyesi cezalandırılıyor. Evler, sokaklar yasak
değil.
Emekli bir orgenerale “Mahkemeden adalet beklemiyorum” dedirtmek ne kadar
acı.
İşte AKP’nin Türkiye’si!
Sözcü