Umut ışıksa, korku karanlıktır...
Umut Korkudan Güçlüdür!
'Mustafa BALBAY '
Toplumda bugün iki his öne çıkıyor; korku ve umut…
İkisi karşı karşıya geldiğinde kazanan,
önünde sonunda umut olur.
Çünkü umut, korkudan güçlüdür.
Umut ışıksa, korku karanlıktır.
Korku ne kadar derin, ne kadar karanlık olursa olsun, küçücük bir ışık bile onu dağıtmaya başlar.
Korku ile umut yan yana olsa bile, barışık değildir. Umut ışığı usul usul güçlenmeye başladı mı, korkuyu korku kaplar. Artık o yok olma sürecine girmiş demektir.
Bu noktada asıl olan umuttur.
2012 Türkiye’de toplumun uyandığı, bu uyanışla birlikte umudun da arttığı bir yıl oldu.
2013, korkunun gerilediği, umudun karşısında eridiği yıl olacak.
***
Bir süredir korku ve umuda ilişkin ayrıca okumalar yapıyorum. Toplumları derinden etkileyen iki his, onların gelecekleri bakımından da çok önemli.
Aylık yazın, sanat, kültür dergisi Kar’ın 40. sayısının dosya konusu korku idi. 7 yazar konuyu değişik açılardan ele almış. Onları okuyunca iki hissi karşı karşıya getirmenin daha da güncel hale geldiğini gördüm.
Korku ilk bakışta büyük bir karabasan gibi görünse de en zavallı durumlardan biri.
İnsanlar zalimlerden korkar. Bu son derece insani bir durumdur.
Ama zalimler korktuklarından daha korkaktırlar.
Zalim, yaptıklarının insanları korkuttuğunu fark edince iktidarını sürdürmek için daha fazla güç kullanmaya başlar. Zamanla zalim, korkutmak için değil, korktuğu için güç kullanır.
Toplumsal kesimlerin korkusu ise daha fazla boyutlar içerir. İnsanlar korkmaya başlayınca artık her şeyi korku unsuru olarak görürler.
Korkunun gözleri çoktur. Her yerden bakar insana. O aşamadan sonra, korkan insan da her şeyden korku üretir.
Korkmak insanidir. İnsani olmayan korkunun esiri olmaktır. Çünkü bu noktadan sonra korku, vazgeçmektir.
Mücadeleden, üretmekten, hakkını aramaktan, onurunu korumaktan vazgeçmektir.
Korku, ruhun kanseridir.
Esiri düştün mü, her yerini, moral değerlerinden başlamak üzere tüm benliğini kemirir. O nedenle maliyeti de çok yüksektir.
Bütün bunlara karşın, umut korkudan daha güçlüdür.
Söz konusu umut olunca bir, binden büyüktür.
On kişi korkuyla birbirine tutunursa kocaman bir sıfır oluşturur.
On kişi umutla yan yana gelirse ne olur?
Bu satırları okuyanlar lütfen on tane bir rakamını yan yana yazsın…
Belki yanında kâğıt kalem olmayan vardır, işte yazıyorum:
1.111.111.111…
Yani, bir milyar yüz on bir milyon küsur…
Küsur bile, on kişilik sıfırdan kaç kat büyük…
On umudun yarattığı bu rakamın gücünü bilen Anadolu insanı şu sözü üretmiştir:
Umutsuzluk yalnızlıktan doğar!
Umudunu yeşerten insanlar, yalnızlıklarını yendikleri gün güçlerinin de ayırdında olacaklardır.
***
Yukarıda birbiriyle yarıştırdığımız korku ve umut 2013 yılının iki belirleyici unsuru olacak.
Ben tarafımı belirledim.
Umuttan yanayım.
1 Mayıs’ta, 19 Mayıs’ta, 9 Eylül’de, 29 Ekim’de, 10 Kasım’da, 13 Aralık’ta, 23 Aralık’ta bir araya gelenler umudun rakamlarını yazdılar.
2012, 2013’e böylesine büyük bir umut devretti.
2013, bu umudun daha da büyüdüğü yıl olacak.
Her bilinçli insan kendisiyle başbaşa kalıp şu kararı verecek:
Korkunun esiri mi olmalı, umudun sahibi mi?