'ABD-AKP-PKK Şeytan Üçgeni'ni yıkacağız
TÜRKİYE’Yİ GERİ ALACAĞIZ…
Ali ERALP
Döneklik, onursuzluk, yalakalık, talan, yalan dolan, yozlaşma diz boyu…
Koca koca devlet adamları, bakanlar, başbakanlar, yazarlar, çizerler,
sanatçılar bugün söylediklerini bir gün sonra yalanlıyorlar.
Müdürler, genel müdürler, valiler bakanların önünde hokkabazlık
yapıyorlar,
Onların hoşuna gitmek, onları güldürmek için utanmasalar amuda kalkacaklar ya
da gerdan kırıp, göbek atacaklar…
“Başbakan emretsin, Genel Merkezin camlarını silerim” diyen
bakan mı ararsın, öğrencilere “Başbakanı seven süt içsin” diyen
vali mi ararsın, “Başbakan’a dokunmak bile bence ibadettir”
diyen milletvekili mi ararsın, tümü de bu AKP iktidarında ortaya çıktı.
Ya koca koca, anlı şanlı medya patronlarına ne demeli… Korkularından her gün
şekil ve düşünce değiştiriyorlar. Vergi memurları her gece rüyalarına giriyor.
“Ya gelirlerse… Ya AKP icraatlarımızı beğenmezse…” Yatıp kalkıp
kâbus görüyorlar.
Bu nedenle doğruyu söyleyen, yazan köşe yazarlarını dokuz köyden kovuyorlar.
Ya da kısıtlamalar, sansürler getiriyorlar. Ve gazetelerinde, televizyonlarında
asla ve kat’a her gün yapılan zamlara, patlayan bombalara, sınırdaki çocuk
ölümlerine yer vermiyorlar. Suriye rezaletini, şehit haberlerini görmezden,
duymazdan geliyorlar…
AKP iktidarında yalakalık en geçerli meslek oldu.
Sağımız, solumuz, önümüz arkamız ikiyüzlü politikacılarla kuşatıldı. Nefes
alamıyoruz, nefes…
Toplumumuz bukalemun gibi renk değiştiren insanlarla dolup, taşıyor.
Eğer bize ulaşan haberler doğruysa, komutan yakınlarından bazıları da
son konuşmalarından ve hastane ziyaretinden sonra RTE’ye dua etmeye, onu
kurtarıcı gibi görmeye başlamışlar.
Böylece Başbakan, “Balyoz Davası
Savcılığı”ndan, “Balyoz Davası Avukatlığı”na terfi
ettirilmiş oldu. Hem de mazlumlar tarafından, hem de AKP iktidarı kurbanları
tarafından…
Bugüne değin eğilmeden, bükülmeden dik duruş sergileyip, haksızlığa karşı çıkan; kar demeyip, kış demeyip mitingden mitinge koşan, hukuksuzluğa, adaletsizliğe aslanlar gibi direnen tutuklu yakınlarına, “Vardiya Bizde” üyelerine sesleniyorum şimdi:
“Oyuna gelmeyin lütfen. Aldanmayın.”
Bu bir “Referandum” oyunudur. Bu bir başkanlık sistemi
oyunudur. Bu bir “Bölünme Anayasası” oyunudur. Başbakan
hâlâ Ergenekon’un savcısıdır.
Recep Tayyip’in komutanlar hakkında birden düşünce ve söylem
değiştirmesi karşısında Eski Genel Kurmay Başkanı İlker
Başbuğ’un dediği gibi, “Gökyüzünden bir vahiy mi indi ki TSK
şöyle oldu, böyle oldu. Bizim duruşumuzda ve düşüncelerimizde herhangi bir
değişiklik yok ama dışarıda böyle değil, 180 derece dönüşler olabiliyor. Her an
için her türlü politika değişiyor. Merakla izliyoruz.”
Başbakan, Suriye politikası, “APO ilişkisi ve APO
muhabbeti” nedeni ile kaybettiği oyları yeniden kazanmak için taktik
değiştirmiştir. Ama stratejisi değişmemiştir. Yani varmak istediği nihai hedef
BOP planı çerçevesinde “Başkanlık Sistemi” ve bir “Türk
– Kürt Federe İslam devletidir.”
Ne var ki artık mızrak çuvala sığmamaktadır. Ulusumuz da yavaş yavaş bu kötü
gidişin, yalan dolan, talan ortamının farkına varmaya başlamıştır.
Adaletsiz, kanıtsız, belgesiz yargılamalar sonucunda komutanlara verilen 18 –
20 yıl hapis cezaları halk arasında da tepki toplamaktadır.
Bomba yüklü araçlar, patlamalar, ölümler, Suriyeli katiller, hırsızlar, eroin
ve kadın satıcıları ile güneydoğu sınırımız yolgeçen hanına dönmüştür.
Kovboyların Teksas’ına dönmüştür. Halkımız bu durumdan rahatsızdır…
İnsanlarımız bugün işsiz güçsüz dolaşıp, açlık sınırının altında yaşarken,
Türkiye Cumhuriyeti 300 bin Suriyelinin bakımını üstlenmiştir. Başbakanın
verdiği bilgiye göre bugüne değin bu vatansızlara, bayraksızlara, kitapsızlara
harcanan para 600 milyon dolardan fazladır…
Sıfır sorunlu dış politika izleyeceğini söyleyen AKP iktidarının Ortadoğu’da
kavgalı olmadığı tek ülke yoktur. Koskoca Türkiye Cumhuriyetinin bugün bölgede
kala kala iki dostu kaldı; birisi Aşiret reisi Barzani, ötekisi
terör örgütünün Başkanı, Bebek Katili APO.
Ama Ziya Paşa’nın dediği gibi artık “Bu terazi, bu
kadar sıkleti çekmez…”
Bu rezil ortam, bu yoz, bozuk düzen yedi bin yıllık Türk devletine fazla
gelmektedir. Ağır gelmektedir. Zul (başa bela) gelmektedir.
Bu ABD – AKP – PKK Şeytan Üçgeni mutlaka kırılacaktır.
Yıkılacaktır.
Çökecektir.
Çünkü sorgulama başlamıştır. Gerçekler birer birer gün yüzüne çıkmaya
başlamıştır.
Hırsız, çaldığı minareye artık kılıf bulamamaktadır.
Muhalefetin bir kesiminde, işçi sendikalarında uyanış, direnme, bütünleşme,
ulus ve ulusal devleti koruma, kollama çabaları uç vermektedir,
filizlenmektedir. Gençlik ayaktadır.
Bu bütünleşmenin yanında, halkta da uyanış başlamıştır. Metropol Araştırma
Şirketinin 2502 kişi arasında yaptığı araştırmaya göre Recep Tayyip ile
Abdullah Öcalan arasında gerçekleştirilen müzakereye halkın sadece
yüzde 25’i destek vermiştir. Yani bu görüşmeye karşı çıkanlar arasında AKP’liler
de vardır. Yine aynı şirketin yaptığı ankete göre halkın yüzde 83’ü
APO’nun “Ev hapsine” karşıdır.
AKP teşkilatından istifalar her geçen gün biraz daha
artmakta, muhalif gruplar her geçen gün biraz daha çoğalmaktadır…
Başbakanın hastane hastane dolaşması, komutanları göklere
çıkarması bundandır.
Yalakaların, “koltuk değnekleri”nin de bu gidişattan ders
çıkarmalarını öneririz. Sonra sığınacak makam, kaçacak delik bulamayacaklardır.
ABD ve AKP istese de istemese de yalan, dolan, talan üstüne
inşa edilen ve harcı da “din sömürüsü” olan bu binanın taşları
yerinden oynatılmaya başlanmıştır.
Ve bu çürük yapı, önünde sonunda halkın 7 -8 şiddetindeki depremi, darbesi
karşısında mutlaka ama mutlaka çökecektir.
21. Yüzyılın muhteşem (!) sultanları da böylece güneşin balçıkla sıvanamayacağını er ya da geç anlayacaklardır.
Türkiye, Türkiye Cumhuriyeti halkı tarafından geri
alınacaktır.
İlk Kurşun