Ayaklar altındaki hukuk ve açık tehdit..
HUKUK MU?
Suay KARAMAN
Anayasamızın ikinci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik ve
sosyal bir hukuk devleti olduğu yazılıdır.
Demokratik olan devletimizde, siyasi iktidarın demokrasi dışı tutum ve
davranışları bütün hızıyla sürmektedir. Laik olan devletimiz, laiklik dışı tutum
ve davranışlarla, rejim değişikliğine doğru sürüklenmek istenmektedir. Üstelik
siyasi iktidarın, laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu Anayasa Mahkemesi
kararıyla belirlenmiştir. Laikliğe karşı eylemlerin odağı olan bir siyasi
iktidarın, halen laik bir cumhuriyeti yönetmesi ise korkunçtur ve yeryüzünde
başka bir örneği yoktur.
Sosyal devlet ilkesi ise, yapılan özelleştirmeler ile
bitirilmiş, başta eğitim ve sağlık olmak üzere her şey paralı duruma
getirilmiştir. Hukuk devleti ilkesi de ayaklar altına alınmıştır. Zaten başbakan
kuvvetler ayrılığı ilkesinden rahatsız olduğunu açıkça söylemektedir. Hukuk
çiğnenmeye başlanınca, tüm olumsuzlukların arka arkaya gelmesi
kaçınılmazdır.
Siyasi İslam’ın simgesi olan türbanın yükseköğretim
kurumlarındaki yasağı, Anayasa Mahkemesi kararlarına göre devam etmektedir.
Anayasa’da tanımını bulan laiklik ilkesi, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay
kararlarında vurgulandığı gibi, siyasal İslam’ın simgesi olan türbana geçit
vermemektedir.
Bunun dışında Anayasa Mahkemesi, bazı partilerin, yükseköğretim kurumlarında
öğrencilerin başörtüsü kullanmalarını destekleyen davranışlarını ve siyasal bir
simge olan türbanın, eylemli bir durum yaratılarak TBMM’ne taşıma girişimini,
laiklik ilkesine aykırı bularak kapatma nedeni saymıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de türban yasağının, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi’nin din ve inanç özgürlüğü ile eğitim alma hakkına
ilişkin düzenlemelerine aykırı olmadığına karar vermiştir. Demokrasi ilkesi
yönünden başkalarının hak ve özgürlükleri ile kamu düzeninin korunması amacıyla
getirilen bu yasağın meşru olduğunu karara bağlamıştır.
Bütün bu gelişmeler ortadayken, Ege Üniversitesi öğretim üyesi Prof.
Dr. Rennan Pekünlü, türbanlı öğrencileri sınıfa almadığı gerekçesiyle açılan
davada, İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 13 Eylül 2012 tarihinde verdiği karar
sonucunda iki yıl bir ay hapis cezasına çarptırılmıştır. Halbuki
öğrenciler derse girmiş, Rennan Pekünlü sadece türbanlı olarak derse girdikleri
için tutanak düzenleyerek, dekanlığa göndermiştir. Türbanlı öğrenciler,
ifadelerinde derslere alınmadıklarını söylemişler ve mahkeme de türbanlı
öğrencilerin eğitim hakkının engellendiği savıyla ceza vermiştir.
Prof. Pekünlü, YÖK’ün ve Ege Üniversitesi yönetiminin sözlü
“kanunsuz emrini” dinlememiş, anayasal kuralları ve yüksek
mahkeme kararlarını uygulayarak görevini yapmıştır. Yaptığı bu görev sonucunda
yasalar ve AİHM kararına uyduğu için cezalandırılmıştır.
Yasaları uygulayan Prof. Pekünlü’ye ceza verilmesi,
cumhuriyeti ve laikliği savunanlara açıkça bir tehdittir. Rennan
Pekünlü, susturulmuş üniversitelerde yasaların kendisine yüklediği
sorumlulukları yerine getirme cesaretini onurla gösteren ve direnen bir abide
olmuştur.
Hukuk ayaklar altına alınırken, Adalet Bakanlığı ve TBMM Başkanlığı
görevlerinde bulunan AKP Genel Başkan Yardımcısı, hukukçu Mehmet Ali
Şahin, Nevşehir’de partili gençlere şunları söylemiştir:
“Hiçbir yasal düzenleme, kanun değişikliği, anayasa değişikliği
yapmadık. Şu anda üniversite kapılarında inancı gereği başını örttüğü için
kapıdan çevrilen kızlarımız, rahatlıkla okullarına, üniversitelerine
girebiliyorlar. Artık Türkiye, başörtülü kızlarımızın değil, onların okuma
hakkını engelleyenlerin cezalandırıldığı bir Türkiye haline gelmiştir.”
Bu sözler açıkça hukuksuzluğun itirafıdır, yapılan hukuksuzlukla övünmektir.
Ayrıca Prof. Dr. Rennan Pekünlü’nün cezası henüz
kesinleşmemiştir ve davası Yargıtay’dadır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı,
Yargıtay 4. Ceza Dairesi’ne ilettiği görüş ile, Rennan Pekünlü
hakkında “kararın anayasal sisteme aykırı olduğu yolundaki temyiz
itirazının reddedilerek hükmün onanmasını” talep etmiştir.
Mehmet Ali Şahin’in bu sözleriyle resmen yargı etkilenmeye
çalışılmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu
Anayasamızda yazılıdır ama AKP iktidarı ile bu ilkeler sadece şekilsel olarak
yürürlüktedir. Buna son vermek için, rejim değişikliğine dur demek için,
bütün yurtsever güçlerin, güçlerini birleştirmesine gereksinim vardır.