Bu hesap sorulacaktır..
ÇUVALDAN BALYOZA
Suay KARAMAN

CIA eski Ankara İstasyon Şefi Graham Fuller’in 2008 yılında
Türkçe’ye çevrilen “Yükselen Bölgesel Aktör Yeni Türkiye
Cumhuriyeti” adlı kitabında, ülkemize karşı yapılmak istenen
emperyalist oyunlar açık açık yazılmıştır; “Türkler Kemalizm’i terk edip
ılımlı İslam’ı benimsemelidir. Ilımlı İslam, Kemalizm’i silmeye yönelik bir
karşı devrimdir. Bu devrimin karşısındaki tek güç, Türk Ordusu ile ulusalcı
aydınlardır ve tasfiye edilmeleri gerekir.”
Tasfiye süreci için özellikle yetkililerin sessiz kaldığı çuval geçirme
olayından sonra Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde oyunlar
oynanmaya başlandı. Sürekli TSK’nin üzerine gidildi, psikolojik operasyonlarla
yıpratıldı ve sesini çıkaramaz duruma getirildi. Uydurma nedenlerle TSK
karargahı basıldı ve günlerce arandı. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde,
kendi ordularını, çete ile eş gören bir anlayış yoktur. Cami bombalamak, suikast
düzenlemek, Balyoz ve benzeri gibi planlar yapmak, TSK’nin işi değildir ve
hiçbir zaman da olmamıştır.
Toplumda en güvenilir kurumların başında gelen
TSK’yi, bir düşman ordusu olarak görenler, TSK’ye olan güveni sarsmak için,
yandaş basın ve emperyalist güçler tarafından bilinçli bir şekilde saldırılar
planladılar.
Bu saldırılardaki amaç ulusal ordunun ve ulusal devletin belinin
kırılmasıdır. Bu nedenle tüm karanlık oyunların saldırı odağında, özellikle TSK
bulunmaktadır. Çünkü Atatürk İlke ve Devrimleriyle özdeşleşen laik ve
demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni, ılımlı İslam
denen, ucube bir ideolojiye doğru sürüklemek için, en büyük engel olarak görülen
TSK’nin etkinliğinin azaltılması gerekiyordu.
TSK’nin etkinliğinin azaltılması için düzmece kanıtlarla, sahte Ergenekon
Davası, sahte Balyoz Davası senaryoları düzenlenmiş ve Türk Silahlı Kuvvetleri
kafeslenmiştir. Bugün ikinci yılı dolan Balyoz davasında 325 suçsuz
insana hüküm giydirilmiştir. Silivri mahkemeleri, hukuk ve adaletin olmadığı
duruşmalar sonucunda 1560 maddi hatanın yanı sıra, 23 bilirkişi raporunu da
görmezden gelerek yaptıkları yargılama sonucunda karar vermiştir. Bu
karar da diğer Silivri kararları gibi adalete olan inancın yitirilmesine yol
açmıştır.
Bütün bu olanları görmeden, anlamadan başbakanın ve ABD’nin Türkiye
Büyükelçisi’nin timsah gözyaşları sözlerine aldanmamak gerekir. Silivri
mahkemeleri siyasi iktidar tarafından arkalarına ABD desteğini alarak
kurulmuştu. Amaç, TSK’yi ve muhalefetin ulusalcı kesimlerini dağıtmak, teslim
almak ve iktidarın önündeki tüm güç odaklarını yok etmekti.
Tarih bize
göstermiştir ki, bizim düşmanımız Pentagon’dur, ABD’dir, AB’dir, kısaca
emperyalizmdir.
Geldiğimiz noktada emperyalist güçler şimdilik amaçlarına ulaşmış
gözükmektedir. TSK neredeyse dağılmaya yüz tutmuştur. Birçok subayın
hızla yayılan istifaları, atanacak komutan bulunamaması, subaylarda yurt sevgisi
ve askerlik motivasyonunun dibe vurmasına neden olmuştur. İşte bu durumda
başbakan ile ABD Büyükelçisi aynı fikirdedir. Çünkü Silivri yargılamaları
amacına ulaşmıştır. Türk ordusu kafeslenmiş, ulusalcı aydınlar tasfiye
edilmiştir.
Silivri mahkemelerinin verdikleri kararlarla yıllarca tutuklu kalarak zulüm
gören yurtseverlerin uğradıkları maddi ve manevi kayıpların hesabını kimler
verecektir? Bu süreçte hayatlarını ya da sağlıklarını yitirenler ne olacaktır?
Hukuk birgün herkese gerekecektir. Bunu unutanlar, mutlaka bu yaşananların
hesabını verecektir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşadığı bu güzel topraklarda, bu
zulümlerin, bu karanlığın hesabı emperyalistlerden ve yerli işbirlikçilerinden
birkez daha sorulacaktır. Herkes bunu bilmek zorundadır…
İlk Kurşun