Enflasyon mu atmasyon mu?

Hafta başında Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan ve beklentilerin üzerinde gerçekleşen ocak ayı enflasyon verileri ücretlilerin reel gelirini hiçbir şekilde yansıtmıyor!

Enflasyon tartışması: 

Enflasyon mu atmasyon mu?


Siyasal iktidarın açıklarını kapatmak için kullanılan bir yöntem haline gelen enflasyon hesaplamasında yapılan son değişiklikler tartışmaları yeniden alevlendirdi. Enflasyon neyi ölçüyor?

  • Hafta başında Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan ve beklentilerin üzerinde gerçekleşen ocak ayı enflasyon verileri ücretlilerin reel gelirini hiçbir şekilde yansıtmıyor.

Yenilenmiş enflasyon sepetine uygun olarak yapılan hesaplamaya göre, ocak ayı Tüketici Fiyat Endeksi yüzde 1.65 oranında artmış; Üretici Fiyat Endeksi ise yüzde 0.18 oranında gerilemişti. Enflasyon hesaplamasında kullanılan tartışmalı metodolojinin yanı sıra, yenilenen ölçüler de emekçilerin satın alma gücündeki gerilemeyi sergilemekten çok uzak bir nitelik taşıyor. Bu bağlamda, enflasyon hesaplamasının hükümetin açıklarını kapatmak için kullanılan bir yöntem olduğu ifade edilebilir.

Enflasyon nasıl belirleniyor
 
Ülkedeki mal ve hizmet fiyatlarındaki genel yükselişi ifade eden enflasyon şöyle belirleniyor:
TÜİK önce hane halkı bütçe anketi ile Türkiye ortalamasında hanelerin harcamalarının yapısını belirliyor. Sonra hane halkının aylık harcama ağırlıklarına göre her ay, tüm il merkezlerinde ve 74 ilçede 27 bin 500 işyerinden 375 bin fiyat derleniyor. 4 bin 176 kiracının kira ödemeleri izleniyor. Fiyat belirlenirken coğrafi bölgelere veya nüfusun gelir durumuna göre herhangi bir ayırım yapılmıyor. 

Hesaplamada yurtiçinde mal ve hizmet tüketmek amacıyla yapılan, tüm nihai parasal tüketim harcamaları esas alınıyor. Tüketici Fiyatları Endeksi’nde tüketicinin satın alış fiyatları kullanılıyor. Fiyatlar, vergiler dâhil peşin ödemeler şeklinde tespit ediliyor.
TÜİK tarafından yapılan resmi hesaplamalarda enflasyon sepetinde 444 ürün ve bin 169 ürün çeşidi bulunuyor. Ancak emekçilerin 444 adet ürün mal ve hizmet tüketmediği biliniyor. Ücret ve maaşıyla geçinenlerin harcamaları ve bu harcamaların ağırlıkları ile TÜİK’in ağırlıkları birbirinden farklı. Emekçilerin tüketim harcamalarında gıda harcamalarının ağırlığı büyüktür.

Enflasyon hesaplaması mahkemelik olmuştu
 
Öte yandan, TÜİK‘in enflasyon hesaplanma yöntemi 2007 yılında Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) tarafından mahkemeye taşınmıştı. 

EMO’dan yapılan açıklamada şunlara dikkat çekilmişti:

“TÜFE değişim oranının hesaplanmasında kullanılan verilerde, bu oranın düşük tespit edilmesine yönelik kimi ani değişiklikler yapılmıştır. Bu değişim, Kurum tarafından 18 Ocak 2007‘de açıklanan 2007 TÜFE sepetinde ve madde ağırlıklarında güncelleme işlemiyle başlamıştır. Buna göre, TÜFE içerisinde yer alan ana harcama grupları için daha önce tespit edilmiş olan ağırlıklar değiştirilmiştir. Yapılan değişiklikler, fiyatı artan tüketim mallarının ağırlığının düşürülmesi, fiyatı azalan malların ağırlığının ise artırılması şeklinde olmuştur.

Örneğin, alkollü içecekler ve tütün grubunda bulunan tüketim mallarının fiyatlarında önemli artışlar gerçekleşmiştir.”

Sorunun kaynağı siyasi iradede
 
Konuyu köşesine taşıyan Dünya Gazetesi yazarı Mehmet Uğur Civelek, bu olumsuz tablonun sebebini hesaplamayı yapan kurumda değil, siyasi iradede aramak gerektiğine dikkat çekti. 2005 yılında uygulamaya giren yeni yaklaşım ile her yıl yenilenen tartıların hesaplanma şeklinin değiştiğini belirten Civelek, Hanehalkı tüketimine ek olarak kurumsal tüketim ile turistler gibi yerleşik olmayanların da harcamalarının kapsama alındığını ifade etti. 

Bu yolla gıda ve alkolsüz içecek gibi zorunlu ihtiyaç maddelerinin hesaplamada kullanılan ağırlığının önemli ölçüde gerilediğini, döviz kurundaki gelişmelere hassasiyet artarken mevsimlik dalgalanmaların etkisinin azaldığını belirten Civelek, böylece enflasyon görünümünün ve eğiliminin “güzelleştirildiğini” dile getirdi.

“Bu metod büyük çoğunluk aleyhine ancak sistem lehine dengesizlik yaratıyor”
 
Söz konusu hesaplama metoduyla hanehalkı gelirinde yaşanan erozyonu ölçmekten uzaklaşıldığını ifade eden Civelek, büyük çoğunluk aleyhine ancak sistem lehine giderek büyüyen dengesizliklerin açığa çıktığını kaydetti.

Bu dengesizliklerin düzeltilmediği takdirde istikrarsızlığın ve kaosun büyümesinin kaçınılmaz olduğunu savunan Civelek, bu yöntem ile çoğunluk aleyhine birikerek büyüyen ve giderek tehlikeli hale gelen bir dengesizlik yaratıldığını vurguladı.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun siyasi iradenin onayı ve desteği ile 2005'te benimsediği metodolojiyle dengesizliği büyük bir soruna dönüştürdüğünü ifade eden Civelek, bu yaklaşımın Türkiye ekonomisini içinden çıkamayacağı bir durgunluğa mahkûm ettiğinin altını çizdi.

“Bindik bir alamete, gidiyoruz...”
 

Enflasyonun yalnızca bir sonuç olduğunu ve olduğundan düşük göstermenin, güzelleştirmenin kısa vadede günü kurtarmak anlamına geldiğini söyleyen Civelek, orta-uzun vadede ise bu durumun bindiğin dalı kesmek anlamına geldiğini dile getirdi.

Söz konusu politikalarla geniş kesimlerin çaresizliğe mahkûm edildiğini belirten Civelek, “Satın alma güçleri her yıl bir kaç puan azalan geniş kesimler bunun olmayacağı varsayımına göre verilen kredileri geri ödeyebilir ve eski yaşam standartlarını koruyabilirler mi? “ diye sordu.

“Ne diyelim; bindik bir alamete, gidiyoruz...” diyen Civelek, ekonominin durgunlaşmaya başladığı bu dönemde söz konusu dengesizliğin istikrarsızlık ve kaos dışında başka bir sonucu olamayacağına işaret etti.

➽ Paylaş:
“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..