Haçlı emperyalizminin ağır saldırısı..
MOBİLİZASYON OPERASYONU
Av. Hüseyin ÖZBEK
İstanbul Barosu Genel Sekreteri
Halk açısından dinsel kimlik aynı zamanda milli kimliktir. Dini aidiyet
ile milli aidiyet çatışan iki ayrı değer değildir. Onun nazarında dinsel
kimlikle milli kimlik birbiriyle örtüşen, sarmallaşan, ayrılması olanaksız bir
alaşımdır. Türk kelimesi Müslümanlığı da
içine alan bir kavram genişliğine sahiptir.
Dini inancının ulusal kimliğini de
ifade ettiğini düşünmektedir. Bu alaşım farklı alt kimliklerden gelenleri de
içine alarak daha kapsayıcı bir üst değere dönüşerek Türk ulusunu
oluşturmaktadır.
Bir üst değer normuna dönüşerek ulusun tümünü kapsayan milli-dini
kimlik sarmalı yaşanan coğrafyayı sıradan bir toprak parçası olmaktan çıkarıp
uğruna her türlü özverinin gösterileceği vatan haline
getirmektedir.
Toprak üzerinde sabit olan mal varlıklarının nakli olanaksızdır. Bu nedenle
de eşya hukukumuzda taşınmaz olarak tanımlanmaktadır. Ulusun ortak
paydasına, milli kimliğine dönüşmüş din algısını taşınmaza
benzetebiliriz. Millet için ortak değer olan dinsel aidiyet duygusu
gerçekten de taşınmaz üzerindeki iştirak halinde mülkiyet
olarak tanımlanabilir.
Bireysel inanç ve aidiyetin toplumun tümünü kapsar hale gelmesiyle milli
kimlikle sarmallaşıp taşınmazlaşan din algısı ulus birliğinin, toplumsal
dayanışmanın sigortasına dönüşmektedir. Tarih sahnesine çıkışından günümüze
uzanan yolculuğunda edindiği deneyimler, yaşanılan ortak acılar, paylaşılan
zaferlerin damıtılmış tortusu ulusun kolektif kimliğini oluşturur. Ortak tarihi
geçmişin mirası duygu, düşünce birlikteliğinin, toplumsal psikolojinin temelinde
zamanla salt inanç olmanın ötesine geçerek milli kimlik, milli
kültür haline gelen din algısı vardır.
Milletin zor zamanlarında, yok oluş tehlikesinin kapıya dayandığı
anlarda direncin, baş kaldırının enerji kaynağı yukarıda bahsedilen din
algısıdır. Almanlar bu durumu Volk İslam-Halk İslam’ı
olarak adlandırmaktadırlar. Her ferdin hissedarı olduğu milletin müşterek
taşınmazına, bireyselleştirdiği kolektif kültürüne dönüşmüş olan en geniş
halkayı oluşturan bir algıdan bahsetmekteyiz. Bu açıdan değerlendirildiğinde
İslam’ ın evrensel bir din olmasının yanında Türk ulusu için milli
kimlik olması sosyolojik bir gerçekliktir. Bu çerçeve içinde derin bilinçaltında
yaşattığı inanç aidiyeti ülke bütünlüğüne yönelik her türlü tehdit karşısında
insanımızın bireysel tepkisini tetiklerken ulusal dayanışma duygusunu da
yükseltmektedir.
Bireysel davranış biçiminin yanında kolektif kültüre, ulusal karaktere
dönüşmüş din algısından rahatsız olanlarca İslam’ın bu formunu ortadan kaldırmak
için öncelikle yapılması gereken nedir sorusuna gelebiliriz artık:
Emperyalizm milli kimliğe dönüşen, vatanı kutsayıp uğruna ölümü şehitlik
sayan bir din algısından rahatsızdır. Ulus devletle, Cumhuriyet’le,
Atatürk’le barışık, ulusal bağımsızlık konusunda duyarlı, milletin müşterek
taşınmazına dönüşmüş inanç anlayışının değişmesini istemektedir. Almanların Halk
İslam’ı dedikleri, milletin ruhunda kök salan, derin bilinçaltında yaşattığı
milli kodlarla örtüşen inanç motifini ortadan kaldırma operasyonunun temel
hedefi İslam’ı gayrimenkullükten çıkarıp menkullüğe, dönüştürmektir. Sistem DNA’
sıyla oynanmış, milli kimlik olmaktan çıkarılmış, ulus devletle, bayrakla,
ülkenin kuruluş değerleriyle kavgalı mobilize İslam istemektedir!
Türkiye coğrafyasından sökülüp vatansızlaştırılacak,
bayraksızlaştırılacak, milletsizleştirilecek, Batı’nın derin laboratuarlarında
DNA’ sıyla oynanarak mobilize hale getirilip Brüksel’e, Berlin’e, Londra’ya,
Paris’e, Washington’a taşınacak bir sömürge İslam’ ı için kollar sıvanmıştır!
Yatırımlar boşa gitmemiş, laboratuar araştırmaları olumlu sonuçlanmıştır.
Emperyalizmin buyruğuna teşne kimi hoca efendiler aracılığıyla halkın müşterek
değeri, direnç kaynağı olmaktan çıkarılıp, ulusa ve ülkeye düşmanlığa
programlanmış, cemaat halkasının dışındakileri öteleyen emperyalist
laboratuarlarının köleleştirme reçetesi millete din olarak dayatılmaktadır.
Sistem Türkiye Cumhuriyeti’ nin kuruluş değerlerine, ulus devlet
yapısına, üniterliğine, rejimine karşı açtığı savaşta koçbaşı görevini mobilize
İslam’ın kadrolarına vermiştir. Milli kimlikle, milli kimliğe dönüşen İslam’la
kavgalı, menkulleştirilen, emperyalizmin çıkarları doğrultusunda
ılımlılaştırılıp mobilize hale getirilen bir suni yazılım din olarak şırınga
edilmektedir.
Ulusun müşterek taşınmazına, kolektif kimliğine dönüşmüş inancın
yerine milli olan her şeye düşman, laboratuar ürünü gayrı milli sömürge İslam’ı
dayatılmaktadır. Emperyalizmin buyruğundaki hoca efendinin ardına düşüp sistemin
gönüllü köleliği, kendi ulus devletine karşı savaşmak cihat olarak
nitelenmektedir! Haçlı laboratuarların ürünü mobilize anlayışın yandaşları
nazarında ulus devlet hasım, emperyalizm hısımdır. Mobilize İslam’ın kadroları
aidiyet ve yön duygusunu yitirdiği için ulus devletlerine karşı ibadet vecdiyle
verdiği savaşı hizmet ve dindarlık olarak algılamaktadır!
Milli kimliğe dönüşen Halk İslam’ına, ulusa ve devlete karşı cepheye
sürülen Mobilize İslam’ ın harekat planları Atlantik ötesinde yapılmakta,
lojistiği yine aynı merkezce sağlanmaktadır. Planı uygulamaya sokanlar Türk
kimliğine, kültürüne, bilinçaltında yaşattığı milli kodların tahribine yönelik
sistemli ve sinsi saldırı sonucu kolektif hafıza silinir, yön duygusu
yitirilirse ulusun dağılıp milli coğrafyanın parçalanacağını
bilmektedirler.
Ülkenin kuruluş değerlerine bağlılıkta ısrar eden sivil ve askeri bürokrasiyle, rejimi savunan yargı mobilize kadroların tam anlamıyla kuşatması altındadır. Kitleleri gönüllü köleleştirmenin narkozu olarak uygulamaya sokulan sömürge yazılımının mobilize kadroları, devletten tasfiye edilenlerin yerini almakta, gönüllü sömürgeleşme tamamlanmaktadır.
Ülkenin kuruluş değerlerine bağlılıkta ısrar eden sivil ve askeri bürokrasiyle, rejimi savunan yargı mobilize kadroların tam anlamıyla kuşatması altındadır. Kitleleri gönüllü köleleştirmenin narkozu olarak uygulamaya sokulan sömürge yazılımının mobilize kadroları, devletten tasfiye edilenlerin yerini almakta, gönüllü sömürgeleşme tamamlanmaktadır.
Haçlı emperyalizminin mobilize kadrolarının ağır saldırısı karşısında
Türk ulusunun bilincinin çökmesi, direncinin kırılması durumunda Türkiye
Cumhuriyeti olmaktan çıkıp uşaklığı ve itaati din belleyen kölelerin
coğrafyasına dönüşüm kaçınılmazlaşacak gibi görünmektedir!
3 Temmuz 2010
İlk Kurşun