'Saldım çayıra mevlam kayıra' yöntemi!
İTHAL SAMANA MUHTAÇ ETTİLER
Prof. Dr. Recep AKDUR
Biz orta okul ya da lise de okurken kitaplarımızda Türkiye topraklarının; “dört
mevsimin hüküm sürdüğü ve her bakımdan kendi kendine yeten topraklar” olduğu
yazardı.
Gerçekten de Türkiye 1970’lere gelinceye
dek kendi kendine yetiyordu. Hiç olmaz ise etini sütünü buğdayını dışarıdan
satın almıyordu. Kemerini biraz sıksa kendi yağıyla kavrulabilirdi.
İkinci Dünya
Savaşı süresince de böyle yaptı. 1950’lerden sonra uygulanan “dışa bağlama
politikası” sonucunda, bırakın kendi kendine yetmeyi kurbanımızı da, samanımızı
da ithal eder hale geldik. Oysaki ulusumuz emperyalizme karşı savasırken nüfusu
13 milyon, büyük baş hayvan varlığı ise 45 milyon idi. Yani kişi başına üç büyük
baş hayvan varlığımız vardı. Yalnızca etimize sütümüze değil tezeği ile
ısınmamıza bile yetiyordu.
Şunun şurasında 40-50 yıl öncesine dek Anadolu’da en yoksul köylünün evinde
bile, binek, yük ve yılkı atı olarak tanımlanan üç tür atı vadı. Çoban, tazı ve
zaar olarak adlandırılan üç tür köpeği vardı. En yoksun ve yoksul köyden bile
her sabah iki küçük baş bir de büyük baş hayvan sürüsü meraya çıkardı. Günümüzde
bırakın sürüyü, köylerin içinden geçerken eğer insan görmezseniz bir örenden
geçiyor duygusuna kapılıyorsunuz. Çünkü ne herhangi bir hayvan görüyor ne de bir
hayvan sesi işitiyorsunuz. Kutlamak gerek, devlet edenlerimiz iyi başardılar.
Artık tarım ve hayvancılık ürünlerinin neredeyse tamamını dışarıdan satın
alıyoruz.
Geçmişteki hayvanlarımızın hepsi, “saldım çayıra mevlam kayıra” yöntemiyle
beslenen hayvanlar idi. Örneğin inekler “Kara Sığır” ya da “Anadolu Sığırı”
“Anadolu Karası” denilen cinstendi. Bir çobanın gözetiminde sabah meraya
salınır, kurt kapmasın diye de akşam ahıra alınırdı. Günlük süt verimi üç beş
litreyi bulmaz en besilisi de ancak 300-500 kilo çekerdi. Ama hepsi bizim
idi.
Islah projeleri geliştirdiler. Köylüye dediler ki; senden hiç birşey
istemiyoruz. Yalnızca bizi dinle yeter. Kara ineğini İsveç Irkı Montofon’a
çevireceğiz her biri iki üç ton et verecek.! Alman ırkı Holstein’e çevireceğiz
her biri günde 60-70 litre süt üretecek.! Bunu duyupta kimin ağzı sulanmaz? Kimi
kandıramazsın? En besilisi 300-500 kilo çeken ve günde 3-5 litre süt veren
Anadolu ineğinin ırkı ıslah olacak, her biri iki ton üç ton çekecek ve günde
60-70 litre süt verecek.!
Bu tür projeler genellikle satıcısına çok kolaydır. Alıcısına ise çok zor ve
çok ağır bedeller ödetir. Köylerdeki Kara Sığır boğaları toplandı yerine
Montofon ve Holstein boğaları salındı. Bu damızlıklara öte git demek ve rahatsız
ermek yasaklandı. Kılına dokunanın altı ay dama atılacağı ilan edildi. Boğalar
köylünün evine girdiler bulgurunu yarmasını yediler, bahçesine daldılar kabağını
hıyarını yediler, tarlasına gittiler buğdayını arpasını yediler.Yedikçe azdılar
önüne gelen yanından geçen inekleri döllediler. İnekleri döllemeleri iyi de,
saadece ineklere değil hareket eden her şeye saldırdılar. Vurdukları traktörü
deviriyor, süstükler insanı kanatıyorlardı. O yıllarda Nevşehir’in Kozaklı
ilçesinde hekim olarak çalıştım. Basit yaralanmalar bir yana, hemen her hafta
boğa vurmuş ağır bir yaralının ölümünü önlemeye uğraşır dururduk. Kimisi de
yaşamını kaybetti.
Az ekmek/bulgur yemediler az da kol/bacak kırmadılar. Ama helal olsun. Üç beş
yıl içinde Anadolu Karası ineklerin tümünü ya Montofon Kırması ya da Holstein
Kırması yaptılar. Ancak bu kırmaların yaşayabilmesi için, zemini kuru ve temiz,
kliması iyi çalışan modern ahırlara gereksinimi olduğunu kimse söylememişti.
Köylü bu nitelikteki ahırları yaptıramadı. Montofon ve Holstein kırmalarıda
“saldım çayıra mevlam kayıra” yöntemi ile yaşayamadı. Tam bir “Tosya’ya pirince
giderken evdeki bulgurdan olma” hikayesi. O gündür bu gündür her kurban bayramı
geldiğinde kurbanlık arıyoruz. Avustralya’dan Angus ithal edildi. Mera
hayvanıdır metropolü sevmez. İstanbul’un altını üstüne getirdi. Fransa’dan
Limuzin ithal edildi. Ahır hayvanıdır eti hem lezzetli değil hem de pişiriliken
yarısı su oluyor.
Devlet edenlerimiz sorunu çözmeye çabalarken saman olayı
patlak verdi. Hayvanları beslemek içln saman yok. Bizim kırma inekler Macaristan
mı Ukranya mı yoksa Bulgaristan samanını mı sever? Hangi ülkeden saman ithal
edebiliriz? Şimdi devlet edenlerimiz buna çare arıyorlar.Yalnızca çare arasalar
iyi TBMM’nde konuyu tartışılırken birbirinin boğazına sarılıyorlar.