Uydurulmuş dine sarılanlar
İndirilen din’ ve ‘Uydurma din’
Yaşar Nuri ÖZTÜRK

‘Allah tarafından
vahyedilen din, insanların tevil ve uydurmalarıyla oluşmuş
din.’
Kısacası, gerçek din ve sahte din…
Ancak şunu unutamayız:
İbn Teymiye, bir tasavvuf düşmanı değildir, tasavvufun bir
türüne düşmandır.
İbn Teymiye, tasavvuf adı altında, şeyhperestlik
yapanlara karşıdır. Tasavvuf tarihinin ‘önder’ diye
andığı Bağdatlı Cüneyd (ölm. 298/910) ve ekolünce temsil edilen mistik
anlayışı takdir etmiştir. Ona göre, tasavvuf, Kur’an’a
dayandığında Allah dostu, Kur’an’dan koparıldığında şeytan dostu
yetiştiren bir kurumdur. Bu nazik kurumu, indirilen dinin
kaynağı Kur’an’daki boyutlarıyla korumak, Kur’an dininin selameti
bakımından hayatî bir önem taşır.
Kur’an, kendisinin tanıttığı dinin bir yaradılış dini olduğunu
ısrarla belirtir. Dinin kurucusu Allah’tır.
Peygamberler kurucu değil, tebliğ edici,
tanıtıcıdır. Din gönderme, din adına emir ve yasaklar koyma,
kısaca, dinde hüküm Allah’ındır. Kur’an burada tam bir tekelden
bahseder. Bu tekele şöyle veya böyle, şu veya bu gerekçeyle burnunu
sokan, Allah’a ortak koşmuş yani şirke batmış olur. Bu noktada
şu ilkenin altı doğrudan ve dolaylı, defalarca çizilir:
“Saf, temiz ve erdirici din Allah’ın tekelindedir.”
(Zümer suresi, 3)
Buna bağlı olarak, haram kılma, günah ilan etme yetkisi de Allah’ın
faaliyetlerinden biridir.
Peygamberlerin bile bir şeyi din adına
haram ilan etme yetkileri yoktur.
(Tahrîm, 1; En’am, 119, 140;
A’raf, 32; Mâide, 87) Haram ilan etme yetkisini kullanmaya kalkmak
Yaratıcı-din koyucu kuvveti ikileştirir. Varlık ve oluşta esas olan
mubahlık yani serbestliktir. Bu yaradılış kuralına istisna
getirmek, yani bazı şeyleri haram ilan etmek, sadece Allah’ın
elindedir.
VAHYÎLİK İLKESİ VE İÇTİHAT
Kur’an, vahyîlik (vahye dayanma) ilkesini dinin omurga
noktalarından biri olarak tescil eder. Dinin içeriği ve
çerçevesi vahiy tarafından belirlenecektir. İslam’da bu
belirlemeyi, Kur’an yapar. Kur’an, Yaratıcı Kudret tarafından din
adına insanlığa ulaştırılan mesajların toplamıdır. Kaçınılmaz
değişmenin ortaya çıkardığı yeni şartlara cevap vermek tanrısal
kelamın niteliklerinden biridir. Bu nitelik, vahyin mesajını, reform
ihtiyacının üstünde tutar.
Zamanüstülüğün insana dayalı faaliyetinin adına, Kur’an düşüncesinde
içtihat denir. İçtihat, Kur’an’ın hayat damarlarından biridir.
Kur’an, içtihadı, bir hayatî faaliyet alanı olarak belirlemekle,
mesajının yeni zamanlara uyumunu sağlamanın tıkanmaz yolunu ortaya
koymuştur.
İslam gibi evrensel bir dinin, ilişkiye girdiği pek çok kültür
tarafından yorumlanması ve bu kültürlerin sahibi kitlelere mal
edilmesi kaçınılmazdı. Ancak bu mal etme sırasında bir yığın
hurafe, putperest kalıntı İslam bünyesine girmiştir. Böylece
yorumlanan (müevvel) din, zamanla, değiştirilen (mübeddel)
din haline gelmiştir. Dini değil de bu yorumları zamanüstü
ilan eden bir anlayış, kutsallaştırılmış bir örfler yığınını Allah’a fatura
etmektedir. İndirilen dine bağlı iman adamının her devirde bir
numaralı işi, indirilen dinin kaynağı olan Kur’an denetiminde,
uydurulan din kalıntılarını temizlemek olmalıdır. Bu yapılmazsa
uydurulmuş din, indirilmiş dini örter ve kitle, Allah’ın dini adı
altında, asırların eskimiş kabullerine teslim olmak gibi bir
talihsizliğe itilir.
Ne acı kaderdir ki uydurma dini sömürmede din yobazı ile
dinsizlik yobazı, esrarlı bir paralellik içindedir.
İndirilen din, ikisine de yaramaz. İkisinin de referansları
uydurulmuş dine çıkar. Biri “Din budur”
diye saldırırken, ötekisi de hesaplarına,
hasetlerine, kinlerine çarpanları cehennemlik ilan etmek için
uydurulmuş dine sarılacaktır. Kısacası, sermaye aynı, sermayenin
kullanımı farklıdır.