Doludizgin böyle nereye?
Nereye?
Yekta Güngör ÖZDEN
Temsili demokrasinin yazgısıdır, olumlu beklentiler gerçekleşmeyebilir. Olumsuzluklar düşkırıklığı yaratacak ölçüde birbirini izler. AKP iktidarının seçmen çoğunluğuyla geçici bir süre için üstlendiği yönetim görevini, and içerek bağlı kalacağına söz verdiği ilkelere aykırı biçimde yaptığı asla yadsınamaz. Cumhuriyetin kuruluş felsefesine karşı çıktıkları gibi kuruluşta verilen ölüm-kalım savaşını kazanan kahramanları, kendilerine şimdiki konumlarını sağlayanları küçümseyip suçlamaktadırlar.
Mustafa Kemal olmasa idi acaba kendileri ne olurlardı?
.
Bir an düşünmeleri gerekmez mi?
Antropoloji bilimi çalışmalarını devlet büyükleri olarak desteklemeyi ırkçılık olarak değerlendirip suçlayanlara söylenecek çok söz var. Millet için milliyetçiliği, Türk Ulusu için “Atatürk Milliyetçiliği”ni bilmeyen, inanç bağının özel ve özgün yerini anlamayan kimseler kim ve ne olduklarını, neleri konuşup neleri öğreneceklerini iyi bilmek durumundadır.
Kendi kafalarındaki düzen için inancı ve hukuku siyasallaştıranların ilkeleri, değerleri, seçmenin duyarlıklarını sömürüp ülkeyi karanlığa sürüklemesi, toplumu kesimlere bölmesi, toplumsal barış ve ulusal dayanışmayı yıkması, özellikle terör örgütüyle görüşmelere girişip devleti gölgelemesi suç sayılacak tutumlardır. “Babayiğit savcı” aranışı ne kadar üzücü. Kandil’den, Barzani’den medet ummak, yardım istemek ne kadar acı.
AKP’liler yine sıkmabaşa (türbana) sarıldılar. Kaç kez söylendi, yazıldı: Ülkemizde başörtüsü yasağı yok. Evde, sokakta, bağda bahçede herkes özgür. Ancak şimdi yaygınlaştırılmaya çalışılan sıkmabaş geleneksel, olağan başörtüsü değil. Simgesel, kadını geriye atan, kapatan, dışlayan, açıkça da “dinsel gerek olduğu” söylenen bir forma. Yasaklandığı yerler de kamusal alan. Belediyelerde, iktidarın kışkırtıp göz yumduğu yerlerde kullanılması yetmedi şimdi de TBMM’ne getirmeye çalışıyorlar. Bu kalkışmayla seçmene selam verip gündem değiştiriyorlar. Yüksek öğrenim kurumlarında savcıların ilgisizliği nedeniyle Anayasa Mahkemesi kararına aykırı biçimde uygulanıp öğrencileri inançlarına göre ayrıştırıyorlar. Hukuk devletinde Anayasa Mahkemesi kararları Anayasa kuralı değerindedir. Bu kararlara karşı direnmeyle çıkarılan düzenlemeler (yasa, tüzük, yönetmelik, genelge) hukuksuzluk belgesidir, yönetim- yürütmenin bu tür karar ve işlemleri de “yok” sayılır.
Günümüz Başbakanı, Apo görüşmelerini halkımıza “süreç” olarak sunuyor, avanesi de medyadaki şakşakçıları ve yardakçılarıyla birlikte ne verileceğini, sınırın ne olduğunu söylemeden peşin destek istiyor. Sıkmabaş için de Anayasa’da yasak olmadığını söylüyor. Anayasa Mahkemesi, kararlarıyla Anayasa’yı yeniden yazarak güncelleştirir. Kararlar ortada olduğu gibi her yasak Anayasa’ da yazmaz. Anayasa kurallarının ilgili konuda yorumu yasağı da desteği de ortaya koyar. Başbakanın bilgi yetersizliği bir yana devleti sıkmabaşla örtme çabası açık. Hukuk bilmeyenler ve hukuk tanımayanlar için her şey olanaklı.
Yalnız bunlar mı?
Diyanet İşleri Başkanlığı fetva nitelikli görüşlerini sürdürüyor. Anne sütü nedeniyle soy konusunda bilim dışı açıklamalar yapıyor. “Ulema” düşkünü iktidar uzmanlara değil bu dayanaksız sözlere önem veriyor.
TRT’nin 28 Şubat saat 23’deki haber bülteni 28 Şubat Soruşturmasına ilişkin okunan metniyle sanıkları suçlamakla yetinmedi sanki hüküm açıkladı. Savcının iddianamesini hazırladığını da ekledi. Erbakan’ın yaptıklarını, kabul ve imzalarını unuttu.
Şimdi ki Cumhurbaşkanı’nın “vicdan”ı öne alarak Apo sürecini değerlendirmesi, “Türk usulü başkanlık sistemi” ile uzun tutukluluk süresini eleştirmesi de ilginç.
BDP’lilerin Apo için yineledikleri “sayın” sözcüğünü Karayılan için kullanmaları, PKK yandaşı çabaları ibretle izlenmektedir.
Hacı Bülent Arınç’ın Bursa konuşmaları da her zamanki düzeyinde. Apo’nun kollarında ya da kucağında çözüm aramak kimlere ne getiriyor, devlete nasıl yakışıyor?
Balıkesir’de “Kervan yürüyor” diyenler acaba kervanın neresinde? Barış, huzur, dayanışma böyle mi istenir ve beklenir? Başbakan “Millet çözecek” diyor. Nasıl? İktidar olmak her istediğini yapmak ve bunları millete mal etmek için yeterli midir? Egemen Bağış, sızan görüşmeler nedeniyle “Provakasyon. Ellerine yüzlerine bulaştıracaklar. Rantları engelleniyor” demiş. Ne kadar kolay, suçlayarak savunmak. Gerçek er geç egemen olur. Ama doludizgin böyle nereye? Ne alıp ne vereceksiniz, ulusa açıklasanız ya.
“Sü-reç” bir terim. İşin aslı ne?
Sözcü