İçler acısı duruma düşürdüler...
Suçlular
Yekta Güngör ÖZDEN
Kavram karışıklığı toplumsal kargaşanın nedenlerinden biri olarak varlığını sürdürüyor. “Suç”un ne, “suçlu”nun kim olduğunu yeterince bilmeden, üstelik kendi davranışlarının niteliğini gözardı ederek başkalarını gelişigüzel suçlamak kolaylığı kimilerinin alışkanlığı durumuna geldi. Silivri yargılamalarının yakınma konusu durumları, “akıl, vicdan, hukuk” sözcüklerini sık sık gündeme getiren görünümleriyle sorunu düşündürüyor.
* * *
.
İktidar gücünün ölçüsüz tutumu ve sorumlu-yetkililerin ilgisizlikleri nedeniyle kimi koltuk ve makam sahipleri her istediğini çekinmeden söylüyor. Özellikle günümüz Başbakanı saldırgan bir gerilimle ağzına geleni söylemekten kaçınmıyor. Anlaşılıyor ki niyeti bozuk olduğu için dili de bozuk. Muhalefete hiç katlanamıyor. Her şeyi en iyi o biliyor (!). Oysa demokratlığın birincil koşulu, aykırı düşünce ve görüşlere katlanmak, eleştirileri efendice göğüslemek, yanlıştan dönme erdemini göstererek herkese örnek olmaktır.
Günümüz Başbakanı herkesin desteğini bekliyor. Ne için? İçeriği belirsiz, bir türlü açıklamadığı “süreç” için. Ne olduğunu, ne olacağını bilmeden, üstelik Apo’nun “nota”sında yapılması olanaksız önerilere karşı hiçbir şey söylenmeden nasıl destek verilir? Devletin parçalanmasını, ülkenin bölünmesini, ulusun ayrılmasını amaçlayan Apo önerileri nasıl desteklenir? Barışı, huzuru herkes ister. Gözyaşını, kanı, ölümü kimse istemez. Ama bedeli önemlidir. Geçici ateş kesilecek, terör örgütü her zaman saldırmaya hazır biçimde Irak’ın içine çekilecek, aşama aşama oluşacak “Büyük Kürdistan” bizim kaynaklarımızı, varlıklarımızı alacak, içimizdeki sapkınlar kalacak, destek vereceğiz. Olanaklı mı?
* * *
İktidar, çekindiği için “Apo” yerine “İmralı” diyor. AKP’ nin kadın-erkek şakşakçıları, RTE’nin yardakçılarıyla yalakaları haber ve yazılarıyla konuşmalarında efendilerini taklit ediyor. Belirsiz çözüm ve yadsınan “Türklük” için döneklerle yandaşlar nasıl da karakalemlerine sarılıp kara dillerini şapırdatmaya başladılar. Ağız birlikleri, liboşlarla sözde demokrat neoliberallerin Apo sürecini benimsetme çabalarını çirkin örneklerle ortaya koyuyor.
Teröristbaşının resimlerine sıklıkla ve çoklukla yer veren medyanın tiksindirici tutumu ibret verici bir çöküşü sergilemektedir.
Bir devlet, cezalandırdığı katil başıyla masaya oturursa, onun isteklerini yerine getirerek sonuç almak için arayışlar sürdürür, ödünler verirse yurttaşlar yakınmaz mı? Terör örgütünün ve içimizde şımarıklıkları giderek ölçü tanımayan uzantılarının istek ve önerileri karşısında yurttaşların içini ferahlatacak açıklama neden yapılmıyor? Onlar her şeyi söylüyorlar da iktidar neden dut yemiş bülbül gibi susuyor? Kimden korkuyor, neden çekiniyor? Teröristlerin ürkmesinden mi?
* * *
İktidarın en büyük hatalarından biri de Apo’yu kullanamamasıdır. Şimdi kullanıldığı sanılıyorsa yanılgı açık. O, iktidarı kullanma atılımında.
Nitekim “iktidarı altın tepsi içinde sunduğunu, Başbakanı kurtardığını” söylüyor. Anayasa’yı değiştirecek çoğunluğun ağırlığı iktidarda. İktidar Apo’ya bir şey yaptıramayacak. İktidarın istediği değişiklik için Apo iktidardan ödün alacak. Başbakanın istediği “tek adamlık” için Apo’nun dedikleri yapılırsa bu bedeli ödemek ağır olur ve kimse katlanamaz. Apo’nun “manifesto, ültimatom, muhtıra, nota” ne denilirse denilsin asıl muhatabı günümüz iktidarıdır. Sözde “mektup” üç yere gönderilse de dolaylı hedefi AKP iktidarıdır.
Apo’nun gözdağı “Savaş, isyan, kaos. Rejim değişikliği ve yeni cumhuriyet. Çekilme için parlamento kararı, yeni vatandaşlık tanımı.” Öyle ki ev hapsi ve affa bile gerek kalmayacakmış. Bunları iktidarcılar nasıl içlerine sindiriyor, anlamak güç.
BDP’liler, Apo’nun kuryeleri görünümünde Kan-dil’e, Erbil’e, Barzani’ye, Avrupa’daki teröristlere gidiyor.
Talabani’nin bürosunda toplantılar yapıyor, basına açıklamalarda bulunuyor, çalışmalarını Apo’nun buyrukları doğrultusunda yürütüyor, teröristleri anarken “sayın” sözcüğünü özenle kullanıyor, Apo’yu Ortadoğu’nun mimarı gibi gösteriyor, dayatma ve tehditten de vazgeçmiyor. Süleymaniye görüşmeleri de ortada. Savcılarımız da izliyor. İktidar da Anayasa için işbirliği nedeniyle sineye çekiyor. “Sızdırma” tartışmasıyla işin özü, sorunun kendisi unutturuluyor.
* * *
Düştüğümüz durum içler acısı. Nasıl gülebiliyor, nasıl uyuyabiliyorlar? Seziliyor ki AKP-BDP anlaşması Apo’nun onayıyla yürürlüğe sokulacak.Türk çoğunluk yadsınıp Kürtler için Anayasa yapılacak. Nasıl üzülmeyiz, nasıl karşı çıkmayız? Kendi amacı için bilimsel gerekleri tersine çevirip Atatürk ve İnönü‘ye sataşan anlayışa nasıl destek veririz?
Sözcü