Küresel fahişe önünde diz çökenler..
Engizisyon Mahkeme Başkanı Mübarek…
Zahide UÇAR
Okumaz, bilmez… Merdiven altı üretimi uyduruk bilgileri bilgi zanneder.
Bilimle
barışık değildir. Başka ülkelerin ürettiği teknolojiden başka insanların
kazançlarını kullanarak sonuna kadar faydalanır. Nihayetinde uçak filosuna 7.
Lüks uçağı da kattı.
Atatürk’e dolaylı değil, aleni bir laf edecek fırsatı kolluyordu ya?
Etti(!)…
Bula bula bir antropoloji kitabı bulmuş.
O da ne? Sıra sıra kafatası
resimleri…
Of of… Ne belge ama(!)?.
Altında ki imza:
Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü(!)..
Yüzünde yılların kabızlığından kurtulma rahatlığı vardı(!)..
Oh be; nihayet gazını çıkarmıştı(!)…
Tut, tut.. Nereye kadar değil mi?
Tuta
tuta bağırsaklar gitti zaten arkadaş(!)…
Benim de aklıma şu dizeler geldi:
Fabrika yaptı Sümerbank bez için,
Çok muazzam bir eser bu laf değil,
Dil işinde ehli dil tezden dedi:
Sıçtı Cafer bez getirsin başvekil..
Çok muazzam bir eser bu laf değil,
Dil işinde ehli dil tezden dedi:
Sıçtı Cafer bez getirsin başvekil..
(Neyzen Tevfik)
Antropoloji bir bilim dalıdır. Sözlük açıklaması:
“Zamanımızdaki insanı ve fosilleşmiş insan iskeletlerini
sistemli, mukayeseli yollarla ve fiziki görünüşlerinin her cephesi ile inceleyen
bilim dalı. Bu bilim dalı ile uğraşan kimseye antropolog denir
”
Dolayısı ile o kitapta çalışma notları ve tabii ki resimler var.
Dolayısı ile o kitapta çalışma notları ve tabii ki resimler var.
E, ne bilsin Sultan? O, yargı yerine ulemayı ikame etmek isteyen bir zat.
Zat-ı Hurafeleri zamanında Karadenizli bir vatandaşın rüyası resmi işleme bile
konmuştu(!)..
Kendisine dokunmayı ibadet sayan, kendisini üzenlerin Allah’ı üzmek olduğunu
söyleyen zevzek putperest taraftarlarının;
Vahhabiliğin Kabala soslu, Evangelist sunumlu, Protestant damgalı
Recebiye kolu Müs-lümanları(!) nasıl olsa mışıl mışıl uyuyor. Salla
gitsin…
Kendisi Engizisyon mahkemelerinden hortlayıp gelmiş gibi, bilimi
yargılıyor.
Engizisyon Mahkemeleri Roma Katolik Kilisesinin Hıristiyanlığı
muhafaza etmek ve karşı olanları veya yeni fikirler ortaya atanları
cezalandırmak için kurduğu ruhban cemiyeti mahkemeleridir. 1183 (H.578)
tarihinden 1807 (H. 1222)ye kadar tam altı asır devam etti.
Engizisyon mahkemelerinde suçlanan kimsenin avukatı veya kendisini müdafaa
edecek bir sözcüsü olmazdı ve suçlamaların kim tarafından yapıldığını öğrenmek
hakkı yoktu(isimsiz ihbarlar ile kurulan Engizisyon mahkemelerimizi düşünün..).
Eğer suçlanan kişi ölmüş ise, onu mezar bile Engizisyondan kurtaramaz. Ölü
mezardan çıkarılıp cesedi yakılır, mirasına da el konurdu. (Recebiye döneminde
gezen ölüleri, kazılan mezarları hatırlayın…). El koyma yasası da çıktı
zaten.
Engizisyon mahkemeleri bütün aydınları yok ediyor, fennin ve ilmin ortaya
koyduğu yenilikleri günah sayıyordu. Dünyanın küre şeklinde (yuvarlak) olduğunu
ve döndüğünü söyleyen Galileo bile yetmiş yaşlarındayken Engizisyon
Mahkemelerine sevk edilmiş, hapishanede gözleri kör olmuştur. Daha sonra sözünü
resmen geri alarak kurtulabilmiştir.
Bir de bizim engizisyon mahkemelerinin tutuklu yargıladığı isimlere
bakalım:
1975′te Türkiye’de ilk kez canlı donörden böbrek naklini, 1978′de de
Türkiye’de ilk kez kadavradan böbrek naklini gerçekleştiren Haberal
Ergenekon’dan,
Milli silah üretmeye kendini adamış HAVELSAN’ın Genel Müdürü Ö. Faruk
Yarman Balyoz’dan,
MİLGEM’i hayata geçiren ekip projesinde çalışan askerler, şizofreniye çare
bulan Türk bilim adamı Prof. Dr. Kıdemli Albay Tayfun
Uzbay Askeri Casusluk davasından tutuklu.
Engizisyon mahkemelerine hoş geldiniz:
Zinhar; Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü bu kafatasları delil
sayılarak yargılanmalıdır(!)..
Anadolu’da bir söz vardır;
“Paçama gelemeyen adam, bana laf söylüyor” diye.
7 düvele meydan okumuş, bileğinin hakkı, aklının şanıyla bir devlet kurmuş
Atatürk’e laf söyleyenlerin düştüğü sefil hale bir bakın:
Bebek katili, uyuşturucu baronu, Kürt kızlarına tecavüz ederek
özgürleştiren(!) sapık, 40 hovardası olan küresel fahişe önünde diz
çöktüler.
Bir de Allah’ın sopası yok derler.
Bir de Allah’ın sopası yok derler.
Bundan ala sopa mı olur?
Her Allah’ın günü rezil rüsvan oluyorlar.
Şerefli adamlar “bir damla imanı olsa” şerefsiz adamların
önünde diz çökmez, çökemez!.
Çöküyorlarsa, ki çöktüler…
Bundan daha ala sopa mı olur?
90 yıldır dede-torun kıytı köşelerde, merdiven altlarında Atatürk’e
küfrettiler.
Allah insana bir nimet verir. Kıymetini bilmezsen elinden alır.
Atatürk’e iftira edenlerin “kokladıkları torbayı” boyunlarında asılı
bulmaları bu yüzdendir.
İlk Kurşun