'Batsın bu sağlıksız sağlık politikası'



BATSIN BÖYLE SAĞLIK POLİTİKASI



Prof. Dr Recep AKDUR
Felsefenin bir çok tanımı vardır. Bu yazının içeriğine ve de felsefeden hareketle politikayı tanımlamaya en uygun olanı felsefe; “kavramlar, değerler ve ilkeler topluluğu”dur şeklinde olandır. Buradan hareketle bir yaşam ya da bilgi alanının felsefesi ise; o alanın“kavramlar, değerler ve ilkeler topluluğu”ndan oluşur. 

Bir tanıma göre politika; toplumu ya da toplum düzenini “ seçilen/inanılan felsefeye uydurma çalışmalarıdır” şeklinde tanımlanabilir. Politikayı böyle tanımlayınca sağlık politikasını da; “sağlık sektörünü seçilen/inanılan felsefeye uydurma çalışmalarıdır” şeklinde tanımlayabiliriz.

Genelde hükümetlerin, özelde ise yönetimin sektörler ya da sağlık alanındaki temel işlevleri; planlama, örgütleme, personelleme, yönlendirme, eşgüdüleme, denetleme ve bütçelemedir. Yönetiminin bu işlevleri batı dillerinde kısaca POSDCo RB akrostişi ile simgelenir.

Bunlardan üçü yani örgütlenme finansman ve personelleme politikanın/siyasetin başka bir söylemle iktidarın doğrudan belirlediği ya da seçenekler arasından seçim yapabildiği alanlardır. Çünkü örgütlenme, finansman ve personellemenin her biri çok farklı yapıdaki seçeneklere sahiptir. Bundan ötürü de, iktidarlara seçim yapma olanağı tanırlar. Bu seçimleri belirleyen de sahip olunan felsefedir. Böyelece iktidarlar doğrudan ve iradi seçimler yapmak sureti ile sağlık sektörünü kendi felsefelerine /politikalarına uygun hale getirirler. 

Planlama, yönlendirme, eşgüdüleme ve denetleme alanlarında politikanın/ iktidarın seçim yapma dolayısı ile de bu alanları belirleme olanağı yoktur. Daha açık bir anlatımla iktidarın kapitalist, sosyal demokrat veya sosyalist felsefeye sahip olması planlama, yönlendirme, eşgüdüleme ve denetleme işlevlerinde bir değişikliğe neden olmaz. Çünkü bu işlevler her türlü felsefeye sahip yönetim ve düzende aynı yol ve yöntemlerle yapılır. Becerilip becerilememesi, başarılı olup olmaması inandığı ya da seçtiği felsefeden daha çok o iktidarın bilimsel bir kafaya ve bilgiye sahip olup olmaması ile ilgilidir.

AKP, iktidara geldiği 2003 yılından beri, sağlık sektörünü kendi felsefesine uydurmak için büyük bir çaba harcıyor. Bu çabasına “Sağlıkta Dönüşüm” adını verdi. Sağlık sektörünü örgütlenme, finansman ve personelleme açısından tamamen yeni bir yapıya kavuşturdu. Bu değişiklikleri yapma bağlamında çok başarılı oldukları söylenebilir. 

Örgüt ya da hizmet sunma alanında, birinci basmakta hizmet veren ve kamu mülkiyetinde olan “Sağlık Ocakları” kapatılarak, onun yerine “Aile Hekimliği” adı altında denetimli muayenehane uygulamasına geçilmiştir. “Sağlık Grup Başkanlıkları”nın adı “Toplum Sağlığı Merkezleri” olarak değiştirilerek olanakları daha kısıtlı ve iktidara daha bağımlı birimler haline getirilmiştir.

Hastaneler işletmeye dönüştürülerek bu anlayışa daha uygun olan “Kamu Hastane Birlikleri” ve “Entegre Sağlık Kampüsleri” şeklinde yapılandırılmıştır. Bunların dışında kalan, işletme ve kar maksimizasyonuna uygun olmayan küçük ve orta boy hastaneler ile işletme mantığına uydurulması zor olan üniversite hastaneleri zamanla tasfiye edilecektir. Nihayetinde, sağlık hizmetleri sunumu ya da örgütü “Aile Hekimi – Entege Sağlık Kampüsleri veya Hastane Zincirleri” olarak yapılanmış olan ikili yapıya kavuşacaktır. Sürecin temel amacı; sağlık hizmetlerini tamamen özelleştirerek, bunların önündeki her türlü rekabet/engel teşkil edecek unsurlardan temizledikten sonra uluslararası sermayeye sunmaktır. Bu arada bunu kolaylaştırmak üzere Sağlık Bakanlığı’nın hizmet üretme yetenek ve alt yapısı ortadan kaldırılarak ve yalnızca planlama yapan bir kuruluş haline getirilecektir. Uluslararsı sermayeyi cesaretledirmek üzere sağlık serbest bölgeleri kurulcaktır.

Sağlık finansmanı yada bütçeleme bağlamında; para toplamak için geçmişten beri uygulanagelen “dörtlü para toplama sistemi”ne (vergi, kamu sigortası, özel sigorta, cepten ödeme) devam edilmektedir. Harcama bağlamında ise tüm gerçek sigortalar(SSK; Bağ-Kur, Emekli Sandığı) lavedilerek onun yerine “üçlü geri ödeme sistemi”ne ( SGK, Tamamlayıcı Sigorta ve Mal Praktis sigortası) geçilmiştir. Sonuçta para toplamada/tahsilde her tülü seçeneğin mübah olduğu harcamanın ise üçlü sigorta aracılığı ile yapıldığı bir finans sistemine geçilmiş olacaktır. Günlük yaşamda pirimleri çok yüksek olan özel sigortalar egemen olacak, SGK yalnıca yoksulların harcamalarını karşılayan cılız bir kurum haline gelecektir. 

Personellemede “Performans” adı altında “Post Fordist Esnek Üretim Ve Çalışma” düzenine geçildi, geçiliyor. Anlaşılır bir anlatımla; sayısal esneklik, zamansal esneklik, işlevsel esneklik ve ücret esnekliği düzeni kuruluyor. Çalışanlar devamlı ve güvenceli statüden, yıllık sözleşmeli hale getiriliyor. Başta hekimler olmak üzere tüm sağlık çalışanlarında çok hızlı bir kalifiye insan gücü olma halinden, kalifiye olmayan işçi statüsüne düşüş yaşanıyor. Meslekler ve ünvanlar hızla yok ediliyor. Pratisyen hekimlik, ebelik, sağlık memurluğu, çevre sağlığı teknisyenliği, baş hekim, şef, şef muavini, baş hemşire, hastane müdürü gibi kanunlar ile tanımlanmış meslek ve ünvanlar artık yok. Hastane ile birlikte kiralanan, satılan, işten artılan sağlık çalışanları. 

Yıllık sözleşmeli köleler..! Az eleman ile çok iş-ve uzun günlük çalışma süresi düzeninin alt yapısı oluşturuluyor.

Yönetim çalışma ortamı ya da merkezinden uzaklaştırıldı. Yöneticilerin derisi ve eti soyuldu yani insan olmaktan çıkarılarak mekanik bir yapıya dönüştürüldü. Eskiden baş hekim, baş hemşire çalışanların içinden birileri idi. Şimdi kim olduğu, neci olduğu belli bile değil. Yönetimde gizemcilik ve gizlilik egemen oldu. Kim nerede ne iş yapar ve ne maaş alır kimse bilmiyor. Bu değişimden yararlanılarak yaratılan kadrolaşma da cabası. Sağlık çalışanları yöneticilikten yönetilen konuma düşerken, meslekten yönetici sayısı da hızla azalıyor.

 Çalışanlar merkezden uzakta ve tamamen yalnızlaştırılmış durumda. Kişisel ve birimsel performans/rekabet her türlü dosluğu arkadaşlığı süpürüyor. Dertleşecek arkadaş, dert yanacak yönetici yok..! 

“Tam gün” adı altında tek seçenekli çalışmaya mahkum edilen sağlık çalışanları; serbest piyasanın belirlediği çalışma koşulları ve ücretlere başka bir söylemle; sürekli alım gücü düşen sabit, standart ve tek ücrette mahkum edildi. 

Kar maksimizasyonu fiyatları arttırma+masafı müşteriye aktarma+çalışan ücretini küçültme+malzemenin kalitesini düşürme formulüne oturtuldu. Yok edilen sağlık çalışanı-hasta ilişkisi yerinme “paragöz hekim”, “müşteri” ve “parasına göre hizmet” paradigması oluşturuldu. Daha da vahimi sağlık hizmetleri metalaştı, sağlık hakkı söylemde kaldı , koruycu hizmetler geri plana itildi, ulusun salığı küresel sermayeye terk ediliyor. 

Devletten yurttaşa giden hizmet kalmadı. Yurttaşın devlet hizmeti veren personele gereksinimi, dolayısı ile de bağı da yok sevgisi de yok. Tüm sevgisizlerin saptığı yol “şiddet” sağlık sektörünün rutini haline geldi…! Sağlık çalışanı kanına doymayan bir politika. Çaresizlerin çığlığı “ yerin dibine batsın böyle sağlık politikası” 17 Nisan Ersin’in katledilişinin yıldönümü idi. Geçen bir yılda sağlık çalışanına şiddet çok tırmandı.

İlk Kurşun

➽ Paylaş:
“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..