Demek ki, sosyal devlet falan değilmişiz…
Memleketimden ileri demokrasi manzaraları…
Mustafa MUTLU
Bunu yaparken ağzını açanı
içeri tıkıp, hakkını arayanı “doğal” biber gazıyla püskürttük…
Yetmedi, basılmamış kitapları yasaklayıp, PKK’yı
özgürleştirdik!
Peki; tüm bu değişim bu coğrafyaya nasıl yansıyor?
İnsanlarımız nelere tanık oluyor, olup bitenler karşısında ne düşünüyor?
Elime sadece cuma günü ulaşan e-postalardan bir derleme yaptım.
Vatandaşın kimseden korkusu yok; satılmış kalemlere inat aslanlar gibi
yazıyor!
Ben de bugün sadece onların yazdıklarını aktarmakla yetineceğim:
Okulda ilahi…
Antalya’da üniversite öğrencisiyim ve Kepez’de öğrenci evinde kalıyorum.
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Kültür İlköğretim Okulu, evimizin yanında…
Odamda otururken bir müzik sesi dikkatimi çekti; okulun hoparlörlerinden
geliyordu ve ‘ilahi’ yayını yapılıyordu. Yaklaşık yarım saat boyunca dini
nitelikte sözleri olan ilahiler yayınlandı. İlköğretim okulundaki öğrenciler 6
ile 12 yaş arasında… Ne yapılmak isteniyor? Bunun yeri okul mudur? ‘Biz nereye
doğru gidiyoruz’ diye de sorup duruyorum kendime ve arkadaşlarıma… Üzücü olan,
bu soruya yanıt bulamamamız…
Uğur Ertürk Usturalı
Sağlık itirafı!
Sayın Mutlu, televizyonlarda dönen kamu spotları malûmunuzdur. Bu spotlardan
benim en dikkatimi çeken Sağlık Bakanlığı’nın spotu… Sekreter kızımız o sabahki
randevularını doktor beye iletiyor. ‘Bugün 45 hastamız var’ diye bilgi veriyor.
Doktor bey de biraz sonra ilk hastasını gayet mutlu ve şen şakrak
karşılıyor.
Doktor beyin mesaisi 8 saat… Bu, 480 dakika eder! Bölün bunu hasta sayısına,
hasta başına 10.6 dakika düşer!
Bu arada doktor beyin yemek yemediğini, tuvalete bile gitmediğini, gelen
telefonları yanıtlamadığını, sadece hastalara baktığını varsayıyoruz! Yaptıkları
kamu spotu bile Türkiye’deki sağlık sorununun boyutunu bize gösteriyor…
Oğuz Ergun
Onanç olayı!
Gülseren Onanç, Genel Başkan Yardımcılığı’ndan istifa ederken, “CHP’yi
değiştirmek için geldim” demiş. Hayatım boyunca CHP’ye oy vermiş biri olarak
diyorum ki, “Keşke gelmeseydiniz. Çünkü CHP’nin altı oku ve ilkeleri, varlık
nedenidir. Size ve görüşlerinize göre başka partiler var…”
Bu tarz milletvekilleri CHP seçmeninin çok büyük bir kesimini küstürüyor,
başka partilere kaçırıyor. Keşke CHP yönetimi de bunları görebilseydi!
Dr. Funda Yamanel
Nasıl sosyal devlet?
Anayasamıza göre “sosyal” bir devletiz. Sosyal güvenlik
uzmanı Ali Tezel’in yazısından okuyoruz:
“Sosyal devletin en önemli özelliği, sosyal güvenlik açıklarıdır.
Zira sistem ne kadar çok açık veriyorsa, devlet o kadar sosyaldir, açık ne kadar
az ise o kadar kapitalisttir. Kapitalist devlet zenginin dostu, fakirin
düşmanıdır. Mesela, AB ülkeleri arasında sosyal güvenlik açıkları GSMH’nin
(milli gelirin) yüzde 16’sı kadardır. Kuzey Avrupa ülkelerinde ise yüzde 19’lar
civarındadır. Bizde ise şu an yüzde 1’e kadar düşmüş durumdadır. Sıfıra doğru
gittikçe de sosyal devletten, sadaka devletine doğru gidiyoruz…”
Demek ki neymiş? Türkiye, artık sosyal bir devlet değilmiş! Başbakan’a
beşinci uçak almaya parası var, milletvekillerinin sınırsız akaryakıt ve sağlık
harcamalarına parası var, Suriyeli sığınmacılara 688 milyon dolar ödeyecek
parası var, 63 akil adamın her birine her ay 45 bin lira ödemeye parası var… Ama
iş emekli ve sabit gelirlilerin şartlarını iyileştirmeye gelince bütçede para
yok!
Neden? Çünkü sosyal devlet falan değiliz…
Cemil Saçar
Kime ‘şifa’ oldu?
Mustafa Bey, İzmir Buca’dan yazıyorum. Heykel Mevkii’nde senelerdir
bildiğimiz Sağlık Meslek Lisesi vardı… Bundan 3-4 sene önce SGK oldu. Belli bir
süre bu şekilde işlev gördükten sonra birden özel Şifa Hastanesi’ne dönüşüverdi.
Orası çok büyük bir alan ve Buca’nın en güzel yerlerinden biri… Bu nasıl oldu da
bu kadar çabuk birilerine “şifa” oldu?
Poyraz Reçber
Yöntem önerisi!
Merhaba Mustafa Bey… Her gün bıkmadan usanmadan, “Uyan Türkiye”yi
yazıyorsunuz. Gördüğümüz kadarıyla devleti yönetenler tınmıyor!
Bence sonuç almak için yeni adı “İmralı” olan bebek katili canavardan yardım
isteyin; eminim sonuca daha çabuk ulaşırsınız… Çünkü onun istediği her şey
oluyor!
Hatice Şen
Not!
Silivri tutsakları Fatih Hilmioğlu ve Serdar Öztürk’ün sağlık durumları için
sürdürdüğümüz devleti yönetenleri uyarma kampanyamıza, hafta sonu tatili olduğu
için ara veriyoruz… Salı günü devam edeceğiz.
GÜNÜN SORUSU
Yukarıdaki mektupları yazan vatandaşların biri bile gazeteci değil… Ama
onların yazdığı bu satırları, yandaş medyada çalışan ve kendisine
“Gazeteciyim” diyen o çakma aslanların hiçbiri yazamaz. Sonra
da televizyonlara çıkıp, “Yakında yazılı basın kalmayacak” diye
çokbilmişlik taslarlar.
Sorum onlara:
Cebinizde taşıdığınız basın kartlarından da mı utanmıyorsunuz?