Olur mu hiç, şaptan şeker...
Öcalan’dan Mandela olur mu?
Mustafa MUTLU

1962’de ülkedeki siyahların özgürlük mücadelesine destek aramak için ülke
dışına çıktı. İngiltere ve Afrika ülkelerini dolaştı.
Afrika ülkeleri ile sosyalist ülkelerden silah ve para yardımı temin
etti.
Ülkeye dönüşünde arkadaşlarıyla birlikte, izinsiz yurt dışına çıkmak, halkı
kışkırtmak, sabotajlar ve suikastlar düzenlemek iddialarıyla yargılandı.
Sadece beyazların temsil edildiği parlamentonun çıkardığı kanunlara uymak
zorunda olmadığını savundu.
Beyaz yönetim tarafından ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı (1964).
Bu cezayla Afrikalı siyahların simge ve sembolü oldu.
Güney Afrika‘da Robben Adası (Fok Adası)’nda 27 yıl hapiste kaldıktan sonra
1980’li yıllarda, ırkçılığa karşı mücadelenin bütün dünyada yoğunlaşması üzerine
adı duyuldu.
1990 yılında 72 yaşındayken devlet başkanı De Klerk tarafından şartsız olarak
serbest bırakıldı.
Hapisten çıkınca demokratik bir Güney Afrika kurulması için çalıştı. Kırk
yılda 100‘den fazla ödül aldı.
10 Mayıs 1994’te Güney Afrika’nın ilk siyah devlet başkanı seçildi.
Abdullah Öcalan, 1948 yılında Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesi Ömerli köyünde
doğdu. 1969’da Ankara Tapu Kadastro Meslek Lisesi’nden mezun oldu.
1971 yılına kadar Diyarbakır’da tapu memurluğu yaptı. 1971’de İstanbul Hukuk
Fakültesi’ne kaydını yaptırdı ama sonra Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu
Yönetimi bölümünü kazandı.
Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Fis köyünde, 1978’de yapılan bir toplantıda
Partiye Karkeren Kürdistan (Kürdistan İşçi Partisi) açılımlı
“PKK”yı kurdu, genel sekreterlik görevini üstlendi.
30 binden fazla yurttaşın ölümüne neden olan çatışma sürecinin mimarı olarak
adını tarihe yazdırdı.
Kandırdığı gençler bölücü terör örgütü adına eylem yaparken, o bir kez bile
sıcak çatışmaya girmedi; kendini riske atmadı!
1999’da Kenya’da yakalandı ve idam cezasına çarptırıldı.
İdamın kaldırılması üzerine cezası, ömür boyu hapse dönüştürüldü.
Kıyaslamanın nedeni!
Diyeceksiniz ki; “Ey Mustafa Mutlu, sen ne yapıyorsun? Bir özgürlük
kahramanı ile eli kanlı bir teröristi nasıl kıyaslarsın?”
Kıyaslayan ben değilim!
Bu komik benzetmeyi ilk yapan, Apo’nun kendisi…
Gözlerden kaçtı ama iki yıl önce avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamada,
“Benim durumum Güney Afrika’daki Mandela’ya benziyor. Durumum onunki
gibidir. Desmond Tutu, Mandela’ya, ‘Özgür olmadan bu işe girişmeyin,
tehlikelidir’ diyordu. Doğru söylüyordu. Ama sonra Mandela’nın önünü açtılar.
Ben de özgür olmadan, özgür hareket etmeden bu barış işine girişmem, kalkışmam.
Bundan sonra doğru değil. Biliniyor, Güney Afrika’da Mandela’ya gerekli
koşulları sağladılar, o da rolünü oynadı” diyordu.
İki yıl önce bunları söyleyen Apo, bugün devreye girdi.
Demek ki birileri ona “özgürlük garantisi” verdi.
Konuyu gündeme getirmemin ikinci nedeni ise iktidarın “akil
adamlar” listesine giremeyen bazı liboş gazetecilerin, AKP’li bazı
vekillerle birlikte; Mandela’yı ziyaret etmek için Güney Afrika’ya gitmeye
hazırlanması… Gidecekler ve Apo’nun da kendisi gibi bir “Özgürlük
Mücadelecisi” olduğunu anlatmaya çalışacaklar…
Kırk fırın ekmek!
Göz var, nizam var:
Apo, kırk fırın daha ekmek yese bile, asla bir Nelson Mandela olamaz…
Çünkü okurlarımızdan İbrahim Baytak’ın dün gönderdiği e-postada da belirttiği
gibi:
Mandela’nın ülkesinde, yönetim 300 bin İngiliz “beyaz”ın
elindeydi. Ülkenin asıl sahibi 6 milyon “siyah” ise ikinci sınıf vatandaştı.
Seçme ve seçilme hakları yoktu. Yani ırkçı bir yönetim vardı. Mandela işte böyle
bir ülkede özgürlük, eşitlik, demokrasi mücadelesi verdi.
Apo ise ırkçı bir politika izledi ve Kürt asıllı vatandaşların cumhurbaşkanı,
başbakan, bakan, milletvekili olduğu bir ülkeyi bölmeye, parçalamaya
çalıştı…
Özgürlük Kahramanı Mandela; bu tuzağa düşer mi bilmem ama…
Halkımız, teröristten Mandela çıkarmak isteyenlerin oyunlarına asla
gelmez!
GÜNÜN SORUSU
İstanbul Barosu yönetimi, Ergenekon yargılamasındaki hukuksuzlukları gündeme
getirince kara listeye alındı. Önce yönetimin düştüğü ilan edildi şimdi ise
itibarsızlaştırma operasyonu tam gaz sürüyor… Sorum Adalet Bakanı’na:
Baroda stajlarını tamamlayan genç avukatların avukatlık başvurularının bir
süredir yanıtlanmadığı doğru mu? Doğruysa bunun nedeni nedir?
Uyan Türkiye… (39)
Mahkeme, kansere yakalanan bilim insanı Fatih Hilmioğlu’nu bir türlü tahliye
etmiyor! O tahliye edilmediği için ölümcül “uyku apnesi”
hastalığına yakalanan Emekli Üsteğmen, Avukat Serdar Öztürk de tedaviyi
reddediyor. Eğer siz de yapılanları haksızlık olarak görüyorsanız, her gün
iletişim bilgilerini yayınladığım makamları arayarak kendi duygularınızı
iletmeyi ihmal etmeyin.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Protokolü’ne göre devam ediyoruz. Sıra
Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Bekir Kalyoncu’da…
Faks: (0312) 412 52 75
E-posta: Komutan, e-posta kullanmıyormuş…