AKP'nin “en kritik yılı”
Erdoğan’ın ABD’den yaptığı 2014’te “üç kez sandığa gidebiliriz” açıklaması, AKP iktidarının hedefleri açısından 2014 yılının “en kritik yıl” olduğunu ortaya koydu....
İşte AKP'nin sandık formülü: 3-8-11
Erdoğan’ın referandumla birlikte üç kez sandığa gidilebileceği açıklaması, ilk seçimin anayasa referandumu olabileceğini ve AKP’nin seçim takvimini ortaya koydu.
Tayyip Erdoğan’ın ABD’den yaptığı 2014’te “üç kez sandığa gidebiliriz” açıklaması, AKP iktidarının hedefleri açısından 2014 yılının “en kritik yıl” olduğunu ortaya koydu. Erdoğan, “Şayet sonuç alınamazsa C planı olur, biz kendi taslağımızı sunacağız. 330’u bulursak referanduma gideriz. Eğer Meclis Başkanı ‘bitti’ derse bu sene de yapabiliriz” dedi.
Ankara kulislerinde Erdoğan’ın Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun haziran sonuna kadar çalışmasından sonra partisinin kendi anayasa önerisini getirerek referanduma götürme yolunu deneyeceği, bunun gerçekleşmesi halinde art arda üç seçimin yapılacağını ifade ediliyor.
Referandum için alt sınır 330 iken AKP’nin 325 vekili mevcut. Dolayısıyla AKP’nin referandum için 5 oya daha ihtiyacı var. Tabii kendi içinden fire vermezse ki verebilir.
Erdoğan, referandumu zorlayacaktır. Bu da marttaki yerel, Ağustostaki cumhurbaşkanlığı seçiminin yanı sıra bir de referandum sandığı demek. Üstelik bu arada, BDP’nin taleplerinin ne ölçüde karşılanacağı da açıklık kazanacak.
AKP Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Erdoğan'ın "Gelecek yıl üç sandık kurulabilir" sözüyle ilgili değerlendirmede bulundu. Çelik, Milliyet'ten Serpil Çevikcan'a yaptığı değerlendirmede, seçimlerin 2014'ün 3’üncü, 8’inci ve 11’inci ayında yapılması şeklinde bir formülden söz etti. Hüseyin Çelik, "3-8-11 formulü"ne göre yerel seçimin mart, cumhurbaşkanlığı seçiminin ağustos ve olası anayasa referandumunun Kasım ayında gerçekleştirilebileceğini belirtti.Çelik, anayasa referandumu için "Aralık sıkıntılı bir zaman. Ama kasım ayı yapılabilir" dedi.
Türkiye'nin bir yılda üç sandığı kaldırabileceğini söyleyen Çelik, "Referandum olması halinde halk yeni anayasayı çok rahat kabul eder" ifadesini kullandı. İşte Hüseyin Çelik'in yaptığı değerlendirmeler:
Muhalefet zamana oynuyor
Anayasa Uzlaşma Komisyonu maalesef kamuoyunun beklentisi olan sonucu ortaya koyamadı. Muhalefet zamana oynuyor, ‘masadan kalkan taraf olmayalım’ diyor. Ve anayasada olması gereken maddelerin dörtte birinde bile uzlaşılmış değil. Son noktayı koymuş değiliz ama görünen o ki sonuç olumlu değil.
Talebimiz başkanlık sistemi
‘Eğer muhalefet, anayasanın diğer bütün meselelerinde anlaşırsa biz başkanlık sistemini yok sayarız’ demiştim. Yani bizim için, bu olmazsa olmaz diye bir şey yok. Diyorlar ki, ‘başkanlık sistemi niye durup dururken şimdi geldi.‘ Bir sistem tartışmasını anayasa yapılırken konuşmayacağız da ne zaman konuşacağız? Orman Kanunu görüşülürken mi? Dolayısıyla bizim talebimiz bu. Biz idealden söz ediyoruz. Bunu dayatmıyoruz. ‘Bu olmazsa masadan kalkarız’ demedik.
Referandum için 330 lazım
Sayın Başbakan’ın da söylediği; biz 330 ve 330’un üzerinde bir oya Meclis’te ulaşırsak, 26 maddelik anayasa paketinde olduğu gibi kendi anayasa taslağımızı getiririz ve Meclis’ten geçirebileceğimizi düşündüğümüz anda getiririz. Eğer geçiremeyeceğimiz gibi bir pozisyon ortaya çıkarsa o zaman da getirmeyiz. Bizim sayımız 325. Referandum için 330 lazım. Gizli oylamada her parti içerisinde fireler olabilir. Bunu da hesaba katmamız gerekir.
Oylamaya sokmazlarsa ne yapacağız?
(Başbakan ‘gizli oylama olacak. Belki arada parti baskısına rağmen civanmertler çıkar’ dedi sorusu üzerine) Orada da şöyle bir risk var: Oylamaya sokmazlarsa ne yapacağız? Geçmişte CHP, ‘milletvekillerimiz oylamaya gitmesin’ dedi. O perdenin ardında kendi vicdanıyla baş başa kaldığı zaman birçok insanın farklı tercihlerde bulunabileceğini biz de düşünüyoruz. Ama MHP, CHP, BDP derse ki, ‘Biz oylamaya katılmıyoruz’, bu durumda yapılacak bir şey yok.
Bizde de fire verebiliriz
Bütün hesapları düşünmek zorundayız. Bizim kendi arkadaşlarımızdan şu veya bu mülahazayla fire veren de olabilir. Geçmişte de bunu yaşadığımız için, sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer. Biz hesabımızı kışa göre yapacağız, yaz çıkarsa bahtımıza. Sonuçta diyelim ki 5 oy da bizden fire verdi, oldu 320, o zaman en az 10 oy lazım.
Vatandaş desteklerse…
Bir kere biz bunu çok yönlü değerlendireceğiz. Eğer böyle bir imkân olursa. O zaman, bu halkoyuna gidecek. Vatandaş referandumda derse ki, ‘ben buna oy vermem”, yapılacak bir şey yok. Ama referanduma gittiği zaman şu partinin, bu partinin hazırladığı olmaktan çıkar, vatandaş desteklerse milletin anayasası olur. Sayın Başbakan’ın oldum olası söylediği budur. Eğer böyle bir zeminin olacağını biz hissedersek, bunun bulguları, emareleri olursa, bunu Meclis’ten çıkarabileceğimizi düşünürsek yaparız.
Türkiye’nin üzerine fazla yük binmez
(‘Türkiye bir yılda 3 sandığı kaldırabilir mi? Bir yandan da çözüm süreci yürürken’ sorusu üzerine) 2 ile 3 arasında 1 fark var. Bir evde iki kişi için pişen yemek üçüncü kişiye de yeter. Olaya şöyle bakın; diyelim ki biz martta seçimi yaşadık. Ağustos’ta Cumhurbaşkanı seçimini de yaptık. Mahalli seçimler en netameli olanlardır. Çünkü muhtar, belediye meclis üyeliği, ilçe belediyesi, il belediyesi başka faktörlerdir. Ama referandumda ‘evet’ veya ‘hayır’. Bir pazar günü vatandaş söyleyeceğini söyleyecek. Onun için öyle Türkiye’nin üzerine çok fazla yük de binmeyecek.
Çift sandık riskli olur
(Cumhurbaşkanı da halkoyuyla seçilecek. O seçimde çifte sandık kurmak mümkün olabilir mi? sorusu üzerine) Olabilir, fakat bu bir risktir. Birbirini etkiler. Yani birbiriyle ilintili hale gelir. Geçmişte hatırlarsanız Kenan Evren Paşa kendisinin Cumhurbaşkanlığını anayasa ile birlikte oylattı. Ben açıkçası ben bunu risk olarak görüyorum, doğru olduğunu düşünmüyorum.
3-8-11 formülü
3-8-11 gibi olabilir. Yani yerel seçimlerin yapılacağı mart, cumhurbaşkanlığı ağustos ve referandum kasım olabilir. Aralık sıkıntılı oldu bir zaman. Ama kasım ayları Türkiye’de her zaman yapılabilir.
Referandum çok daha rahat olur
Referandum mahalli seçimlerden çok daha yüksek bir oy olur. Biz mahalli seçimlerde bugüne kadar hep genel seçimlerde aldığımız oyun altında oy aldık. Vatandaş bizi onaylamadığından değil. Farklı değişkenler var ve baraj olmadığı için küçük partilere dağılma ihtimali oluyor. Dolayısıyla ben referandumu, mahalli seçimlerden çok daha rahat görüyorum.
BDP ile hiç bir zaman böyle bir pazarlığa girmezlermiş!
(BDP ile pazarlık iddiaları çerçevesinde, çözüm süreci ilerliyorken üç sandık bir risk yaratır mı? sorusuna karşılık) Olmaz. Biz kırmızı çizgilerimizi ortaya koyduk. 4 T dediğimiz; tek millet, tek devlet, tek vatan, tek bayrak konusunda bir tavizimiz olmaz.
BDP ile hiç bir zaman böyle bir pazarlığa girmeyiz. ‘BDP ile anlaştılar, verin başkanlığı, alın eyalet sistemini’ lafları ediliyor. Sanki başkanlık ile eyalet sistemi tamamlayıcı parçalarmış gibi, o kadar aptalca şeyler söyleniyor ki. Almanya Cumhuriyet değil mi? Almanya’da eyalet sistemi var.
Başbakanlık olan yerde ille de eyalet sistemi olacak diye bir şey yok. Türkiye’de genel iradeyi rahatsız edecek ve bu memlekette ‘acaba birileri birinci sınıf ben ikinci sınıf mı oluyorum? Birilerine bu ülkenin birliği adına taviz mi veriliyor’ dedirtebilecek hiçbir yapılanmanın içinde olmaz bizim partimiz. Çünkü biz bölgesel takılamayız. BDP, MHP bölgesel partidir, etnik siyaset yapıyor. CHP yüzde 20-25 arasında sıkıştı. Fakat bizim 81 vilayeti, homojen olarak temsil etmek gibi bir iddiamız var. Dolayısıyla biz, bu yapıyı zedeleyecek, rahatsız edecek bir hesabın içinde asla olmayız. Ama rahat bırakılırsa Meclis’te, öyle bir şey olur ki; bir maddeye diyelim ki CHP’liler oy verir, bir maddeye BDP’liler. Rahat bırakılırsa sonuç alınabilir.