‘Bataklığa çekilen Türkiye!’
‘Türkiye o bataklığa çekilmek isteniyor!’

Ceyda Karan’ın ardından sınırın öte tarafını çok iyi bilen, o toprakları,
bölge insanını ve idari yapıyı, hatta eleştirilen rejimi çok yakın takip eden
araştırmacı gazeteci yazar Hüsnü Mahalli ile Suriye’yi konuştuk.
Arap Baharı Suriye’nin bugünün şekillenmesinde ne derece
etkili?
“Arap Baharı” şeklinde nitelendirilen süreç tamamıyla
bölgesel bir projeden ibaret… Suriye’de toplumsal eleştirinin bir anda silahlı
mücadeleye dönüşmesi, Dera’da ortaya çıkan tüneller ve bu tünellerdeki silahlar
hep gösterdi ki hepsi planlı programlı bir sürecin hamleleri.
12-13 yaşındaki çocukların duvar yazıları yazarak başlayan bir isyan ateşi
söz konusu değil. Bu I. Dünya Savaşı’nda Avusturya Macaristan veliaht prensinin
öldürülmesi gibi sembolik vakalardı. Aslında bir isyan ateşi yakılıp rejimin el
değiştirmesini istiyorlardı. Bunu isteyenler Batı yanlısı politika izleyen ve
Arap Baharı projesinin destekleyicileri.
Peki, neden Dera?
Olayların Dera’da başlaması tesadüfi değil.. O bölge coğrafi açıdan Golan
tepelerine yani İsrail’e yakın. Orada Durziler de var peygamber torunları
Seyitler de… Ancak trajikomik olan şu ki Faruk El Şara dâhil olmak üzere birçok
üst düzey bürokrat, siyasetçi, asker de Deralı…
Türkiye neden bu süreçte taraf olma ihtiyacını hissetti?
Türkiye iktidarı Müslüman Kardeşlerle paylaşması fikriyle Esad’a gittiği
iddia ediliyor. Hatta direk bunu Esad dile getiriyor. Yani demokrasiyi kurgula,
reformlar yap demekten ziyade bir dayatma söz konusu.
Ancak Esad bu noktada Hem Davutoğlu’na hem de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a bu
hemen yapılacak bir iş değil diyor. Hatta şunu dile getiriyor; “Türkiye
demokrasisini 90 yılda anca oturtabildi. Benden 5 yılda demokrasi getirmemi
istiyorsunuz.” Esad sınırları açtığında, ortak bakanlar kurulunu
topladığında ve reformlara başladığında isyanlar olmasaydı Türkiye gibi
olabilirdik diye dert yandığı iddia ediliyor
Türkiye neden bu kadar acele etti?
İşte film aslında bu sorunun cevabında kopuyor. Türkiye büyük bir yanılgı
içerisinde…
1-Türkiye bölgesel bir projenin uygulayıcısı konumunda ve bu projenin
işlemesi için tüm şartları zorluyor. Libya’da Tunus’ta Mısır’da başarıya kısmen
de ulaştı ama Suriye karşı çıkınca elindeki tüm kozları sunmaya karar verdi.
2-Batının oyununa geldi. Batı merkezli bir düşünce içerisinde hemen kısa
yoldan sonuca gitmeyi düşündü.
3-Suudi ve Katarlı şeyhler Türkiye’yi yine kandırıyor. Tarihte olduğu gibi
bugün de yine Türkiye üzerinden oyun oynuyorlar. Suriye bataklığına çekip
Türkiye’nin zor durumda kalması için finansal olarak desteklerini esirgemiyorlar.
Türkiye Müslüman Kardeşlerin şekillendirdiği bir Ortadoğu’yu neden istiyor?
Liderlik için mi?
Şartlar Türkiye’nin istediği gibi gitse dahi Türkiye’nin bölgesel bir lider olma ihtimali yok.
Şartlar Türkiye’nin istediği gibi gitse dahi Türkiye’nin bölgesel bir lider olma ihtimali yok.
Düşünün tüm bölgelerde Müslüman Kardeşler iktidara gelse bile Mısır bu sefer
sahne alır. Müslüman Kardeşlerin kurulduğu topraklar olarak kendi sözünün
Ortadoğu coğrafyasında hüküm sürmesini ister.
Suriyeli muhalifleri Türkiye’nin örgütlediği iddiaları söz konusu? Suriyeli
muhalifler bölge için iyi bir müttefik mi?
Suriyeli muhalifler denilen yapı bölgede güvenilmesi en son oluşum. Türkiye bu insanlara inanarak bir dış politika yürütüyor ve bu yanılgının bedellerini de ödüyor. Düşünün “Esad 2 aya gider, Esad yazı görmez, Esad Mayıs’ta bırakıyor” diye diye Türkiye’yi de kandırdılar. Suriyeli muhaliflerin verdiği bilgiler yalan. Kandırılıyor Türkiye.
Texas senatörü Charlie Wilson’ın SSCB’yi zayıflatmak adına Afgan mücahitlere
silah yardımı yapması ve bunu Amerikan dış politikasına dönüştürmesi filmlere
bile konu olmuştu. Buradan da bir El Kaide türemişti.
Şimdi Suriye’ye
gelelim
Suriye’deki muhaliflere silah yardımı yapılması ne derece doğru?
Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür derler… Hatta bu konuyla ilgili en güzel
sözü Milli şairimiz Mehmet Akif dile getirmiş;
“Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
‘Tarih’i ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
‘Tarih’i ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”
1950’lerde başlayan Amerikan yakınlaşması Türkiye’nin yarım asırlık tarihini
oluşturdu. 1950’ye kadar 1 tane ABD üssü olmayan Anadolu toprağında 60
sonrasında 160’tan fazla ofis, üs, dinleme tesisi ortaya çıktı. O dönemde Suriye
sınırına 1 milyon mayını Adnan Menderes dizdi.
ABD’nin Ortadoğu konusundaki dış poltikası Türkiye’nin hem iç hem de dış politikasının temelini oluşturuyor. Hatta dönemin ABD’ başkan yardımcısı Nelson Rockefeller bu tespiti “Türkiye oltadaki balık” şeklinde özetleyebiliyor.
Suriye’yi ne bekliyor?
Esad gitmeyecek. Esad’ın gitmesiyle ilgili politika üretenlerin bunu bilmesi
gerekiyor. Ama olur da giderse hem bölgede hem de tüm ortadoğuya yayılacak bir
iç savaşa herkesin hazırlıklı olması gerek.
Reyhanlı saldırısından bir iki gün önce inanılmaz bir Suriye diplomasisi
vardı. Bir hafta içerisinde Obama, David Cameron, Putin, François Hollande
görüşmeleri yapıldı.
Rusya ve Amerika’nın hem fikir olmasıyla 30 Mayıs’ta Suriye konferansı
düzenlenecek. Bu konferans Suriye meselesini çözecek bir konferans olacak.
Kısacası 30 Mayıs Suriye meselesi için bir milat olacak.
Vatan