Emperyalizmle savaş ve DENİZ

“Deniz Gezmiş bugün yaşasaydı hangi mevzide olurdu?” sorusunu Deniz'in mücadele arkadaşları Aydınlık'a yanıtladı: '68 kuşağının, Deniz'in en önemli mirası şudur; emperyalizmle işbirliği yapan hiçkimse devrimci olamaz...

Deniz'in en önemli mirası; 

Emperyalizmle işbirliği yapan devrimci olamaz

 68 hareketinin devrimci liderlerinden Deniz Gezmiş ile arkadaşları Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde idam edilişinin üzerinden tam 41 yıl geçti.

6 Mayıs 1972 tarihinde sıkıyönetim mahkemesinin kararıyla öldürülen Deniz'lerin arkasından ağıtlar yakıldı, türküler söylendi, mısralar yazıldı. 6. Filo'yu denize döken, emperyalizme karşı tam bağımsız Türkiye'yi savunan efsane 68 kuşağının simge isimleri oldular. Deniz'ler zamanın bir noktasında 20'li yaşlardaki kararlı yüzleriyle durarak ışıklarını bugüne taşıdılar.

'Üç fidan'la temsil edilen 68 kuşağı dünden bugüne genç devrimcilere ilah oldu. Her türden siyasi eğilime sahip kişiler Deniz'lere sahip çıktı. Bütün eylemlerin, haykırışların ön saflarında onların fotoğrafları taşındı. Ancak kimi Denizler'den teslim aldığı “tam bağımsızlık” bayrağını günümüze kadar taşırken, kimi sembollerde takılı kaldı. Deniz Gezmiş'in Mustafa Kemal Atatürk'e ve onun devrimine bağlılığı görmezden gelindi. Oysa, “Bu memlekette Mustafa Kemal'e gerçekten sahip çıkan varsa onlar da bizleriz. Onun istiklali tam bağımsız Türkiye idealini yalnızca biz devam ettiriyoruz...Biz halkımızın çocukları ve Atatürk’ün memlekete emanet ettiği gençleriz” sözleriyle Deniz yürüttükleri mücadeleyi açıkça tarif ediyordu.

"Deniz Gezmiş bugün yaşasaydı hangi mevzide olurdu?” sorusunu o dönemki mücadele arkadaşlarına sorduk. 68'liler'in yanıtları şöyle oldu:

'Demokratik başkaldırıyı örgütlerdi'

Bozkurt Nuhoğlu (Avukat): Deniz Gezmiş yaşasaydı asla Büyük Ortadoğu Projesi'nin içinde yer almazdı. Antiemperyalist ve tam bağımsız, gerçekten demokratik bir Türkiye sloganı altında yine mücadeleyi sürdürürdü. Türkiye'de artık laf bitti. Sıra eyleme geldi. Sağır ve kör bir iktidara karşı acımasız emperyalizme karşı böyle diyalogla, lafla mücadele yürümez. 

Deniz tıpkı 68'deki gibi bugün de olsa toplumsal bir demokratik başkaldırıyı bütün katmanları ona dahil ederek örgütlerdi. Bunun içinde Türkiye İşçi Partisi olurdu, CHP'nin ve MHP'nin bir bölümü olurdu, onun dışında aydınlar, yurtseverler, emekçilerin büyük bölümü bu toplumsal ayaklanmaya katılırlardı.

Deniz'in İttihatçılara bakış açısı olumluydu. Bir bakıma hem Marksist, hem de Kemalist'ti. Kemalizmin isyancı yönünü çok beğenirdi.

'ÖSO'yla ittifak yapanlarla olmazdı'

Mustafa İlker Gürkan (Muğla Barosu Başkanı): Deniz İkinci Milli Kurtuluş savaşı için mücadele eden bir insan olurdu. Antiemperyalist bir çizgide olurdu. 'Kimse kusura bakmasın, emperyalizmle bizim çıkarlarımız örtüşüyor, bu tarihsel bir durumdur' demezdi asla. Bugün Amerikan emperyalizminin bölgedeki planlarının karşısında kim tavır alıyorsa onlarla birlikte veya önderi olurdu. Yüzde yüz Büyük Ortadoğu Projesi'nin karşısında yer alırdı. Ortadoğu'da bir lejyon devlet kurulması fikrinin kesinlikle karşısında olurdu. Suriye'ye saldıranlarla, ÖSO'yla ittifak yapanlarla birlikte olmazdı sanırım.

Bazı kesimler Deniz'in anısı üzerinden ganimet toplamaya çalışıyorlar. Deniz'in Milli Kurtuluş devriminin karşısında silahlı ayaklanma yapanlara destek olacağını söylemek mümkün değildir.

'Kendi sözleriyle belgelenmiş'

Hüseyin Karanlık (68'liler Birliği Vakfı Kurucu Üyesi): Deniz gezmiş yaşasaydı hangi mevzide olurdu sorusunun cevabını kendisi vermiş. Deniz Gezmiş'in elinden ve yüreğinden ortaya dökülen bütün belgelerin ortak noktası; Türkiye'nin tam bağımsızlığını, Cumhuriyet devrimi ve Mustafa Kemal Atatürk'ü savunmak ve temel amaç olarak tam bağımsız demokratik Türkiye'yi savunmaktır. Ayrıca Samsun Ankara yürüyüşündeki fotoğrafı ve yürüyüşün bizatihi kendisi de Deniz Gezmiş'in cephesini belirleyen olgudur. Orada Kuvai-Milliye kalpağıyla yürüyüşün ön saflarındadır. Deniz'in herkes tarafından sahiplenilmesi kötü bir şey değil. Herkes sahiplensin, ancak doğru anlayarak.

'Şeyh Sait, Seyit Rıza konularında prim vermezdi'

Atilla Sarp (Eski Dev-Genç Başkanı):

Türkiye'nin tam bağımsızlığını savunan, Mustafa Kemal'in bağımsız bir ulus olma tezinin yanında duran bir duruş sergilerdi. Türkiye'nin tam bağımsızlığı yine gündemdedir. Deniz bugün yine bu safta yer alırdı.

Özellikle Deniz'in savunmasında net bir şekilde, Mustafa Kemal'in başlamış olduğu Türk Genel Devrimi'ni tamamlama iradesini açıklıkla görürüz. Türk Genel Devrimi, Kemalist devrim, aydınlanma devrimi, Türk devrimi, milli demokratik devrimini kapsar. Bunun için ciddi biçimde irade koyan 68 kuşağıdır. Simge ismi de Deniz Gezmiş'tir.

Seyit Rıza ya da Şeyh Sait konusunda en küçük prim vermezdi. Bunlar Türk Genel Devrimi'nin karşısında karşıdevrime hizmet eden motiflerdir.

İttihat Terakki, Türk Genel Devrimi içindeki önemli siyasal akımlarındandır. İttihatçılığın bir olumlu, bir olumsuz yanı vardır. Emperyalizme karşı devrimi savunan yanı olumlu yanıdır. Kötü yanı, iki kişinin anlaşıp üçüncüye hile yapmasıdır. Deniz, İttihatçılığın mücadeleci yanını benimsemiştir. 68 kuşağı mesela Yakup Cemil'i çok severdi.

'Fikirleri 'sol' adına çarpıtılıyor'
Mehmet Ulusoy (Araştırmacı Yazar): Deniz Gezmiş'in Türkiye'nin tam bağımsızlığını savunması, Kemalist Devrim ve 27 Mayıs Anayasası'nın getirdiği demokratik değerlere sahip çıkması, antiemperyalist çizgisinin bir parçasıdır. Deniz'in savunduğu değerler 68 kuşağının değerleridir. 68'liler Birliği Vakfı olsun, TGB olsun bütün bunlar 68'in ve Deniz Gezmiş'in temsil ettiği mücadelenin bugünkü yansımasıdır.

Deniz Gezmiş Kürt ve Türk halkının kardeşliğini savunmuştur. Ama hangi koşulda? Emperyalizme kararlı bir tutum alarak. İkinci olarak Türkiye'nin bağımsızlığını ve bütünlüğünü savunuyordu. Bugün Deniz Gezmiş'in fikirlerini sol adına çarpıtıyorlar. 68 kuşağının, Deniz'in en önemli mirası şudur; emperyalizmle işbirliği yapan hiçkimse devrimci olamaz. Antiemperyalizm tek ölçütümüzdür. Emperyalizmle işbirliği yapan PKK ile işbirliği yapmak solculuğu terk etmektir. Bu emperyalizm solculuğudur.

'Yaşasalardı bugünkü düzen olmazdı'
Şükran Soner (Gazeteci):

O dönem legal ve dinamik bir lokomotif gençlik hareketi vardı. Sol, anti emperyalist, düzeni sorgulayan, emekten yana bir sentez yarattı. 68 işgalinde müthiş bir cephe ittifakı vardır. Kürt hareketinden, demokratik devrim hareketine kadar herkes içindeydi. Hepsinin ortak paydası, daha insancıl bir düzen, insan hakları, demokrasi ve antiemperyalist kimlikti. Bu doğal gidişe karşı hareket de gelişiyordu. Türkiye'deki doğal ve kendi dinamiği içindeki gençlik hareketinin sistem adına kırılması gerçekleşti.
Bugün yaşasalardı nerede olacaklarını kestirmek mümkün değil. Ama bileşkeler dolayısıyla dengeler ve sonuçlar değişecekti. Bugünkü düzen olmayacaktı onu biliyorum. Rejimi tepetaklak eden bileşke ağırlığı oluşmayacaktı.

Ödenen bedellerle simge olmak vardır. 3 kişi idam edildi. Ama onlar çoktular. Çokta güzel insanlardı.

'Atatürk devrimciliğinin simgesi'

Arslan Kılıç (Teori Dergisi Genel Yayın Yönetmeni):

Bugün artık idam yıldönümlerinde Deniz’ler Türkiye’nin hemen her yerinde anılıyor. Bu etkinliklere artık, 1990’lı yılların ortalarına kadar olduğu gibi, sadece küçük sol örgüt ve gruplar değil; CHP’lisiyle, ADD’lisiyle DSP’lisiyle, sol’un bütün çeşitlerinden insanlar katılıyor.
Oysa, 90’ların ortasına kadar, hem de Deniz’lerin acısı ve anıları taze iken, anma etkinliklerine, değil CHP’lisi, dindarı, milliyetçisi, muhafazakârı; iddialı sol grup ve örgütlerin hiçbiri katılmazdı. 2010’ların Türkiye’sinde ise, Deniz Gezmiş’in, her siyasi eğilimden yurttaşların kahramanı olması, somut bir olgudur.

Türkiye devlet ve toplum olarak çözülüyorken, milletin bilincinde yeniden ulusal kurtuluş kıvılcımları çakmaya başladı. 2000’lerde Deniz Gezmiş’i Atatürk devrimciliğinin simgesi bir milli kahraman haline getiren süreç, milletin gittikçe büyüyen kesiminin devrimden başka bir yol görmemeye başladığı süreçti.

Deniz'in safhını belgeyen sözler

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının THKO Davası 16 Temmuz 1971 tarihinde Ankara Altındağ Veteriner Okulu binasında başlamış ve 9 Ekim 1971 günü yani 2 ay 23 gün içinde karara bağlanmıştı. Mahkeme sürecine Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Ankara 1 Nolu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi'nde yaptıkları savunma damgasını vurmuştu. İşte 41 yıl sonra Deniz Gezmiş'in ağzından Türkiye geleceğine ışık tutan sözler...

Abdülhamit:

"(...) gericilerin bugün bile 'Ulu Han' diye bahsettikleri Abdülhamit, yabancı sermayedarların tam aradıkları kişi idi. Kendisi bizzat yabancı şirketlerle ortaklık yapıyordu. Bir yandan çiftlikler satın alıyor, öte yandan ahbapları olan Galata bankerlerinin tavsiyeleri ile borsa oyunları oynayarak servetini artırıyordu ve her an devrilmekten korktuğu için yabancı bankalarda saklıyordu. Bu servet o zamanın parasıyla 4 milyon lirayı buluyordu. O sırada devlet bütçesinin 20-30 milyon arasında olduğu düşünülürse, bu servetin büyüklüğü daha iyi anlaşılır. Abdülhamit'in Anadolu, Irak, Suriye ve Hicaz'daki gayrimenkulleri ise 90 milyondan fazla idi...Kurduğu jurnal (ihbar) sistemi sayesinde, etrafındaki adamlarının hırsızlıklarını çok iyi kontrol etmekte, her şeyden haberdar olmasına rağmen ses çıkarmamaktadır. Çünkü kendisi her an devrilme korkusu içinde olduğundan, etrafındaki çetenin hırsızlıklarını koz olarak kullanarak kendisini korumaktadır. Yine bu ihbar sistemi sayesinde kendisine karşı olan vatanseverlere karşı amansız bir terör uyguluyordu. Yakalananlar işkence görüyor, hapis yatıyor ve sürgüne gönderiliyordu.”

İttihatçılar:

"İttihat ve Terakki'ye yön verenler Vatansever Subaylar ve hem kendi durumlarından hem de vatanın durumundan şikayetçi olan küçük memurlar olmuştur. (...)

İttihatçılar arasındaki vatansever unsurların çatışması yakın tarihimize kadar dayanır. İttihatçılar arasındaki vatanseverler Kurtuluş Savaşı'nda, İstanbul'da Karakol Cemiyeti'ni, Andolu'da Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerini kurarak emperyalistlerle silahlı mücadele ederken, İtirafçılar yabancılarla işbirliği yapıyor, vatanını yabancılara peşkeş çekiyorlardı.”

Kurtuluş Savaşı – Mustafa Kemal:

-“Padişah ve hükümeti emperyalist güçlerle tam bir ittifak halindeydi, ülkenin bağımsızlığını ve bütünlüğünü gözetmesi beklenemezdi... 19 Mayıs 1919, saldırgan emperyalistlere ve onların emrindeki iç düşmana karşı, Mustafa Kemal önderliğinde, Türk halkını örgütlemek için Kurtuluş Savaşı'nın politik anlamda başlangıcıdır...19 Mayıs 1919 Ulusal Kurtuluş Mücadelesi için Mustafa Kemal ve arkadaşlarının halkın silahlı gücü ve öncüsü olarak harekete geçişidir...Mustafa Kemal Samsun’a ayak bastığı zaman hedefini şöyle dile getiriyordu: Türk’ün onuru ve yetenekleri çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus tutsak olarak yaşamaktansa yok olsun daha iyi.”

-“Biz 50 sene evvel Kurtuluş Savaşı vermiş bir ülkenin çocuklarıyız.... Çok iyi biliriz ki Türkiye Kurtuluş Savaşı'nı yapmak için Samsun'a çıkanlara İstanbul Örfi İdaresince ve Mahkemelerince idam cezası verilmiştir. Ve yine bilmekteyiz ki, Kurtuluş Savaşı yapıldığı sırada İstanbul'da bulunanlar bunları yapanlara eşkıya demiştir (...)”

-“Bu memlekette Mustafa Kemal'e gerçekten sahip çıkan varsa onlar da bizleriz. Onun istiklali tam Türkiye idealini yalnızca biz devam ettiriyoruz.”

-“Biz halkımızın çocukları ve Atatürk’ün memlekete emanet ettiği gençleriz, nasıl ki O, Yunan orduları ta Polatlı’ya gelmesine rağmen önlerinden kaçmadıysa ve yolundan dönmediyse biz de dönmeyiz, ve eğer dönersek işte o zaman vatana ihanet etmiş oluruz.”

-“(…) bağımsızlığımızı tekrar kazanma yolunda mücadeleye girmiş olan bizlerin elli sene önce Mustafa Kemal’in hakkında gıyabi idam kararı verilmesi gibi idamımız isteniyor. Gene belirtmekte fayda vardır ki biz de O’ na ve halkımıza ihanet edip bağımsızlığımızı tekrar kazanma yolundaki mücadelemizden dönmeyiz.”

-"Türkiye'de gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunanlar varsa, bunlar ancak Amerikan emperyalizmi ile iş yapan çıkarcılardır.” (T.H.K.O. Davası Derleyen: Halit Çelenk/68'liler Birliği Vakfı Yayınları)

Deniz'in Şeyh Sait öfkesi

Doğu Perinçek, Deniz Gezmiş'in Seyh Sait'e ilişkin düşüncelerini şu anısıyla anlatıyor:
"Sanırım 1969 baharıydı. Sultanahmet'te FKF binasında bir toplantı oldu. Benim yazdığım bir bildiride, gerici hareketler arasında Şeyh Sait'in de adı anılıyordu. Bazı Kürt arkadaşlar eleştirdiler. Bayağı tartışma oldu. Deniz, Şeyh Sait'in feodal bir şeyh olduğunu, yönettiği hareketin gerici karakterde olduğunu savundu. Bir aralık öfkelendi ve tahta dolaba yumruk attı.”
(Doğu Perinçek / Arkadaşım Deniz Gezmiş / Kaynak Yayınları / sy 81)

'Beni Kemalist yetiştirdiğin için teşekkür ederim'
Deniz Gezmiş babasına yazdığı bir mektubunda “Kemalist” bir kişiliğe sahip olduğu için şöyle teşekkür ediyor:
 

"Baba,
Sana her zaman müteşekkirim. Çünkü Kemalist düşüncelerle yetiştirdin beni. Küçüklüğümden beri evde devamlı Kurtuluş Savaşı anılarıyla büyüdüm. Ve o zamandan beri yabancılardan nefret ettim.

Baba, biz Türkiye'nin 2. Kurtuluş savaşçılarıyız. Elbette ki hapislere atılacağız, kurşunlanacağız da. Tıpkı 1. Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi. Ama bu toprakları yabancılara bırakmayacağız. Ve bir gün mutlaka yeneceğiz onları.

Düşün baba, bugün hükümet, işini gücünü bırakmış, bizimle uğraşıyor. Çünkü bizden başka gerçek muhalefet kalmamış durumda. Ve hepsi Kemalist çizgiden sapmışlar. Ve tarih önünde hüküm giymiş durumdadırlar. Biz çoktan onları tarihin çöplüğüne atmış durumdayız.

Baba, mektubuma son verirken, seni, annemi, Boru'yı, Hamdi'yi devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım.” 

(Doğu Perinçek / Arkadaşım Deniz Gezmiş / Kaynak Yayınları / sy 120)

Ulusal

➽ Paylaş:
“AKP zihniyetinin erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormusunuz?..”
Okurlara..