Her gördüğünüze, her işittiğinize kanmayın..
KİM ÇOK KONUŞUR,
KİM SUSARSA NE OLUR?
Prof. Dr. M. Kerem DOKSAT
AKP İstanbul Milletvekili Şirin Ünal attığı Twitter mesajları ile Gezi
Parkı’nda yıkıma karşı direnenlerle dalga geçmiş.
Taksim bölgesindeki vatandaşların oradan uzaklaşmasını tavsiye ederken,
“düzene itaat etmek gerekir” demiş:
-Cumhuriyet savcılarımıza suç duyurusunda bulunabilirsiniz.
-Orman Bakanımız söz verdi, 100 katını dikeriz.
-Yasalara uygun davrananlara bir şey olmaz. Kanun ihlâli varsa savcılara suç
duyurusunda bulunabilirsiniz.
-Ben size göndermiştim. Yaktınız herhâlde!
-Siz koruyorsunuz ya, yetmez mi?
-Ben 100.000′nin üzerinde ağacı vatan topraklarına dikmiş/ diktirmiş bir
insanım. Yaptıklarıma hayâlleriniz ulaşamaz.
-Canın sağ olsun, abdestinizi tazelersiniz.
-Oradan uzaklaşırsanız Cumânız sâkin geçer.
-Oradan uzaklaşırsanız umarım güzel bir gününüz olur. Düzene itaat
gerekir.
-Gaza ihtiyaç duyanlar var demek ki.
Eviye konusunda yorum yapmayacağım, çok belirgin zâten de…
Buradaki “düzene itaat gerekir” sözleri çok mühim!
Düzenle uyumlu olmak, intizama hürmet göstermek, sınırları zorlamamak tamam
ama hem sosyal psikoloji hem de kelimelerin îmâ ettiği argo mânâları itibariyle
çok daha vahim şeyler akla gelir; siz bunları okurken aklınıza gelmedi mi?
***
Taksim’de iki gündür iyi niyetliymiş gibi gözüken veya görünen, çok haklıca
sloganlar atarak nümâyiş yapan gruplar var. “Ağaçları kestirmeyin”,
“gezi parkını koruyun” diye sloganlar atıyorlar.
Peki, bunların esas amacı ne? Gerçekten de bu sloganlara inanarak mı yoksa
haklı görünen vesileleri kullanarak, karmaşa ve kargaşa yaratmak mı?
“Gaza gelerek” gidenleri hâriç tutarsak, iştirak edenlerin
âidiyet ve mensubiyetlerine bakıp teşhisi koymak mümkün: Ne kadar Kürtçü ve
bölücülerle paralel hareket eden militan yasal veya yasadışı örgüt üyeleri varsa
orada.
İsteyen “solcu” de olur; isteyen “sağcı”
da, isteyen “şucu” da, “bucu” da olur
ama eylemler “öcü” hâline gelirse işin içinde bir bit yeniği
var demektir.
Yüzlerce yaralı, muhtemel vefatlar ve karmaşa, Suriye ile sınırda karşılıklı
açılan ateşler hep yandaş medya tarafından gizleniyor.
Uyanık ve dikkatli olmak icap eder.
Şakası yoktur bu işlerin…
Şimdi bana birileri “sen Başbakan’ın ağzından konuşuyorsun” diyebilir.
Daha önce de dedi.
Bu iktidarın ve Başbakan’ın yaptıklarını en net şekilde eleştirenlerden
biriyim.
Millet Olmak konferanslarını veren de benim, ne çıkarım var ki yapayım!
Bir dostum konuyu çok güzel özetledi: “Şu anda ortama yoğun bir
dezenformasyon ve misenformasyon dalgası hâkim. Taksim Gezi Parkı’nda F tipi
Polisin düzenlediği operasyon tamamen provokasyon amaçlıdır ve cumhurbaşkanlığı
seçimi öncesi bâzı aktörlerin çatışma sürecinin yansımasıdır. Daha da geniş ve
şiddetli toplumsal olaylar yaşayacağız. Devlet içindeki uyum tamamen çökmüştür.
Reyhanlı bombalama eylemi sonrası süreçte, yapılan Psikolojik Hârp ile amaç
vatandaşın devlete duyduğu güveni tamamen yok etmektir. BOP planında işler
kötüye gitmektedir. Bu yüzden yurt içindeki aktörün yıldızı sönmeye başlamıştır.
Tasfiye ve geri çekilme süreci çok şiddetli geçecektir. Vatandaşlar olarak,
Yargı’ya, Jandarma’ya ve TSK’ya güvenmeye devam etmemiz gerekir. Yakın
gelecekte, can güvenliğimiz kalmadığında bizi Emniyet değil, TSK, Jandarma ve
Özel Kuvvetler koruyacaktır. Ayrıca, Taksim Gezi Parkı operasyonu, Türkiye’nin
içinde geçtiği kaotik süreçte dikkatleri başka yöne yöneltmek içindir. Lûtfen
asıl tehdide odaklanın ve ona göre pozisyon alın”.
Kalkıp TBMM’de BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in de aralarında
bulunduğu bâzı göstericilerin yaralanmasına tepki gösteren BDP’li Ertuğrul
Kürkçü, “hesabını sormazsak nâmerdiz” ve “mülk sâhibi
Allah mı, yurttaş mı” gibi saçmalıkları dile getirebiliyor.
Bir AKP’li vekil de bakakalmış, itidâlini kaybedip kekeleyerek
“polislere gaz maskesi verilip, dönüşte ‘geri iade
edileceğini’” söyleyebiliyor. Onun resminde dahi hâcet yok.
Ortaya çıkan görüntülere bir bakın:
Şu dakika aldığım MHP’liler de yarın fidan dikerek bu kervana
katılacakmış.
Benim tek derdim bu memleketin dirliği ve birliği!
Neydi: Vatandaşlar olarak, Yargı’ya, Jandarma’ya ve TSK’ya güvenmeye devam
etmemiz gerekir. Yakın gelecekte, can güvenliğimiz kalmadığında bizi Emniyet
değil, TSK, Jandarma ve Özel Kuvvetler koruyacaktır…
Polis, askere posta koyabiliyor: https://www.facebook.com/photo.phpv=401797209934248&set=vb.162355147625&type=2&theater.
Her gördüğünüze kanmayın.
Her işittiğinize de kanmayın.
İtidâli ve ihtiyatı bir tarafa atmayın.
Az ama öz konuşanlara dikkat edin.
İlk Kurşun