‘Gençlik senden korkmuyor Tayyip’
Tayyip'e BİR MEKTUP BİR ÇAĞRI!
.
Alman Federal
Milletvekillerinden Ortak Açıklama: Türk hükümeti insan haklarına bağlılık ve
demokratik hakları korumakla sorumludur!
‘Erdoğan Paşa,
.
Gençler eylem yapıyor ve korkuları yok…’
Almanya’dan Erdoğan’a çağrı.
Ali GÜLEN / Almanya-SÖZCÜ
Alman Bild Gazetesi’nin ünlü ve tek yazarı Franz Josef Wagner, son olaylarla
ilgili olarak Başbakan Erdoğan’a kısa bir mektup yazdı. “Almanlar’ın yarısının
çok sevdiği, diğer yarısının ise nefret ettiği yazar” olarak bilinen Wagner
dünkü Bild’de yer alan yazısında “Gençlik senden korkmuyor” diye seslendi. Öte
yandan Erdoğan’a bir çağrı da Alman milletvekillerinden geldi. Federal Meclis’in
ortak açıklamasında ‘AKP, kendi halkına şiddetten vazgeç’ denildi.
BİR MEKTUP BİR ÇAĞRI
Alman gazeteci Franz Josef Wagner Erdoğan’a
“Sevgili Erdoğan Paşa,
Senin polislerin Taksim’i panzerlerle, biber gazlarıyla, tazyikli suyla süpürdü, temizledi. Çok sayıda eylemci yaralandı, ölen bile olabilir.
Beni bu genç eyemcilerle ilgili en çok şaşırtan şey, panzerli ve biber gazlı Erdoğan Paşa’dan korkmamaları oldu.
Bu mektupta korku üzerine biraz yazmak isterim… Bakın; Kim korkarsa, o eylem yapamaz. Korkaklar sessizce bekler. Korkaklar, her şey olup bittikten sonra fikrini söyler.
Korkmayan İstanbul ise özgür basın, istediği yerde öpüşme, inanç özgürlüğü için eylem yapar.
Siz, Erdoğan, 20 avukatı içeri attırdınız, 67 gazeteciyi hapse koydunuz… Şimdi Erdoğan’ı eleştirmeye kimse cesaret edemiyor.
Ama gençlik cesaret ediyor.
Onlar Nike ya da Adidas giyorlar. İngilizce konuşuyorlar. Twitter’dalar ve Facebook’ları var. Bunlar Türkiye’deki gençlik ve bunlar eylem yapıyor.
Ve korkuları yok…” diye seslendi.
Alman milletvekillerinden ise AKP’ye çağrı
vardı.
İŞTE O AÇIKLAMA
Alman Federal
Milletvekillerinden Ortak Açıklama: Türk hükümeti insan haklarına bağlılık ve
demokratik hakları korumakla sorumludur!
İki haftadır Türkiye‘de son yılların en yoğun eylemleri yaşanıyor. Herşey İstanbul Taksim’deki Gezi Parkı’na yapılacak bir imar projesini engellemek adına başladı. Toplumun farklı kesimlerinden oluşan bir grup Gezi Parkı’nı korumak için bir eylem başlattı. Barışcıl biçimde tepkilerini ortaya koyan eylemcilere polis 31 Mayıs sabahında gözyaşartıcı gaz ve biber gazı kullanarak şiddetli bir biçimde müdahele etti.
Protestolar bunun ardından hükümet karşıtı bir hal alarak tüm Türkiye’ye yayıldı. Eylemlerin yapıldığı neredeyse tüm kentlerde polis eylemcilere karşı gözyaşartıcı gazlar (CR- und CS-tipi), tazyikli su ve yer yer plastik mermi kullanmıştır.
Türk Tabipler Birliği’nden edinilen bilgilere göre şuana kadar dört kişi eylemlerde hayatını kaybetmiştir.
ZOR KULLANMA YETKİSİ VERDİ
Başbakan Erdoğan polisin
„aşırı“ müdahalesini kabul etmekle birlikte güvenlik görevlilerini eylemleri
kontrol altına almak için gerekirse zor kullanmaları konusunda
yetkilendirildiklerini belirtmiştir. Eylemciler tarafından otoriter bir siyasi
tavır güttüğü ifade edilen Başbakan Erdoğan olayların ardından, Gezi Parkı’na
imardan vazgeçilmediğini hatta Taksim‘e bir de camii yapılacağını duyurmuştur.
Alacağı kararları ne muhalefete ne de ‚bir kaç çapulcuya‘ sorma gereği
duymadığını içeren ifadeleriyse halk arasında yeniden rahatsızlık yaratmıştır.
Yurtdışı seyahatinden önce eylemcileri engellemek üzere sabırsızlanan seçmenini
güçlükle evde tuttuğuna dair sözleriyle de toplumu gererek bölünmelere yol açan
açıklamalarına bir yenisi eklenmiştir.
OTORİTER SİYASETİNE BAŞKALDIRI
Başbakan Erdoğan ve
hükümeti Türkiye’de gerçekleştirilen eylemlerin sadece bir park için olduğu
izlenimi yaratmaya çalışmaktadır. Oysa eylemler artık Erdoğan’ın otoriter olarak
adledilen siyasetine ve 11 yıldır ülkeyi yöneten partisine
yönelmiştir.
Demokrasi ancak fikirlerin hür ifade edilebildiği bir ortamda yaşatılabilir. Bireyler fikirlerini kamuya açık alanlarda dile getirebilecekleri gibi bu görüşler hükümete karşı eleştirel nitelikte de olabilir. Demokratik meşruiyeti bulunan her hükümetin en sert eleştirileri bile sağduyuyla karşılaması, kamunun ve bireylerin güvenliğini insan haklarına uygun bir biçimde güvence altına alması gerekir.
Türk hükümeti kendi anayasal düzeninin gerekli kıldığı gibi demokratik haklara, fikir ve ifade özgürlüğüne ve toplanma özgürlüğüne saygı göstermeli ve bu hakları güvence altına almalıdır.
HÜKÜMET, HALKINA ŞİDDET KULLANMAMALI
Biz aşağıda isimleri
bulunan milletvekilleri, olarak Türk hükümetini şu ortak çağrıda
bulunuyoruz:
Hükümet kendi halkına karşı şiddet kullanmaktan vazgeçmelidir. Barışcıl biçimde demokratik haklarını kullanan eylemcilere karşı ve hatta kapalı mekanların içine sıkılan göz yaşartıcı gazlar yalnızca eylemcilerin sağlıklarını tehlikeye atmakla kalmamakta aynı zamanda evrensel insan haklarına da aykırılık teşkil etmektedir.
Hükümet yetkilileri ve Başbakan Erdoğan eylemcilerle diyalog zemini arayarak gerinliğin azaltılması için çaba göstermelidir.
Güvenlik güçlerinin aşırı şiddete başvurduğu haller ivedilikle ve şeffaf bir biçimde hukuk devletinin olanakları dahilinde araştırılmalı ve gerekli yaptırımlar uygulanmalıdır.
Tüm tartışmalı ve ekolojik açıdan endişe uyandıran projeler, örneğin nükleer santraller veya Ilısu Barajı, doğrudan etkilenecek olan yurttaşlarla diyalog içersinde geliştirilmeli ve bölge sakinlerinin endişeleri ciddiye alınmalıdır.
Yeni anayasa hazırlık çalışmaları geniş bir tabanda ve sivil toplumun yoğun katılımıyla gerçekleştirilmelidir. Tüm yurttaşların imkanları doğrultusunda bu gibi tartışmalara katılımı imkanı en temel demokratik haklar arasındadır.
Hükümet, halkının büyük bir çoğunluğunun destek verdiği Avrupa Birliği’ne katılım sürecini yapıcı bir biçimde sürdürmeli ve AB’ye katılım perspektifini popülist ve ayrımcı öğeler taşıyan bir siyaset tarzına kurban etmemelidir.