Bu körlük, diktatör körlüğüdür...
TÜRK POLİSİ Mİ, KİME KARŞI?
Vardiya Bizde Ankara Grubu olarak SESSİZ ÇIĞLIK’ı yaptık.
Kararımız GÜVEN PARK’taki eylemcilere destek vermekti.
Daha iki adım atmadan orada atılan gazın etkisi altında kaldık.
O saatten itibaren Kızılay’da kaldığımız altı saat boyunca da aralıklarla
gazdan payımızı aldık.
TESUD binasına sığındık.
Pek çok vatandaş da TESUD’a sığındı ve yardım aldı.
Gördüklerimi satır başlarıyla özetleyeyim.
Her yaştan insan vardı ama ilk defa bu kadar çok genci sokakta gördüm.
31 Mayıs ağırlıklı olarak Gençlik hareketiydi.
Bu siyasi iktidarın sona yaklaştığının en önemli habercisidir.
En dikkat çekici husus polisin aşırı güç kullanmasıydı.
Düşman ülkenin polisi olsa bu kadar acımasız olamazdı.
Elbette sorumluluk Başbakan, İçişleri Bakanı, Emniyet Genel Müdürü ve İl
Emniyet müdürlerinindir.
Müdahale kararları bu silsile içinde verilmektedir.
Emrin uygulamasına gelince yukarıda sıralanların yanında yerel yetkililer ve
tek memura kadar herkesin payı vardır.
Amaç neyi önlemektir?
Toplanmayı mı?
Yürüyüşü mü?
İktidar aleyhine slogan atmayı mı?
Miting yapmayı mı?
Bunların hepsinin yöntemi vardır.
Hiçbiri bugün uygulanan yöntem değildir.
Ben garnizon komutanlığı da yaptım. 20 yıl toplumsal olaylarla ilgili polis
müdürü ile de konuştum ve fikir birliğine vardım.
Toplumu dağıtmak istiyorsan bir-iki yönden baskı yaparsınız, insanlara
kaçacak-gidecek yolu açık bırakırsınız.
Bugün polis gaz stokunu bitirircesine harcadı. Kaçışanların önüne de gaz
bombası atarak, dağılmayı ve olayların bitmesini engelledi.
Polis olayın bitmesini istemedi.
Sürmesini istedi
Olayların sürmesi kimin aleyhine idi?
Siyasi iktidarın.
Tepkiler kimin üzerine yoğunlaştı?
Siyasi iktidarın.
Polise “müdahale et” diyenler 50 yaşındaki kadına, 15
yaşındaki çocuğa, yere düşen insana tekme at, neresine gelirse copu indir mi
demiş oldular?
Biberi 30 cm.den direkt gözüne sık, plastik mermiyi hedef gözeterek at, gazı
kalabalığın tam ortasına, kapalı mekanların içine at mı demiş oldular?
İşte burada bu soru aklıma geliyor?
Hangi ülkenin polisisiniz?
Hangi ülkenin vatandaşısınız?
Karşınızdaki insan değil de yaratık mıdır?
Onlarca genci arkadaşlarım uyardı, “Yapmayın çevreye, devlet malına zarar
vermeyin” diye.
Haklı buldular, hatta utandılar, ama kendilerine yapılanlar nedeniyle
hırslarını engelleyemediklerini söylediler.
Yaptıkları doğru değildi ama haklılıkları da yok değildi.
Daha dikkatli ve duyarlı olması gereken öncelikle elinde güç olan polis değil
midir?
Polis kullandığı gazın ve suyun onda biri ile olayları önleyebilirdi.
Hatta hiç polis olmasa (21 Mart’ta Diyarbakır’da olduğu gibi) hiç olay da
olmazdı.
Bunu en iyi RTE’nin danışmanı ve Diyarbakır eski valisi Efkan ALA bilir. Cam
çerçeve inerken “Cana gelecek cama gelsin” diyen ve takdir
edilen şahsiyettir.
Ama orası Diyarbakır’dı. Fark buydu işte.
Gün boyunca hiç bir şey yokmuş gibi vatandaşı bilgilendirmeyen medyaya ne
demeli?
Satılmışlığın, korkaklığın, çıkarcılığın, tarafçılığın bu kadarına da pes
doğrusu.
Parasını cebinize attığınız bu insanlardan hiç utanmıyor musunuz?
Olayları üç-beş ağaca indirgeyen, ülkedeki dinci diktaya gözünü kapayanlara
diyecek söz yoktur.
Olayı ERGENEKON’a bağlayan çakma yiğitlere ancak gülerim.Neremle güldüğümü
söyleyemem.
Ülkeyi yönetenlerin kriz yönetiminden ne kadar habersiz olduğu ise bir kez
daha ortaya çıktı.
Bir yetkili çıkıp olayları yatıştırıcı tek söz etmedi.
Tam tersine kışkırtmaya devam ettiler.
Belediye Başkanı “sade kaldırım çalışması” derken, Başbakan
“inadım inat” söylemini sürdürdü.
İnsanların değerleri ile oynamayı oyuncakla karıştırdılar.
Halkın gaza, suya,copa aldırış etmeden her şeye karşın eylemi sürdürmeye
kararlı olduklarını göremediler.
Bu körlük, diktatör körlüğüdür. Kendi gücüne tapınmadır. Kendi sonunu
getirmenin de yöntemidir.
Son değerlendirmem de yurt dışından gelen tepkilere.
Soruyorum;
Altı yıldır nerelerdeydiniz?
Türk halkı ilk kez mi polis dayağı, gazı ve suyu yiyor?
RTE’yi mi gözden çıkardınız, yoksa gerçekten yeni mi uyandınız?
Polise mesajı da siz mi verdiniz?
Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE
İlk Kurşun