Adalet Bakanlığı’nın Metris 'Traş'ları!

Açıklamada soL’da da yer verilen kötü muamele, fiziksel ve psikolojik işkence, baskı ve tehdit iddiaları Bakanlıkça “yalanlandı”. 8 direnişçinin “baskı, darp, zorla oruç tutma ve temizlik işleri yaptırmaya zorlama” gibi olaylara maruz kalmadıkları savunuldu!

Adalet Bakanlığı’nın Metris yalanları

SivriSinekCaz

8 Gezi Parkı direnişçisinin Metris Cezaevi’nde kötü muamele ve baskı gördüğü haberleri Adalet Bakanlığı tarafından yalanlandı. Medyayı “etik davranmamakla” suçlayan Bakanlık, 8 direnişçinin cezaevi koşulları hakkındaki gerçekleri düpedüz çarpıttı. Direnişçiler Metris’te yaşadıklarının ayrıntılarını soL’la paylaştı.

Adalet Bakanlığı, Gezi Parkı eylemleri sırasında 6 Temmuz’da gözaltına alındıktan sonra 8 Temmuz’da “baret ve gözlük taşımak gibi” gerekçelerle tutuklanarak Metris Cezaevi’ne gönderilen 8 direnişçinin cezaevi koşulları hakkında dün bir açıklama yaptı. Açıklamada soL’da da yer verilen kötü muamele, fiziksel ve psikolojik işkence, baskı ve tehdit iddiaları Bakanlıkça “yalanlandı”. 8 direnişçinin “baskı, darp, zorla oruç tutma ve temizlik işleri yaptırmaya zorlama” gibi olaylara maruz kalmadıkları savunuldu. 

“Kamuoyunu doğru bilgilendirmek” iddiasıyla yapılan açıklamanın baştan sona çarpıtmalarla dolu olduğu direnişçilerle ve avukatlarıyla yaptığımız görüşmelerle açığa çıktı. 

İşte Bakanlığın medyayı da suçladığı o açıklamada çarpıtılan gerçekler:

‘Müdür’e ve Savcı’ya ifade verdiler’
 

Adalet Bakanlığı, Savcı’nın da 7 tutukluyla 15 Temmuz’da görüşerek, “koğuşlarında herhangi bir şekilde baskı, darp, zorla oruç tutma ve temizlik işleri yaptırmaya zorlama gibi olaylara maruz kalmadıkları” yönünde ifade aldığını belirtiyor. Bakanlık ayrıca cezaevi yönetimine ve revirine, tutukluların darp edildiklerine ilişkin sözlü veya yazılı bir şikayet iletilmediğini iddia ediyor. Açıklamada “Kurum müdürü, 11 Temmuz 2013 günü, 8 kişiyle, tek tek görüşmüş ve haberde geçen iddialar konusunda, herhangi bir şikayetlerinin olmadığı kendi imzaları ile kayıt altına alınmıştır” deniliyor. 

Direnişçilerden Özgür Yıldırım, koğuşunda adli tutukların işkencesine maruz kaldığını anlattı. 18 yaşındaki Yıldırım, uyurken altından yatağı çekilerek yere düşürüldü, elleri ve ayakları yakıldı, yüzünde sigara söndürüldü ve kaba dayağa maruz kaldı. 

Direnişçi Umut Akgül, adli tutukluların kaldığı A3 koğuşunda “buraya bir tane daha Gezi’ci gelirse kafasını keseceğiz” denilerek tehdit edildi, oruç tutmadığı için temizlik işleri yapmaya zorlandı. Akgül, koğuştakilerin gece kendisini nöbet tutmaya ve sahura kaldırmaya zorladığını, bütün gece ayakta tutulmasına karşın gündüz de uyumasına izin verilmediğini ifade etti. Akgül yaşadıklarını şöyle aktardı: “Koğuş liderleri gündüz uyutmuyorlardı oruç tutanlara haksızlık olmasın diye, sigara içiyordum ama rahatsız oluyoruz diyorlardı. Yorgun düşüp uyumaya çalıştığımda yüzüme su döktüler. Tuvalete banyoya gittiğimde elektriği kapatmak gibi şeyler yapıyorlardı. Onlara göre bunlar şakaydı.”

Milletvekillerinin cezaevini ziyareti sonrası baskının biraz hafiflediğini aktaran Akgül, Savcı’ya verilen ifade konusunda da şunları söyledi: “Tahliye olmadan iki gün önce savcı çağırdı. Savcılığın kapısı açık, yanında gardiyanlar oturuyor. Bana ‘şikayetin var mı’ diye sordu. İlk günlerde baskı gördüğümü daha sonra azaldığını söyledim. İftira atılarak içeri girmiş biri olarak kimseye iftira atmam. Darp edilmediğimi ama sistematik olarak baskı gördüğümü söyledim. O da bana burasının cezaevi koşulları olduğunu, tadını çıkarmam gerektiğini söyledi. Sonra gardiyanların yanında imza attırdı.”

Akgül, Cezaevi Müdürü’ne verilen yazılı ifadenin de gardiyanlar tarafından koğuşa gelinerek, koğuştakilerin gözü önünde imzalatıldığını aktardı. Akgül, imzalanan metni bile koğuş mümessilinin yazdığını belirtti. Aynı yöntemle koğuştakilerin işkence ettiği Özgür Yıldırım’dan da imza alındı. 

‘Koğuşta katil yok’
 

Adalet Bakanlığı’nın açıklamasında “ilgili kişilerin kaldıkları bölümlerde habere konu edildiği gibi cinayet, hırsızlık, gasp, uyuşturucu ve cinsel suçlardan tutuklu ve hükümlü bulunmamaktadır” deniyor. 

Akgül’ün anlattıkları ise Bakanlığı yalanlıyor. Akgül, kaldığı koğuştaki 8 kişiden 4’ünün cinayet diğer 4’ünün ise yaralamadan içerde olduğunu söyledi. Koğuşundaki diğer tutuklu ve mahkumların kendisine nasıl cinayet işlediklerini anlatarak psikolojik işkence yaptıklarını belirten Akgül, “biri bir maçta cinayet işlemiş, öteki uyuşturucudan gözü dönmüş haldeyken beraber büyüdüğü kardeşinin kafasını kesmiş” diye konuştu. Akgül ayrıca, koğuştakilerin kendisine gazeteden kesilmiş cinayet kupürleri gösterdiklerini de söyledi. 

soL’a konuşan bir diğer mağdur Oğuz Tekin de, kaldığı koğuşta 5’i yaralama ve biri taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan yatan kişiler olduğunu belirtti.

‘Ayrı koğuşlarda tutulmaları yasa gereği’
 

Açıklamada 8 direnişçinin ayrı koğuşlarda tutulması, 5275 sayılı Sulh Ceza ve Güvenlik Tedbirinin İnfazı Hakkında Kanun’un gereği gibi gösterildi. Kanunun 113’üncü maddesindeki “Tutuklular, maddî olanaklar elverdiğince suç türlerine ve taşıdıkları güvenlik riskine göre ayrı odalarda barındırılırlar. Aralarında husumet bulunanlar ile iştirak hâlinde suç işlemiş olanlar aynı odalarda barındırılmazlar ve birbirleri ile temas etmelerini engelleyecek tedbirler alınır” hükmüne dayanılarak, direnişçilerin ayrı odalarda tutuldukları söylendi.

Direnişçilerin avukatlarından Yelda Koçak, Bakanlığın siyasi bir nedenle, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet nedeniyle, tutuklanan kişilerin neden adi suçlardan yatanlarla aynı koğuşa konulduğunu açıklamadığını vurguladı. Koçak, adli vakalarda uygulanan “iştirak halinde suç işleme” maddesine atıf yapılmasını da eleştirerek, “Bu insanlar hep birlikte dükkan soyan 8 kişi değil ki bu maddeye dayanarak ayrı koğuşlara konulsunlar. Bu insanlar siyasi gerekçelerle tutuklandılar” dedi.

Av. Murat Yurttaş da Bakanlığın öne sürdüğü gerekçenin neden çarpıtılmış olduğunu şöyle açıkladı: “Örneğin iki kişi birisini vurabilir. Bir kişi ona silah sağlar. Birbirini bütünleyen bu hareketlerin toplamı iştiraktır. Ona yemek getiren bile iştirak olur, ona silah sağlayan iştirak olur. Ancak 8 kişinin durumunda herkes kendi bağımsız iradesiyle orada. Direnme bireysel bir tercihtir, toplu olarak direneceğiz gibi bir irade beyanı 8 kişi arasında söz konusu değildir. İlk defa birbirlerini gördüler. Mesela bayrak satan da alınıyor. Bu nedenle iştirak halinden bahsedilemez.”

‘Raporda darp ve cebir izine rastlanılmadığı belirtilmiştir’
 

Bakanlığın açıklamasında, Özgür Yıldırım’la ilgili bölüm yaşananları eksik aktarmak suretiyle çarpıtıyor. Açıklamada, Yıldırım’dan 11 Temmuz’da koğuştakilerden şikayeti olmadığına dair imzalı beyan alındığı söyleniyor ve “buna karşılık” 13 Temmuz’da “koğuşta bulunan tutuklu Ş. D. ile arasında çıkan tartışma sırasında, Ş. D.’nin kendisine yumruk attığını” beyan ettiği belirtiliyor. Açıklamada, “Bunun üzerine, Bayrampaşa Devlet Hastanesi’ne sevki yapılmış ve hastanenin vermiş olduğu raporda, herhangi bir darp ve cebir izine rastlanılmadığı belirtilmiştir. Ancak daha detaylı bir muayene yapılması için Ö.Y. Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilmiştir” deniyor. Açıklamada bundan sonra ne olduğu yazmıyor. Yalnızca savcılığın olayı soruşturduğu ve Yıldırım’ın odasının “değiştirildiği” söyleniyor.

Yaşananları soL’a anlatan Yıldırım’ın avukatı Sevinç Sarıkaya ise, 13 Temmuz Cuma günü görüştüğü Yıldırım’ın kendisine, koğuştakiler tarafından tehdit edildiğini aktardığını hatırlattı ve aynı akşam darp edildiğini belirtti. Buna göre, Yıldırım darp olayını ilk kez 15 Temmuz Pazartesi günü savcıya anlattı. Şikayet üzerine savcı tetkik istedi ancak Yıldırım “vakit yetersizliği” gerekçesiyle iki kez Bayrampaşa Devlet Hastanesi’ne götürülüp getirildi. Avukat Sarıkaya raporu henüz Cezaevi Müdürlüğü’den alamadı. Ancak Yıldırım, avukatına “doktor kas ezilmesi var dedi” diye konuştu.

Sarıkaya’nın anlattığına göre Kurum Müdürü, kendisinin tehdit ve işkence haberleri üzerine Pazartesi günü yinelediği “Gezi tutuklularının bir arada kalması” talebine karşılık, “Sizin amacınız başka, benim istediğim yerde kalırlar, 8’ini asla bir araya getirmem” dedi. Aynı gün savcıyla konuşan Yıldırım, tutuklularla kalmak istemediğini yineledi ve tek kişilik hücrede kalma teklifine razı olmak zorunda kaldı.

Sarıkaya’nın anlattığı bu detaylar eklendiğinde Bakanlığın açıklamasında yer verilenden daha farklı bir tablo ortaya çıkıyor.

Hukukun her türlüsü çiğnendi
 

Av. Murat Yurttaş, “Bakanlık da, Cezaevi de öncelikle bu insanları neden günlerce revire çıkartmadıklarını açıklasınlar, ondan sonra iştirakten söz etsinler” diyor. Gerek Av. Yurttaş, gerekse Av. Koçak, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’ndan içeriye alınan insanların adam öldürme, yaralama, gasp gibi suçlardan yatanların yanlarına konulmasının kabul edilemez olduğunu vurguluyor.

Bu uygulamayla hukuksuzluk yapıldığını vurgulayan Koçak, Sulh Ceza Kanunu’nun 6. maddesinde “Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınması zorunludur” hükmünün yer aldığını hatırlattı. 

Direnişçilerin maruz kaldığı muamele Birleşmiş Milletler Mahpusların Islahı İçin Asgari Standart Kurallar’a da aykırı. Bu belgede de şu söyleniyor: “Cinsiyetleri, yaşları, ceza sicilleri, tutulmalarının hukuki nedenleri ve kendilerine uygulanacak rejimin gerekleri dikkate alınarak farklı kategorilere ayrılan mahpuslar, ayrı kurumlarda veya bu kurumların ayrı bölümlerinde tutulurlar.”

➽ Paylaş:

➽ Gözden Kaçırmayın... ➽ Bunları Okudunuz mu?..

“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..