'Siyaset halkla birlikte yapılır. Birleşmeliyiz'
'Gezi protestocuları sadece buzdağının görünen yüzü. O günlerde evden destek veren ve sokağa çıkmayanları saydık mı? Sandığımızdan da çoklar, ancak onları birleştirmek, umut ve alternatif yaratmak önemli'Birleşerek umut ve seçenek yaratmalıyız
CHP Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan 'Hükümet seçeneği nasıl yaratılır?' tartışmasında sorularımızı yanıtladı. Tarhan, “Ayakları bu topraklara basan, gücünü Anadolu’dan alan, en eğitimli, en hızlı, en dinamik kadrolarla Türkiye’yi yeniden inşa etmek mümkün” diyor.
AKP iktidarı hangi güçle yıkılabilir?
Belki bir hamlede olmayacak, ama ulusal güçlerle, demokrasi ve özgürlüklerin daraltılmasına bilgiyle karşı çıkarak, iktidarın intikamcı, halk yararına değil kendi yararına olan uygulamalarını teşhir ederek, halkı ikna ederek… Ama bütün bunlar yeterli değil, güven vermeden ve örgütsüzleri örgütleyip, ayrıca mevcut demokratik yapıları besleyip onlardan beslenmeden olmaz.
Özgürlük hiçbir değerle değiştirilemeyecek ve vazgeçilemeyecek kadar hayati. Kısa bir süre önce, insanların vicdanlarını yanlarına alıp, sokaklara çıkmalarını sağlayan da özgürlüklere müdahaleydi zaten.. Özgürlük temelli çocuk, kadın, genç merkezli siyaset halka güven veren isimler tarafından deklare edilmeli, hiçbir çocuğun geride kalmadığı bir ülke yaratabilmek için, iç çekişmeleri en aza indirgenmiş bir davaya sahip çıkarak ve ancak birleşerek güçlendirilebilir. Ve bu güçle kazanılabilir.
İktidarın zayıf halkası ekonomi ve özgürlükler
Özel olarak dikkat edilmesi gereken nokta, dünyadaki tüm siyasi oluşumların, özsularını ekonomiden alması. Totaliter yapılardan, İsveç demokrasisine kadar hepsi böyledir. Bugün Türkiye Ortadoğu cehenneminde yanlış politikalar nedeniyle kendine yol bulmaya çalışırken iktidar yapay gündemlerle ekonomideki çöküşü gizlemeye, seçimlere kadar bu kırılganlığı halktan uzak tutmaya çalışmaktadır. Muhalefetin ise “ayran, Vardar Ovası” gibi yapay gündemlerle oyalanmaması gerekiyor. Medyayı elinde tutan AKP, ekonomi konusunda halkı kandırmayı başarmıştır, bunun önüne geçilmeli ve satılmadık hiçbir değerimizin kalmadığı ve artık denizin bittiği gerçeği anlatılmalıdır. Muhalefet, irilisi ufaklısı tüm gücüyle ekonominin ve baskıların üzerine gitmek zorundadır. İktidarın zayıf halkası ekonomi ve özgürlüklerdir.
Tabanın sesine kulak vermeli.
Hükümet seçeneği nasıl ve hangi partilerin katılımıyla oluşur?
Kendi içinde de, birbirleriyle de, sürekli kavga edenlerin biraraya gelmesi ve güven vermesi çok zor. Bir değerler çatışması olacaktır ve hangi değerin üstün olduğunun tesbiti şart. Türkiye son on bir yıl içinde “istikrar” uyutmasıyla bir parti devleti haline geldi. Buna muhtemelen “hilafet” de yamanmak istenmektedir. Bu durumda hangi değerin üstün ve tartışmasız olduğu ortadadır. Başbakanın ülkeyi uçuruma sürüklediği, bir nükleer santralden daha tehlikeli olduğu açık bir gerçeklik olduğu gibi kendi partisi ve dayandığı kitleler bakımından dahi tartışılır durumdadır. Tüm demokratik kuruluşların, siyasi oluşumların bu gerçeği görmesi gerekmektedir. Bunun için de muhalefet içindeki unsurların kişisel ikballerini geri plana itmeleri, ülkenin iyiliği için özveride bulunmaları, parti içi demokrasinin işlemesini sağlamaları ve tabanın sesine kulak vermeleri gerekir.
İktidar seçeneğini oluşturacak yol ve yöntemler nelerdir?
Tüm demokratik kuruluşların halkın bilgilendirilmesinde siyasete destek olmaları ülkenin geleceği açısından çok önemli. Biliyoruz ki, bu iktidardan memnun olmayan çok insan var. Gezi protestocuları sadece buzdağının görünen yüzü. O günlerde evden destek veren ve sokağa çıkmayanları hiç saydık mı? Sandığımızdan da çoklar, ancak onları birleştirmek, umut ve alternatif yaratmak önemli. Şu anda anlaşılıyor ki, başa baş, kora kor bir alternatif şimdilik görünmüyor. Yerel seçimlerden sonra tablo netleşecek. Gerçek bir toplumsal muhalefet tabanı yaratmadan alternatif olmak mümkün değil. Üretmek, çalışmak, halka güven vermek ve bütün bunları politik bir aklın ve söylemin etrafında toplamayı becermek lazım.
Siyaset halkla birlikte yapılır
Muhalefetteki kavgaların bitmesi lazım, kimseden medet ummadan, kendi gücü ve dinamikleri ile umut vermek lazım. İyi örnekleri geliştirmemiz, iyi yaptığımız işleri yaygınlaştırıp inandırıcı ağızlardan halkı ikna etmemiz lazım. Siyaset halkla birlikte yapılır, onları dinleyerek, onlarla yanyana… Sürekli aynı şeyleri söyleyerek değil, güncellenip, üretip zamanın ruhuna uygun yeni söylemler geliştirerek. Tarihimiz bunun yapılabileceğini bize göstermiş. Kılcal damarlarda örgütlenmek ve inanmış bir yapı oluşturmak elzem. Bu arada yanlış ve haksız uygulamaları anlatmak, iktidara ram olanlardan, suça ortak olanlardan ve zalimin yanında duranlardan hesap soracağımızı her fırsatta hatırlatmak.
Cumhurbaşkanlığında doğru aday başbakanın ezberini bozabilir
Bu ülkenin ulusal değerlere saygılı, aydınlanmacı, sol, eşitlikçi, ilerlemeci, sosyal demokrat, sosyalist, çağdaş, demokrat ne kadar insan gücü varsa hepsi bunun idrakinde olmalı. Ayakları bu topraklara basan, gücünü Anadolu’dan alan en eğitimli, en hızlı, en dinamik kadrolar… Ciddi, çalışkan, doğru ve inandırıcı, istikrarlı, hep halkın yanında ağır siklet bir ekiple Türkiye’yi yeniden inşa etmek mümkün, kolay mı elbette değil, imkansız mı, değil. Örneğin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde başbakanın ezberini bozacak doğru bir adayın bütün oyunu bozabileceğini düşünüyorum. Burada yaşanan umut dalgası inanın pek çok şeyi değiştirebilir.
-Önümüzde hangi zorluklar duruyor ve bunlar nasıl aşılacak?
Mücadeleyi engelleyen şeyler, “küçük olsun benim olsun”lar, bir dava ve inancın peşinden gidecek cesareti göstermemek veya gösterememek… Oysa hayalleri gerçek yapan cesarettir. Cesur ve halkta enerji, solda sinerji yaratacak kararlar vermek gerekiyor. Önümüzü de görmemiz gerekiyor. Türkiye’nin önündeki en büyük tehlikeler bölünme, Suudi Arabistan gibi ülkelerden aktarılan sıcak paranın kesilmesiyle gireceği ekonomik kriz ve kutuplaşmanın derinleşmesidir.
İktidarı devralan enkazla karşılaşacaktır
Üretimden uzaklaşılması, ekilebilir arazilerin GDO’larla çoraklaşması ile kendi ihtiyaçlarımızı karşılayamaz hale gelmemiz, enerjide dışa sınırsız bağımlılık büyük sorunlardır. Artık satacak şey bulamayan iktidar, tarım arazilerini dahi satmaktadır. Binlerce kilometre karelik arazi yabancıların eline geçmiştir. Türkiye yeni “kapitülasyonlar”ın tehdidi altındadır. İktidarı devralanın, bir enkazla karşılaşılacağı ortadadır. Bunların halka anlatılması gerekmektedir. Türkiye gibi “ateş” altındaki ülkelerde mutlaka koalisyon seçenekleri zorlanmalı, siyasi partiler birbirleri için denge unsuru olmalıdırlar. 11 yılda tüm kamu kurumları eğitim ve yargı da dahil, AKP’leşmiş, her yandan kuşatılan topluma korku egemen olmuştur, bunların normalleşmesinin zaman alacağı kuşkusuzdur. Ama her felaketin bir sonu vardır.
Yeni hükümet hangi programı uygulamalıdır
Avrupa’da sosyal demokrat iktidarlar, artık “özel sektör” yayılımından vazgeçmeye ve önemli sektörlerini devlet ile bağlantı içinde tutmaya özen gösteriyor. Hatta sağ iktidarların dahi bu seçeneğe en azından karşı durmadıklarının görülmesi, ayrıca Türk halkının geleneksel beklentileri açısından bunun değerlendirilmesi gerekir. Neoliberalizm ömrünü doldurdu, bunu atlamamak lazım. Gezi gençleri bize güvenle ve dayanışmayla güçlenmenin mümkün olduğunu bir kez daha hatırlattı. Dayanışmayla da güçlenilebilir, sadece parayla değil. Unutulan gençleri ve kadınları yeniden hatırlamalı ve onların temsilini sağlamalıyız.
Piyasalar üretenlerin lehine işleyecek bir ekonomik sisteme odaklanmalı. Yoksullar, iyi, yaratıcı, nitelikli işlerde çalışabilmeli. Piyasanın ahlaki limitleri olmalı, para herşeye hükmetmemeli. Uzun vadeli alt yapı yatırımları, “çalışanları nasıl rahatlatabiliriz?” sorusunun cevapları, kadının iş yaşamında, yargıda, siyasette ön sıralara geçmesi için eşit rekabet şansı tanınması programın önemli unsurları olmalı. Temiz enerji, düşük karbon kullanımı, çevre değerlerine saygı, devletle iş yapabilme kriteri olmalı. Yeşil teknoloji teşviki, çocuk okutanlara özel destekler, işe alma önceliği. Devlet okullarının güçlendirilmesi, Türkçe, tarih, matematik ve yabancı diller ile spora hakimiyet, sanat eğitimine katkı ilk aklıma gelenler.
Kimse farkında değil ama ülkemizin en önemli sorunlarından biri su. Kuruyan ülkemizin HES’lerle daha da kurumasına izin verilmemeli. Cumhuriyetin ilk günlerindeki “ülke sevgisi” anlayışı yeniden yaratılmalı ve üretim toplumu haline dönüşmeye hız verilmelidir. İzmir İktisat Kongresi gibi kongreler yapılmalı, muhtarlardan başlamak üzere önce mahalleler, ardından illerde forumlarla halk aydınlatılmalıdır.
Türkiye bölünüyor, sadece ırksal ve toprak mülkiyetçiliği üzerinden bir bölünmeden sözetmiyorum. İşli işsiz, zengin yoksul, hatta kadın erkek diye bölünüyor. Kadın haklarının hergün biraz daha aşınması, kadına yönelik şiddet ve bunun uzantısı çocuklara tacizlerin artması hep bu bağlamda sorunlar. Eşit yurttaşlığı sözde değil, yaşayarak yaşatmanın yolunu bulmak ve göstermek önemli. Zenginle yoksulun, kadınla erkeğin eşitsizliği ile savaşan ve bu bölünmenin bizi nasıl zayıflatacağını anlatan ve ikna eden bir siyasetten sözediyorum.
Cumhuriyetin seküler temelli eşit yurttaşlığı, devlet okullarının özverili öğretmenleri olmasaydı, ben, kardeşlerim, Anadolu’nun yoksul emekçilerinin çocukları insan yerine konulur muydu? Hele hele böyle bir coğrafyada, yoksul bir kız çocuğundan bir kadın yargıç yaratılabilir miydi? İşte o yüzden benim inancım beni yetiştiren o ruhla, eşitsizlik ve yoksullukla mücadele üzerinedir. Aksi halde aç insan önce değerlerini yer…
Bu mücadelenin her yerde anlatılması gerekir. Ülkemizi bulduğumuzdan daha iyi bir yer haline getirme inancı. Ve tabii ki, bağımsız bir Türkiye için herşeyin odağında tam bağımsız yargı… Bunu yapabiliriz. Zaten yapamıyorsak bu ülkenin yaş ortalaması 28, bir saniye daha işgal etmeden koltukları onlara, gençlere bırakmalıyız. Tevfik Fikret’in dediği gibi, “….koltuklara yapışmadık. Gerektiğinde, yazıp beğenmediğimiz bir metni buruşturup çöpe atar gibi çekip gittik koltuklardan...” diyebilmeliyiz. Muhalefetin tüm yönetici kadroları da bunu düşünmeli. Bir devrimci başaramazsa ne yapar? Tabi ki, özeleştirisini verir ve gider.
Aydınlık